Akıllı Kişi Kimdir? | Burak Gültepe

İnsanlar akıllı kimseyi nasıl tarif ederler? Siz, akıllı kimseyi nasıl tarif edersiniz?

Bazı insanlar, yıllar önce kuş uçmaz kervan geçmez bir yerden arazi almışlardır da şimdilerde o arazi paha biçilemez hale gelmiş olabilir, en kârlı ticareti kurarak büyük paralar kazanabilirler, hesap makinesi kullanmadan karışık işlemleri bile kafadan yapabilirler; işte bunlar akıllı kimseler olarak toplumda algılanır.

Bu insanlar Allah’ın nasip etmesiyle bir beceri göstermiş olabilirler. Lakin bütün bunlar onların akıllı oldukları anlamına gelmez. Bu ayki hadisimizde akıllı kimseyi bizzat Efendimizden aktaracağız;

Şeddâd b. Evs"ten rivayet edildiğine göre, Nebi (sav.) şöyle buyurdu:

“Akıllı kişi, nefsini hesaba çeken ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de nefsinin arzularının peşinden giden ve Allah’tan olmadık dileklerde bulunup duran kimsedir.” [1]                

Şerh:

Kişinin akıllı olduğunu gösteren etken, imanıyla ve ahirete hazırlığıyla ilgilidir. Birçok insan ölümü uzak görür ve bir hesabın olduğuna şüpheyle yaklaşır. Sonuç itibariyle dünyada gaflet içinde yaşadığını görürsünüz. Dünyevi zevklerin peşinde koşarken “Onu bunu kazanayım, param olsun ki harcayayım” mantığına bürünür. İşte böyle düşünen insanların çok olduğu bir dünyada, ahiret için çalışmak en büyük akıllılıktır.

Bu akıllılığın tezahürü olarak kişi nefsini hesaba çekmelidir. Gidişinin nereye olduğunu sorgulamalıdır. Rabbimiz de kitabında bu hususu bildirmiştir; فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜHal böyle iken nereye gidiyorsunuz?” [2] diye buyurmuştur. ‘Bu hayata niçin geldik?’, ‘Neden ölüm var?’ gibi sorular her insanın nefsine sorması gereken sorulardır. Düşünün ki şehrin en güzel lokantasında en leziz yemeklerini yiyorsunuz. Siparişin biri geliyor diğeri gidiyor, derken hesap ödemeden çıkıp gidiyorsunuz… Böylesi bir durum bu dünya hayatında bile mümkün değildir. Rabbimiz ise nice nimetleri bize verecek, yarattıkları içinde önemli bir konum verecek, hayatı ayağımıza serecek ve ardından bunun hesabı sorulmayacak, başıboş olacak öyle mi?!

“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” [3]

“Rabbimiz, hiçbir hayvanı başıboş bırakmamışken, şeref verdiği insanı kendi haline bırakması düşünülemez. İnsana bir misyon yüklemiştir:

“Ben, cinleri ve insanları sadece bana kulluk/ibadet etsinler diye yarattım” [4] buyruğudur.

Dikkat edilirse bu kulluk (yalnızca/sadece) Allah’a yapılmalıdır. Allah ile birlikte başka ilahlara da yapılacak kulluk neticesinde şirk (ortak koşma) tezahür edecektir. Maalesef insanların çoğunun durumu da tam bu şekildedir. “Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.”[5]

O halde böylesi bir hengâmede Müslümana düşen, lehine olan şeyleri öğrendiği gibi aleyhine olan şeyleri de öğrenmesidir. Ta ki kötülüğe düşmesin, zorlu hesap ile karşılaşmasın. Şirk koşmadan ölen kuluna yüce Allah rahmet edecektir. Küçük sevaplarıyla bile cennete girebilecektir.

"Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: 'Bu köpük de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."

Rasûlullah'ın yanındakilerden bazıları:

"Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) için de ecir mi var?" dediler. Nebi (sav) "Evet! Her 'yaş ciğer' (sahibi) için bir ücret vardır" buyurdu." [6]

Hiç Nefis Muhasebesi Yaptın mı?

