Ailenin Önemi ve Gerekliliği

Hamd bizi yaratan, doğru yolu gösteren bizi din kardeşliği ve aile gibi nimetlerle rızıklandıran Allah’adır. Salat ve selam, Allah’ın dinini yaşamakla bir toplumu ıslah etme, bir aileyi kurma, hususunda bizlere örnek olan Muhammed'e(sav), ailesine ve ashabının üzerine olsun.

Değerli kardeşlerim; biz geçen üç sayıda aile köşesindeki yazılarımızda bacılarımıza yönelik konulardan bahsetmiştik. Ancak bize ayrılan köşe sadece kadına özel olmayıp aile ile ilgili olduğu için bu ve bundan sonraki yazılarımızda ailenin bütün fertlerine yönelik yazılar yazmayı düşündük.
Rabbim bizleri kendini razı edecek, salih amellerin yapılmasına vesile kılsın. Değerli ablalarım ve abilerim; bizim asıl görevimiz Allah'a kulluktur.

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)

Dünya hayatının huzuru, ıslahı ve istikrarı, ahiret saadetimiz; Allah'a kulluk görevimizi yapıp yapmamıza bağlıdır.

Evlilik ve aile hayatı da Allah'a kulluk görevinin bir bölümünü içine alan bir müessesedir. Bir Müslüman bu bilinçte evlilik yapıp aile hayatını kurmalıdır. Eğer Allah'ın rızasına yönelik aile hayatı kurulursa zevk ve huzur verir.

Evlilik Allah'ın emri ve bütün peygamberlerin uygulamasıdır.

"Sizden bekar olanları kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu iyi olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları Lütfu ile zenginleştirir Allah lütfu geniş olandır hakkıyla bilendir." (Nur 32)

Yüce Allah’u Teala eşlerin tek parçadan (tek insandan, Adem'den) iki parçaya (Âdem ve Havva’ya) ayrılmasını dilemiştir.

"Ey insanlar! sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da zevcesini / eşini var eden Rabbinizden korkun." (Nisa 1)

Allah’u Teala daha sonra insanın yalnızlığı giderilsin, huzura kavuşsun, mutmain olsun, nesli sekinete ulaşsın, insan nesli devam etsin, her iki eşte günahlarından korunsun, sakin, huzurlu, güvenli bir yuvada eşler korunmaya alınsın diye Allah’u Teala bu iki parçayı (Âdem ve Havayı) tekrar kavuşturmak istedi ve böylece yeryüzünün ilk ailesi kuruldu. Âdem ve Havva imtihan olan hayat yolunda birlikte yürümeye başladılar.

Bir erkek ve kadın belli bir yaşa geldikten sonra ne kadar güzel bir ortamda yaşarsa yaşasın içlerinde tam olgunlaşmayan bir hırçınlık vardır. İçlerinde doymayan bazı duygular vardır. Bu duyguları ne para ne aile ne de arkadaş tatmin edemez. Allah azze ve celle nikah akdi ile oluşan aile kurumunu bu duyguları tatmin eden bir unsur yapmıştır.

"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." (Rum 21)

Evlilik eşler arasında hayat ortaklığını sağlayan ve neslin devamını sağlamak, haram ilişkilerden korunmak, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamak, ömür boyu birbirine destek olmak amacı ile kadın ve erkeğin karşılıklı olarak yaptıkları bir akittir.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur; "Evleniniz, çoğalınız çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (İbn-i Mace)

Gerek Peygamberimiz gerekse geçmiş peygamberlerde evlenerek kavimlerine her konuda olduğu gibi evlilik konusunda da örnek olmuşlardır.

"Andolsun senden öncede elçiler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik." (Rad 38)

İnsan ‘‘Tam’’ olarak doğmaz. Tamamlanmak üzere doğar, insan doğduğu yerde her şeye ihtiyaç duyar. Kendisine yetmez ve yetemez. Ondan dolayı maddi ve manevi ihtiyaçları vardır.

