Akide Üzerine


Her şeyi yoktan var eden Allah (celle celeluhu) kâinatı yarattıktan sonra insana ol dedi, oda oldu. İlk insanın damarlarından kan akmaya ve kalbi atmaya başlamıştı.  İşte, o ilk andan itibaren uzun asırlar boyunca insanoğlunun kalbi tek bir akideye/inanca bağlıydı. Ta ki, yeryüzünün tamamını sular kaplamadan 1000 sene öncesine kadar…

"İnsanlar ancak (tevhid üzere, Allah’ın dinini ikame eden) tek bir ümmetti. İhtilaf ettiler. Şayet Rabbinden, evvelden verilmiş bir söz/hüküm olmasaydı anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hükmedilirdi." [1]

İnsanlık aydınlık içerisindeydi, elektrik icat edilmese de. İnsanlık fıtrat üzerineydi uzaya çıkmasa da. İnsan olma vasfını kaybetmemişti sözüm ona medeniyet olmasa da.

Nuh kavmiyle birlikte zulümler/karanlıklar çıktı nurun/aydınlığın karşısına. İşte insan o zaman tanıştı farklı akideler ile. Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, hiç durmadan batıl akideler/inançlar ürettiler hevalarından. 

Allah (celle celeluhu) şöyle buyuruyor: 

"Elif Lâm Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline."[2]
 
Allah’ın (celle celeluhu) kevni sünneti olarak, karanlık ve karanlığın ehli hep çoğul ve çok olan, aydınlık ve aydınlığın ehli ise tekil ve az olan olmuştur. İnsanlık tarihi boyunca binlerce batıl akide/inanç ortaya çıkmıştır. Sahih/doğru akide ise hep bir olarak kalmıştır ve kalacaktır. Yeryüzünde akidesiz hiçbir insan yoktur. Zira akide hayattır; hayatta akidedir. İnsanoğlunun yaratılış gayesi, cüz’i iradesi ile sahih akideyi seçmesi ve bu akide uğruna hayatını idame ettirmesi değil miydi? Evet, kimi nuru, kimi ise karanlıkları seçecekti. Böylede oldu. Bundan dolayı akide kavramının her türlü mecrada gündem edilmesi gerekir. Peki, akide ne demektir?

Akidenin sözlük ve ıstılah anlamına girmeden önce, şu hususa da temas etmem gerekiyor:

Zor bir zamanda yaşıyoruz. Sadece ismende olsa, var olan hilafet ilga edileli bir asır geçti. Bu gecen bir asırda İslam toplumlarındaki değişim ve çöküm, muazzam bir dereceye ulaştı. Bunu daha iyi nasıl mı anlarız? Özellikle `z` kuşağı denilen yeni nesli şöyle bir incelememiz gerekecek. Tabi bu kuşağı incelerken, bu kuşağı eğiten bir önceki neslin de çokta farklı bir durumda olduğunu söyleyemeyiz.

Bugün halkının büyük çoğunluğunun kendisini İslam’a nispet eden Türkiye de, yolda yürürken bir genci durduralım. Ona yeni çıkan şarkılardan, oyunlardan vs. soralım, birde akidenin ne demek olduğunu soralım. Birçok kimsenin telaffuz bile edemeyeceği kelimeler ile yeni çıkan şarkılardan, oyunlardan, programlardan bahsedecek ve uzun uzun konuşacaktır. Ancak diğer soruya ise su şekilde cevap vermesi büyük olasılıktır:

- Ne! Akide şekeri mi?

Veya “Tağut nedir?” denildiğinde tavuk anlayacaktır. İşte bu korkunç bir başarıdır; şeytan ve şeytanlaşmış insanların, küffarın başarısı. Bozdular, değiştirdiler.

Bu nesilleri yetiştirenler Allah’ın (celle celeluhu) şu emrini göz ardı ettiler:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır." [3]

Oysa bu kavramlar, bir insanın bu dünyadaki yaşama amacını, kendisi ile öğreneceği kavramlardır. Oysa bu kavramalar, kendisini İslam’a nispet eden bir kimsenin tabiri caiz ise konuşmaya başladığı zaman öğrenmesi gereken kavramlardır. Ama dedik ya basardılar. Peki, bu durumu kabullenip pes mi edeceğiz? Biz ve neslimiz de mi değişenler kafilesine dâhil olacağız? Hayır, bıkmadan usanmadan, rahmana kavuşuncaya kadar, tevhidi ve kulluğun hakikatini hatırlatmaya, haykırmaya devam etmeliyiz.
 
"Emrolunduğun (tevhidi) açıkça ortaya koy ve müşriklerden yüz çevir." [4]

Aktarmadan geçemeyeceğim bir husus daha var. Evet, akide kavramının öneminden bahsettik ve bahsetmeye devam edeceğiz. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da ifrata ve tefrite gidenler var. Tefrite/gevşekliğe gidenlerden yukarıda bahsettik. Bu konuda İfrata/aşırıya gidenlere de birkaç cümleyle değinelim. Bu kesim dini sadece teori olarak anlayan, oturmalarında daima akidenin düzgün olması gerektiğinden bahseden, ancak olması gerektiği gibi akidenin yanına ameli ve ahlakı hiç koymayan kimselerdir. Dışarıdan birisi onlara baktığında İslam itikadının sadece teoriden ve slogandan ibaret olduğu zannına kapılabilir
           
Akide

Sözlük anlamı:

Akide Arapça kökenli bir kelimedir. “عَقْدٌ” kökünden türemiştir. Bağlamak, düğüm atmak, kenetlemek demektir. Ayrıca satış ve nikâh işlemini sonuçlandırmak, icra etmek anlamlarına da gelmektedir.