Nefis muhasebesi, insanın kendi iç dünyasına dönüp kendini değerlendirmesi ve hesaba çekmesidir. Bu süreç, manevi bir özdenetim ve kendini denetleme pratiğidir. İşte nefis muhasebesi yaparken göz önünde bulundurulması gereken bazı noktalar:

 
  • Günahlar: Rabbimize karşı işleyeceğimiz en büyük suç, şirk (ortak koşma) günahıdır. Şirkten sonra büyük günahlar gelir, sonra da küçük günahlar gelir. Hayatımızda bu tür günahlar var mı yok mu bunun muhasebesini yapmak zorundayız. Gözümüzle ve dilimizle işleyebileceğimiz günahları ayrıca düşünelim. Çünkü bu günahları işlemek artık çok kolaylaşmıştır. Bir gezmeye gittiğinizde, telefonda, internette gezindiğinizde, gıybetin ne olduğunu bilmeyenlerle sohbet ettiğiniz her anda sizi günahlara sürükleyebilirler.
 
  • Yediklerimiz içtiklerimiz: Gıda seçimlerimizde dikkatli olmalıyız. Günümüzde hazır gıdaların yaygınlaştığı bir dönemde yaşıyoruz ve hemen hemen her üründe birkaç kimyasal madde bulunuyor. Örneğin, hazır suyun içine yosun tutmasını önlemek için bir kimyasal ekleniyor, kokmasını engellemek için başka bir madde kullanılıyor ve raf ömrünü uzatmak için farklı bir yöntem uygulanıyor. Ayrıca plastik ambalajlardan kaynaklanan toksinler de gıdalara geçebiliyor.

Bulgur gibi temel bir ürünü ele alalım: Bulgurun görünümünü iyileştirmek için renklendirici madde kullanılıyor. Meyve suyu içeceğinizde ise meyve yok sadece aroma var! Tuz da içindeki faydalı minerallerden arındırılarak sadece görüntüsüne önem verilen bir hale getirilebiliyor. Ayrıca bazı ürünlerde domuz jelatini kullanılması da dikkat edilmesi gereken bir konu… Ve liste uzayıp gidiyor.

Sonuç olarak ne yiyoruz ne içiyoruz muhakkak muhasebesini yapmalıyız. Ashâb-ı Kehf mağarada uyudular, “Onlar mağaralarında üç yüzyıl kaldılar, buna dokuz yıl da ilâve ettiler.” [7] Uyandıklarında ise ne bulurlarsa yemeyi düşünmediler. “Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi birinizi şu paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceğin daha temiz olduğuna baksın da size ondan bir rızık getirsin.” [8]

GDO[9]’lu ürünlerin olmadığı o eski zamanlarda bile mağara ashabı yediklerine içtiklerine, temiz olmasına dikkat ediyorsa, bizim bu konuda çok daha hassasiyet sahibi olmamız gerekir. Şayet insanlar ne yediklerine dikkat etmez, pis şeyleri de tüketmeye başlarlarsa veya haram yollara tenezzül ederlerse dini hayatları bozulacaktır, aile hayatları bozulacaktır, manevi yönden de büyük bir çöküntü içine gireceklerdir. Toplumdan huzur, sıyrılıp çekilecektir. O yüzden Nebi (sav) Medine’ye hicret ettiğinde yaptığı ilk işlerden birisi olarak, kazancın helal ve temiz olması için merkeze Medine pazarını kurmak olmuştu. Helal yemek salih amel işlemeye vesiledir. Zira yüce Allah şöyle buyurur:

‘’Helal ve temiz şeylerden yiyip için, salih amel işleyin! Zira Ben yaptığınız her şeyi bilmekteyim.”  [10]

 
  • İnsanlar elimizden ve dilimizden güvende mi? Kendimiz, aile fertlerimiz, akraba ve komşularımız için ne gibi güzel işler yapıyoruz? Aynı şekilde kendimize ve topluma yönelik olarak ne gibi zararlı işlerimiz var? Bu değerlendirmeyi yaparak iyilikleri artırmalı ve yanlışları düzeltmeliyiz.