Evlilik ve aile de insanın ihtiyaç duyduğu en önemli şeylerdendir. İnsan ancak evlilik ve aile kurmayla birçok ihtiyacını giderebilir. Evet kendi başına kalınca sadece erkektir, kadın da kendi başına kalınca sadece kadındır. Ama kadınını bulan erkek ve erkeğini bulan kadın tam bir insan olur çünkü erkek ve kadın yalnız başına yaşamak üzere yaratılmamıştır. Hidrojenin de oksijenin bir araya gelip suyu oluşturduğu gibi kadın ve erkekte bir araya gelerek insanı oluşturur.

Erkek ve kadın fiziksel, zihinsel ve psikolojik niteliklere, farklı duygu ve arzulara sahip olan iki ayrı cins halinde yaratılmıştır. Daha sonra kadın ve erkek yaratılışlarındaki mükemmel ahenk sayesinde her biri diğerine mükemmel bir eş olur ve her birinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları tam anlamıyla diğerinin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarına karşılık gelir.

İnsan evlilikte kalbine karşı bir kalp bulur. Zira insanda sevme duygusu ve bağlanma duygusu vardır. Erkek ve kadın evlenince ve aile kurunca fıtratlarında olan sevme, sahiplenme, yoldaş edinme gibi yapısında olmayan eksiklikleri gidermeyle ömürlük bir arkadaşlık kurup bir evde aile olunca, kendileri dünyada belirsiz olmak yerine bir adres edinmiş olurlar.

Evlilik, Allah'ın düzenlediği ve işletilmesini istediği üreme konusudur. Aile yeni doğan yavruyu korumak, hakkına riayet etmek, ruhunu aklını ve bedenini geliştirmek için çabalayan bir yuvadır ve böyle bir yuva çocuk için Allah'ın ona bir nimetidir. Çocuğun aile atmosferinde rahmet, sevgi ve dayanışma duyguları gelişir ve yaşamını devam ettirir orada aldığı kültürle hayatını yaşar.

Doğumunda en fazla anne babaya ihtiyaç duyan canlı insandır, çünkü insanın küçüklük devri diğer canlılardan daha uzun sürer. Bütün bunlardan dolayı
kişi aileye yük olarak bakmayıp nimet gözüyle bakmalıdır.

Değerli ablalarım ve abilerim evlilik biz insanların imtihan edilip sınandığı bir yerdir. Aile hem nimet hem de imtihandır. İnsanın tercih ettiği ve vazgeçtiği şeylere göre, fıtratı ve karakteri oluşur, iyi ve hayırlı olanı tercih edip, batıl, haram ve şer olana sırt dönerse iyi ve hayırlı bir insan olup imtihanında başarılı olur.

Birçok kişi hem nimet hem de imtihan olan bu evlilik akdini yapar ve bir aile kurar, bazıları bu aile nimeti ve imtihanını Allah'ın istediği gibi şükürle, Allah'ın belirlediği ölçülerle yürüterek Allah'ın razı olduğu bir kul olurken bazıları da bu imkanları heder eder ve imtihanını kaybeder.

Ailede iyi olan biri toplumda da iyidir. Bilinçli bir aile kurmak isteyen insanın başta ne için evlendiğini bilmesi gerekir, evliliğin ne amaçla yapılması gerektiğini düşünmeli, bu sorunun cevabı olmadan ve İslam'ın aileyle ne amaca ulaşmak istediğini anlamadan macera olsun diye evlenmemelidir. ‘Ben evleneyim de olursa olur, olmazsa boşanırım’ diyerek evlenilmemelidir. Çünkü baştan ‘olmazsa boşanırım’ diyerek evlenen kişiler ufak bir sorunda veya hoşa gitmeyen küçük bir meselede veya birkaç isteği olmayınca hemen boşanıp aileyi dağıtabilirler.

Aynı; kararlı, ne yaptığını bilen bir komutan gibi. Böyle bir komutan savaşın ortasında hemen savaşı bırakıp gitmez, kararlı bir şekilde devam eder ve savaşı kazanan da kararlı olan komutandır.

Gemi tehlikeye girince ilk kaçan fareler gibi değil de gemiyi kurtarmak için çabalayan kaptan gibi olmalıdır, çünkü sorun yaşamayan hiçbir aile yoktur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in evliliklerinde dahi bazı sorunlar olmuş ama Peygamberimiz sabır ve hoşgörü ile sorunları çözmüştür.