"Ve düğümlere üfleyen (büyücü)lerin şerrinden." [5]

Akidenin sözlük anlamını daha iyi anlamak ve birçok ilmi makalede olduğu gibi bu yazınında donuk ve sıkıcı olmaması için şöyle bir örnek aktarmak istiyorum:

Babamın eski mesleği pazarcılıktı. Şimdilerde semt pazarlarının üzeri kapalı olsa da eskiden pazarların üzeri komple açıktı. Kışın yağmur ve kardan, yazın ise güneşten korunmak için mecburen pazar çadırının kurulması gerekliydi. Pazar çadırları birbirine geçmiş demirlerden oluşur ve üzerinde kumaş veya naylondan branda olur. Demir ile çadırları güzelce ve sıkıca birbirine bağlanması gerekir ki esen rüzgârda, yağan yağmurda çadır müşterilerin ve ürünün üzerine devrilmesin. Birkaç sefer bu sağlam kurulmayan çadırın başımızın üzerine devrilmesi, bana demirlerin birbirine tam olarak kenetlenmesi ve çadırın sağlam bağlanması gerektiğini öğretti. Tabi iyi bağlamak kadar bağlanılan ipinde sağlam olması gerekmektedir.

"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar."[6]

Nedense akidenin sözlük anlamını her okuduğumda bu örnek canlanıyor aklım da. Ve şöyle diyorum içimden “sağlam olmayan, içinde şüphe barındıran akideler bir gün kişinin başına yıkılıverir”. Bunun sebebi herkesin yaşanmışlıkları farklıdır bireyler okuduklarını, gördüklerini kendi hayat pencerelerinden anlamlandırırlar.

Istılah anlamı (genel):

Kalbin, hiçbir şüphe ve şek barındırmadan kesin olarak doğruladığı ve nefsin mutmain olduğu şeylerdir. Bu durum kişide sabit olur ve yakine dönüşür.

Istılah anlamı (özel):

Allah’a, meleklerine, kitaplarına, rasullerine, ahiret gününe, kadere (hayra ve şerre), Kur’an-ı Kerimde ve sahih sünnette belirtilen dinin asıllarına, selefi salihin icma ettiği hususlara kesin bir şekilde inanmaktır. Allah ve Rasulüne hükümde, emirde, kaderde ve şeriatta itaat ederek ve her türlü ihtilafta muhakeme olarak teslim olmaktır. 

Istılah anlamından da anlaşıldığı gibi akide kavramı, sahih akideyi (İslam ve tevhid) ve batıl akideleri kapsar. Günümüz de ise belli başlı akideler/inançlar insanlar nezdinde revaçtadır. Bunların en yaygın olanlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Dünya çapında;
1. Hristiyan demokrasi akidesi
2. Yahudi demokrasi akidesi
3. Müslüman! demokrasi akidesi
4. Başlıca Demokrasi akidesi
5. Laiklik
6. Ataizim
7. Deizm
8. Budizm
9. Rafizilik
10. Sofizim

Türkiye özelinde

1. Demokrasi
2. Laiklik
3. Kemalizm
4. Sofizm
5. Ateizm

Saydığımız bu maddeleri akide diye isimlendirmemizin en başlıca sebebi (yukarıda aktardığımız sözlük ve ıstılah anlamlarından da anlaşıldığı gibi), bu inançlara gönülden bağlı olan ve adeta düğüm atmışçasına kalbinde yer etmiş tabilerinin olmasıdır. Öyle ki bu kimseler saydığımız bu batıl inançlar ve itikatlar için ülkeleri, şehirleri, köyleri yerle bir etmekten çekinmezler. Bu inançları/akideleri korumak için ordular oluşturup, kanun üzerine kanunlar yürürlüğe sokarlar. Yani (batılda olsa) akideleri sağlam insanlar…

"İçlerinden kodaman bir grup öne çıktı: "Haydi, yürüyün! İlahlarınıza sahip çıkmada kararlı davranın! Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur." [7]

İlerleyen sayılarda Allah’ın (celle celeluhu)  yardımı ile sahih akidenin önemini, sahih akideyi ve kapsamını, ayrıca İslam akidesinin neden sahih akide olduğunu ve İslam akidesine ait kavramaların izahını, bununla birlikte özellikle günümüzde milyonlarca tabisi olan (demokrasi, laiklik gibi) batıl akideleri ve bu akidelerin İslam akidesi ile karşılaştırmalarını siz değerli okuyuculara aktarmaya çalışacağım. Başarı Allah’tandır

 
 

[1] (10/Yûnus, 19)
[2] (14/İbrahim, 1)
[3] (66/Tahrim, 6)
[4] (15/Hicr, 94)
[5] (113/Felak,4)
[6] (3/Ali imran,103)
[7] (38/Sad,6)
Whatsapp Destek