Kulluğumuz ve ibadetlerimizdeki kalite ne durumda? Hayatımızın merkezinde yüce Allah, indirdiği kitabı ve gönderdiği Rasûlü bulunuyor mu? Birilerine “Okuyun, araştırın” diye tavsiyelerde bulunurken kendimizi unutuyor muyuz? Birilerine ‘namazı kılın’ derken bizim namazımız gecikiyor, Allah’ı da pek az anarak mı namaz kılıyoruz! Bir Müslümanın kendini unutup başkalarına iyiliği tavsiye etmesi akıllılık mıdır? Rabbimiz Kitab’ı okuduğunuz hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Akletmez misiniz?” [11] diye buyurmaktadır.

İmtihan anı zor bir andır ve imtihanın küçüğü büyüğü olmaz. Çoğu Müslümanım diyen insanın bile böylesi zor anlarda muhtemelen âyetler ve hadisler aklına gelmez. Çünkü hatırlatılmaya muhtaç bir bilgi imtihanda fayda vermez. Ne zaman ki Kur’an’ı ve Sünneti içselleştirirsek imtihan anında bu özümseme bize fayda verecektir. Sonuçta Allah’ın razı olduğu amelleri yapabiliriz.

 
  • Ticaretinden Allah razı mı? Bu memlekette ticaret yapmak, alıp satmak, birine güvenip de bir şeyler almak zordur! Faiz, aldatma, yalan, sözünde durmama günlük sıradan mevzular haline gelmiştir. Böylesi bir ortamdan etkilenmemek de mümkün değildir. Mesela kredi kartları yaygınlaştırılmıştır. Hem de bu kartları bedava vermektedirler. Baba oğluna 100 bin lira vermezken el nasıl olur da bu parayı verebilir!? Bu hayrımıza olabilir mi, bizim iyiliğimizi düşünüyor olabilirler mi? Şunu unutmamak gerekir: Bedava peynir fare kapanında olur! Kredi kartı dünyanın en tehlikeli buluşlarından biridir. Çünkü bu kartla sizin tüketiminizi arttırıyorlar. Belki bir konfor veriyor ama karşılığında özgürlüğünüzü satın alıyorlar. Aylarca hatta yıllarca sizi kendilerine bağlıyorlar. Farkında olmadan kölesi oluveriyorsunuz. Dolayısıyla kulluğumuzu gözden geçirip, iktisatlı bir hayat yaşayalım ki hesabımız kolay olsun.
 
  • Sosyal ilişkilerin nasıl? Sosyal ilişkiler, hayatımızın önemli bir parçasıdır. Eşimizle, çocuklarımızla, akrabalarımızla ve komşularımızla nasıl geçindiğimizi kendimize sormamız gerekir. Akrabalık bağlarını koparmadan, aramızı iyi tutarak, Allah’ın dinini onlara da ulaştırmaya çalışmalıyız. Hesap günü geldiğinde pişman olmamak için bunları yapmalıyız.

Ölümü Canlı Tutabilmek!

Ölüm, Allah’ın yüce Kitabında adlandırdığı gibi bir musibettir “Başınıza ölüm musibeti gelmişse…” [12] Bu musibet karşısında sabırlı ve metanetli olmak, akıllı kimsenin diğer bir özelliğidir. Akıllı kimse, ölümü hatırlar ve ahiret günü için çalışır. “Zevkleri bıçak gibi keseni (ölümü) çok hatırlayın.” [13] Ölüm kalbi harekete geçiren, dünyaya bağlanmaktan alıkoyan en önemli olgulardandır. Katılaşan kalp, ölüm sayesinde uyanır ve yumuşar. Yumuşayan kalp hayırlı ameller yapabilir. Yani kişi, âhireti için çabalar ki, bu da akıllı olduğunun delilidir.

Büyük duruşma için hazırlık yapın!

Ömer (ra) "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin. Ahiretteki hesap, ancak dünyada nefsini hesaba çekmiş olanlar için hafif ve kolay olacaktır" demiştir.

Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdârdır. [14]

Âlimler bu âyet hakkında şöyle demişlerdir: “Ey Allah'a, Resulüne ve ahiret gününe inanıp iman şerefi ile müşerref olmuş bütün müminler! Hep Allah'tan korkun. Nifaktan, münafıklardan, küfürden, kâfirlerden, zulümden, zalimlerden ve şeytanın şeytanlığıyla o kötü akıbete düşmekten sakınıp Allah'ın korumasına sığının da, her işinizde O'nun emir ve nehyini tutarak azabından korunun ve her nefis yarın için, yani kıyamet günü için ne hazırlamış, Allah'a ne takdim etmiş olduğuna baksın. Hesab sorulmadan önce nefsini muhasebeye çekip kendi hesabına nazar etsin. Kıyamet gününe "yarın" denilmesinin iki anlamı olduğu ifade edilmiştir. Birincisi, yarının dünden yakın olması itibariyle kıyamet yarın olacakmış gibi telakki edilerek çalışmaya teşvik etmek demektir. İkincisi de, Rahmân Sûresi'nde geçtiği üzere Allah katında zamanın, birisi teklif zamanı olan dünya devri, diğeri de ceza ve mükafat zamanı olan ahiret devri olmak üzere iki günden ibaret olduğuna işarettir ki, buna göre bugün dünya, yarın ahiret demektir. Bununla beraber âyet, insanın her gün korunmak için yarına faydalı olacak ne iş yaptığını düşünmesinin gerekli olduğunu da hatırlatmaktan uzak değildir. "Allah’tan korkun!" Bu cümle dış anlamı itibariyle öncekini te'kid etmek için tekrar edilmiş gibi görünmektedir. Fakat önceki Allah sevgisiyle emirlerin, vazifelerin yerine getirilmesi, bu ise Allah korkusuyla yasaklanan şeylerden, fenalıklardan sakınılması durumunu göstermesi itibarıyla farklılık arzetmektedir. Yani Allah'tan korkun da kötülük yapmayın ve korunmazlık etmeyin. Çünkü Allah, her ne yaparsanız haberdardır, yarın ona göre ceza veya mükafat verecektir.” [15]

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra (yaptıklarınızın karşılığını görmek üzere) bize döndürüleceksiniz.” [16]

Her insan ölebilecek yaştadır/ölümün bir yaşı yoktur. Geçen nice senelerde aramızdaki insanlar artık aramızda yoktur. Dosyaları iyi veya kötü kapanmıştır. Yani cennetlik mi cehennemlik mi olduklarının delilleri toplanmış, beklemeye alınmışlardır. Onlar için iki rekât namaz, 1 lira sadaka yahut bir “Subhanallah” zikri bile mümkün değildir. Bugün Rahman’ın arzında yürüdüğünüze aldanmayın, yarın kesinlikle toprağın altında olacaksınız ve yapıp ettiklerinizle baş başa kalacaksınız. “Kim salih bir amel işlerse, (bunun sevabı) kendine; kim de kötülük ederse, (bunun cezası da) onadır. Sonra hepiniz Rabbinize döndürülüp götürüleceksiniz.” [17]

Akıllı Kimse Terazinin Tartamadığı Ameller Peşinde Koşar!

Üç amel var ki bunlar teraziye konulmaz. Bu amelleri öğrenip yaşantımıza koyalım ki hesap gününde başkalarına bakanlardan, hüzünlü bekleyenlerden olmayalım. ‘Ah keşke şunlardan bari birisini yapsaydım’ demeyelim.

1) İlki sabretmektir. Sabredenlere mükafatın en büyüğü verilir;

“Ancak sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.” [18] 

2) İnsanları affetmek. İnsanları affedenin mükafatı yüce Allah’a aittir.

“Kim affeder ve arayı düzeltirse, artık onun mükâfatı Allah’a aittir.” [19]

3) Oruç tutmak. Allah için yemekten, içmekten, şehvetten ve kötü hasletleri terk edenin mükafatı da Allah’a aittir. Bir kudsî hadiste;

“Âdemoğlunun bütün ameli kendisi içindir. Ancak oruç böyle değildir. Oruç benim içindir; dolayısıyla onun mükâfatını ancak Ben vereceğim.” [20]

O halde bizler yüce Allah’ın böylesi mükafatları bize de vermesini istiyorsak; salih amellere, başımıza gelen musibetlere sabredelim, insanları affedelim ve farz olsun, nafile olsun oruçları da ihmal etmeyelim. Rabbim bizlere kolay kılsın.