Rivayet edildiğine göre;” Bir gün Safiye annemiz Peygamber Efendimize Ayşe annemizin evinde iken bir tabak yemek gönderdi, güzel yemek yapması ile bilinen Safiye annemizi Ayşe annemiz kıskandı ve bu duygunun tesiriyle hizmetçinin eline vurarak yemeği yere döktü kap iki parçaya ayrıldı. Bunun üzerine Allah rasulü orada bulunanlara ‘Anneniz kıskandı’ buyurarak iki parçaya ayrılan kabı alıp eli ile birleştirdi yiyeceği içine koydu sonra da evdekilere ‘yiyin’ buyurdu, evdekiler yediler daha sonra hizmetçiye sağlam olan başka bir kap verdi kırık olan kabı ise Ayşe annemizin odasında tuttu.” (Buhari)

Bu hadiste de görüldüğü gibi Rasulullah (S.a.v.) Ayşe annemizin verdiği bu tepkiyi almayarak azarlayıp kızmak yerine hoşgörüyle karşılamıştır.
Bir ailenin İslam nezdinde iyi bir aile olabilmesi için kadının ve erkeğin nefsine göre bulmuş olduğu çözümler değil Allah ve Rasul'ünün getirmiş olduğu çözümler o ailede esas alınmalıdır. Hem erkek hem de kadın, Allah'ın ve Rasul'ünün onlara belirlediği ölçülerle hareket ettiklerinde iyi bir aile kurabileceklerdir.

Allah’u Teala kullarına aile kurmayı meşru yapmakla bırakmamış aynı zamanda ailede hem erkek hem kadını bağlayan bazı kurallar ve emirler belirlemiştir, eşler bu emir ve kurallara riayet ederek Allah'ın rızasını arzulayarak evlenip yuva kurarlarsa bu aile iki eş içinde Allah katında sevap ve hayır olan olup onları Allah'ın rızasına ulaştırır.

Bugün maalesef toplum, aileler ve fertler işlerini Allah'ın hükümlerine ve Rasulullah'ın örneklerine göre düzenlemedikleri için mutlu, huzurlu ve güven dolu bir topluma, aileye ve hayata sahip olamıyorlar.

Nasıl ki bir toplum, Allah'ın ve Rasul'ünün hüküm ve kanunlarına göre yönetilmediğin de ifsat olup bozuluyorsa aile de aynı şekilde Allah'ın ve Rasul'ünün hükümlerine göre yaşayıp düzenlenmiyorsa ifsat olur, mutluluk yerine mutsuzluk ve huzursuzluk veren bir kurum haline gelir. Eğer bir ailede huzur, mutluluk sükûnet, sevgi, merhamet yoksa huzursuzluk, sevgisizlik, fesat varsa bunun temel nedenlerinden biri de erkeğin, kadın hakkında Allah'ın koymuş olduğu kanunları gözetmemesindendir.

Kadının da Allah'ın erkek hakkında koymuş olduğu kanunları gözetmemesindendir. Çünkü bir yerde mutluluk ve huzur olabilmesi için Allah'ın koymuş olduğu hakların gözetilmesi gerekir, ondan dolayı da aile kuracak gençlerin erkek olsun kadın olsun eşlerinin haklarını bilmesi gerekir.

Aile içerisinde huzursuzluklar başlayınca iki eş oturup beraber, hoşgörüyle konuşarak ‘Bizler birbirimize karşı görevlerimizi yapıyor muyuz’ diye istişare ederek, affedici bir üslupla sorunlarını çözmelidirler.

Erkek ve kadının aile içindeki görevleri ve sorumlulukları insanın aklına ve arzusuna terk edilecek kadar basit değildir. İnsanın körü körüne içine dalacağı bir mevzu ’da değildir. Çünkü insan hiçbir zaman erkeği ve kadını yaratan Allah gibi onların taşıyabileceği sorumlulukları, fotoğraflarını ve yaratılış olarak uzvi, akli, ruh, yapısını bilemez.