Âciz Kimse, Nefsine Uyan Kimsedir!

Herhangi bir iş yapmadan kuru kuru ümitte ve dilekte bulunmaya 'temenni' denilir. Âcizliğin alâmeti olarak hadiste “nefsini hevâ ve heveslerine tâbi kılmak” sonra da “Allah’tan dileklerde bulunmak” sayılmıştır. Günaha dalıp umursamadan yaşayıp en sonunda da ‘Allah affeder demek’, Allah ile aldanmaktır. Bu şeytanın tuzaklarındandır. Allah Teâlâ, salih amellere sevap verir, amelsiz temennilere değil…

Allah Teâlâ’dan dilekte bulunmak dinimizde teşvik edilmiştir. Ancak böylesi bir ümit için kendine düşeni yapmış olmak da gereklidir. Maalesef insanlarımızın çoğunun ağzında “inşallah, maşallah, hayırlısı” gibi sözcükler var. Dinden, imandan konuşulunca başka bir şey demiyorlar. Lakin amellerinde bir değişme yok. Açıp da iki sayfa okuyamıyorlar, namazın semtine yanaşamıyorlar. Yapa geldikleri günahları/alışkanlıkları bırakamıyorlar. “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” [21]

Nefsinin her istediği yapan, heva ve hevesleriyle bir hayat yaşayanlara ise büyük bir azap vardır. “Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağı ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?” [22]

Bir insan nefsini ilahlaştırabilir. Kibirlenip doğrunun/hakkın ölçüsü kendisini kabul ederse, aklını Kur’an ve sünnetin önüne geçirir putlaştırırsa, helal ve haram belirlemeye kalkarsa, egemenlik iddia edip Allah’ın yarattığı kullar üzerinde müstekbirleşirse nefsini ilah edinmiş olur.

Heva sözlükte, nefsin isteği, düşkünlük gibi anlamlara gelir. Istılahta ise, nefsin öfke ve şehvet gibi kötü duygulara meyletmesi kastedilir. Allah’ın hükmü belli olduktan sonra aksi bir duygu, davranış içine girmek çok sakıncalıdır. Rabbimiz şirkin dışında kalan günahlar için “Bunun dışında kalan (günah)ları ise dilediği kimseler için bağışlar” [23] buyurdu. Buradan anladığımız kadarıyla diğer günahların da bağışlanacağı garantisi hiç kimse için yoktur. Rabbimiz bize ne güzel de nasihat ediyor: “Günahın açıkta olanını da, gizlisini de terk edin. Çünkü günahı kazananlar, yüklendikleri nedeniyle karşılık göreceklerdir.” [24]

Efendimizin (sav) duasıyla bitirecek olursak;

“Allah’ım! Nefsime, senden sakınma şuurunu (takvasını) ver ve nefsimi arındır. Onu en iyi arındıracak olan sensin. Onun koruyucusu da onun efendisi de sensin. Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım” [25] Allahumme âmin.
 
[1] (Tirmizi)
[2] 81/ Tekvir 26
[3] 75/Kıyâme 36
[4] 51/Zariyat 56
[5] 12/Yûsuf 106
[6] (Buhari ve Müslim)
[7] 18/Kehf 25
[8] 18/Kehf 19
[9] Genetiği değiştirilmiş organizmalar
[10] 23/Mü'minûn 51
[11] 2/Bakara 44
[12] 5/Mâide 106
[13] (Tirmizi)
[14] 59/Haşr 18
[15] Elmalılı H. Yazır, Tefsir
[16] 29/Ankebût 57
[17] 45/Câsiye 15
[18] 39/Zümer 10
[19] 42/Şûrâ 40
[20] (Buhari)
[21] 91/Şems 7-8-9
[22] 45/Casiye 23
[23] 4/Nisâ 48
[24] 6/En’âm 120
[25] (Müslim)
Whatsapp Destek