Geçmişteki ve günümüzdeki cahiliye nizamında, ailede erkek ve kadının sorumlulukları ve buna benzer şeyler, insanlara ve onların arzularına bırakıldığından dolayı insanların fıtratlarına ve yaratılış tabiatlarına çok büyük zarar verilmiştir. Ancak bu cahiliye sistemleri, ne yaparsa yapsan erkek ve kadının fıtratını değiştiremedikleri için ancak asli yaratılış fıtratına zarar verip hem erkeği hem kadını fıtratlarında olmayan ve yaratılış tabiatlarına uymayan bir hayatın ve sorumlulukların içine iterek her ikisine de zarar vermiş, huzursuz etmiş ve önce ailede sonra toplumda bozulmaya sebep olmuşlardır. Erkeğin ve kadının fıtratına muhalefet ederek, İslami sistemin dışındaki insan ürünü yasalar ve sorumluluklar, erkeğin hem toplumun içindeki hem de aile içindeki hakimiyetine zarar vermiş ve onun konumunu sarsmıştır. Bundan dolayı da birçok kadın nefsi arzularına kapılıp erkeğin hakimiyetine karşı başkaldırmıştır. Bunun neticesinde ise erkek ailede hakimiyetinin gerekliliklerini hakkıyla yapamadığı için ailede zaaflar, buhranlar, mutluluktan mahrumiyet ortaya çıkmıştır.

Hakimiyetin baba da olmadığı bir ailede büyüyen çocukların birçoğunun karakter ve fıtratı bozularak büyüyüp bir aile kurdukları zaman; erkek çocukları ailesi üzerine bir veli olarak kurması gereken hakimiyeti kuramamakta, kız çocukları ise annesinden gördüğü gibi kocasına itaat etmek yerine isyan ederek ailenin hakimiyetini ele almaya kalkışmaktadır.

Erkek ve kadın eşine ve çocuklarına karşı haklarını yerine getirmediğinde ve güzel ahlak, saygı ve sevgi üzerine ilişkilerini sürdürmedikleri zaman bu ailelerdeki çocuklar, etrafına karşı saygısız, karakteri bozuk, sevmesini bilmeyen kişiler olurlar. Bunun sonucunda toplumda, ailesinde ve işlerinde başarılı olamaz. Ancak aile düzgünse çocuk da karakterli ise ne yaptığını bilen, toplumda, ailesinde ve işlerinde düzgün ve başarılı olur. Çocuk daha doğarken ilk yaşlarında gördüğü örnekler üzerinde bir yaşam kılavuzu edinir. Uzmanların açıkladığı üzere 0-5 yaş aralığında insan öğrenir, sonraki öğrenmeleri ilk öğrendikleri üzerine kurulur.

Nebraska üniversitesinde bilimsel bir araştırma yapılmış, bu araştırmaya göre, mutlu ve huzurlu ailelerde üç özellik tespit edilmiştir:

1) Mutlu aile fertlerinin birlikte vakit geçirmeleri.
2) Aile fertlerinin doğru olan şeyler de birbirlerini onaylamaları ve ona saygı duyarak desteklemeleri.
3) Aile fertlerinin dindar ve dinine bağlı olması.

Maalesef günümüz cahiliyesinde ise sürekli İslami hassasiyetlere ve aile yapısına zarar vermek isteyen ve kendini İslam'a nispet eden toplumları bozmak isteyenler bu toplumlarda özellikle İslami hassasiyetleri ve aile yapısını bozmak için sürekli bencilce yaşamayı, herkesten önce kendisini düşünmesi gerektiğini, evlenmeden de istediği gibi yaşayıp gayri meşru ilişkiler kurarak hayatını daha özgür ve rahat yaşayacağını empoze etmektedir.
İsviçreli aile hukuku uzmanı Profesör Gaston Jezz geçmişi İslam'a dayanan ve hala İslami hassasiyetlere göre aile yapısı sürdüren, Türkiye ve bazı ülkelerdeki aile yapısını incelediği makalesinde şöyle yazar; “Ben batılı bir aile hukuku profesörü olarak diyorum ki Türk milletinin elinden aile nizamını alınız, o zaman onlardan geriye çok şey kalmaz. Çünkü bu insanların ecdadı olan Osmanlı'nın aile hayatındaki güzellik, nezaket, samimiyet başka yerlerde yoktur. Çünkü aslı İslami hassasiyete dayanan toplumlarda eşler birbirlerine sevgi ve saygı ile bağlıdır. Evlilik dışı ilişkiler ise toplum tarafından yadırganıp hoş görülmemektedir, bu hassasiyetleri de ailede öğreniyorlar. Konunun özeti, dini hayat biterse aile hayatı da biter, aile biterse de o toplumda huzur, saadet her şey biter. Bu durumda hedefimiz bellidir; önce İslami, dini hayat bitirilecek sonra sıra aileye gelecek nihayet toplum paramparça olacak.”

İşte kardeşlerim; Bizim yaşadığımız bu toplumda buradaki tağutlarla anlaşan batılı müşrikler, her gün biraz daha fitnelerini arttırarak insanların yaratılış gayelerini unutmalarını, rabbine tevhid üzere inanmalarını, Kur’ana göre bir yaşam edinmelerini istemedikleri için; gerek medyayla gerek küfrün aşılandığı okullarıyla gerekse insanların tevhid akidesinden uzak, sadece bir takım ibadetlerle oyalayan hocalarıyla, İslam dinini ve İslami ölçülere göre kurulmuş yuvaları yok etmeyi ve sadece kendi çıkarını düşünen Rabbini ve dinini unutmuş, hevasını ilah edinmiş bencil insanlar yetişmesini istiyorlar. Bu dini ifsat eden ve aileyi bozan fitnelerini medya aracılığıyla kimi dizilerle, sinemalarda ve telefonlar üzerindeki birçok uygulamalarla rahatça her evin ve ailenin içine kadar sokup insanları istedikleri gibi yönlendirebiliyorlar.

Değerli ablalarım ve abilerim şunu asla unutmayalım ki Allah'ın yardımı olmadan ve Allah'ın şeytana ve her türlü fitneye karşı bizi ve ailemizi koruması olmadan ailemizin, Allah'ın istediği gibi huzur ve mutluluk dolu bir aile olması mümkün değildir. Bunun için sürekli Allah'a dua edeceğiz ve ailemizin salih ve Allah'ın razı olduğu bir aile olması için mücadele edeceğiz.

Kardeşlerim şunu bilelim ki Allah'ın istediği gibi yürütülen evliliklerden birçok hayırlar ortaya çıktığını bilen şeytan, bu aileye karşı düşmanlık edecek ve o aileyi yıkmak için eşler arasında birçok vesveseler vererek, fitne ve huzursuzluklar çıkararak eşlerin birbirlerine karşı yaptığı güzel şeylerin sevabından mahrum edecek ve onları birbirine düşürmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır.

Cabir (r.a) dan rivayetle Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur; İblis tahtını su üzerine kurar sonra yapacakları kötülükleri yapmak üzere avenesini sağa sola gönderir. Makam ve mevkice ona en yakın olan, fitnenin en büyüğünü yapandır. Hepsi yaptıklarını anlatmak üzere iblisin yanına gelir ve içlerinden birisi;” Ben şunu yaptım.” der. Ancak iblis, ona “Senin yaptığında bir şey mi? der. Sonra bir başkası gelir ve “falan adamın karısından boşanıncaya kadar yakasını bırakmadım” der. İblis bundan o kadar memnun olur ki hemen onu yanına çağırır ve sen ne iyi iş yapmışsın” der. (Müslim)

İnsan ve cin şeytanların bizim ailemiz üzerinde kurduğu tuzakların başa çıkması ve Allah'ın bizi onun her türlü fitnesinden koruması içinde bizim ve eşlerimizin her türlü işimizi Allah'ın rızası için ihlasla yapmamız gerekir. Çünkü Allah ihlaslı kullarını şeytanın hilesinden kurtaracağını bildiriyor.

İblis “Rabbim beni saptırmana karşılık andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlaslı olanlar hariç bütün kullarını azdıracağım.” (Hicr 39-40)

Eğer bizler evimizde günahları işlemez ve işlenmesine de izin vermezsek ve Allah'ın emirlerini kendimiz yapıp, ailede olan diğer kişileri de yapmaya teşvik edersek yani diğer ortamlar gibi aile içinde de Allah'ı gözetirsek, Allah o aileyi bize huzur veren bir yuva yapacaktır.

Değerli okuyucularımız Rabbimiz bizlere ve sizlere Kur'an ve Sünnet ’in gösterdiği yol üzere yaşamayı, aile kurmayı, içinde yaşadığımız toplumu imar etmeyi ve neslimize hayırlı bir örnek olmayı nasip etsin.

Âmin.

Allah'a emanet olunuz.

 
Whatsapp Destek