Allah'u Tealaya İman Ve Teslimiyetin Hayata Yansıması

Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla...

Hamd bize hakkı ve batılı gösteren ve bize hidayet veren Allah’adır, ondan yardım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız.

Salat ve selam Allah’ın bize Peygamber ve örnek olarak gönderdiği Muhammed (sav)'e ailesine ve ashabının üzerine olsun.

Esselamu Aleyküm Değerli bacım. Geçen ay ki yazımda Allah’a iman ve teslimiyet konusundan bahsetmiştik, bu yazımızda ise Allaha iman ve teslimiyetin hayata yansımasından bahsedeceğiz,

DEĞERLİ BACIM:

Allah u Teâlâ’ya iman edip teslim olmak demek, pazarlık yapmadan, 'ama' demeyerek, sağa sola yalpalamadan dosdoğru, örneğini Hacer’den almış bir teslimiyettir. Tevhid üzere Allah’a hakkıyla teslim olmuş bir kişi artık nefsinin arzularını ilahlaştırmayacak, kalbini ve nefsini Allah’u Teâlâ’ya ve onun ilahi kanunlarına teslim edecek ve Allah’ın emirlerini yerine getirip yasakladıklarından kaçacaktır.                        

Allah’u Teâlâ koşulsuz ve mutlak bir şekilde iman edenlerin teslimiyeti konusunda şöyle buyurur;

“Allah ve Rasulü bir şeye hükmettiğinde Mümin erkek ve Mümin kadının o işlerinde seçim hakları yoktur. "Kimde Allah’a ve Rasulüne isyan ederse muhakkak ki apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. "(Ahzab 36)                                                                                                                 

DEĞERLİ BACIM;


Hakkıyla iman etmiş ve Allah’a teslim olmuş bir kadın sıradan müşrik ve cahiliye toplumundaki kadınlar gibi olamaz, zira o davranışıyla, ahlakıyla, yaşam tarzıyla, giyimiyle, oturup kalkmasıyla konuşmasıyla tevekkülüyle düşüncesiyle ve bakış açısıyla kendini gösterir. Hayata Mü'min gözüyle bakar, meseleleri mü’mince değerlendirir ve ne yaptığını bilen mürüvvet sahibi kişi olarak sorunlarını çözüp işlerini halleder ve hayatı ciddiye alır. Mü’min ve şuurlu bir kadın hayatta en büyük görevinin ve en ciddi işinin Allah’ı razı etmek olduğunu bilir. Allah’ı razı etmenin Kur’an’ın hükümlerine teslim olmak ve Rasulullah’ın sünnetine tabi olmakla olacağının farkındadır. O kadın Rabbine olan sorumluluklarını bildiği gibi eşine, çocuklarına, Mü’min kardeşlerine ve akrabalarına karşıda sorumluluğun bilincindedir.

Hacer’in çöle bırakılmasında ki diğer bir teslimiyet örneği de yıllarca bir evladı olsun diye arzu eden ve sonunda evlat sahibi olunca Allah’ın; kendisinden, en değerlisi olan İsmail ile imtihan için onu çöle bırakmasını istemesine, sorgusuz sualsiz ‘Neden ya rabbi', ya aç kalır ölürse’ diye itiraz etmeden, Allah’ın istediği gibi yavrusunu ve hanımını yapayalnız bir çöle bırakıp arkasına bile bakmadan giden İbrahim’dir. Çünkü İbrahim ve İsmail gibi Allah’a gönülden teslim olmuş ve O'na hakkı ile tevekkül eden kişiler Allah onlara bir şeyi emrettiğinde arkalarına dönüp bakmazlar, çevreden gelen seslere itibar etmezler, dünyanın süsü onların gözlerini, kendine kaydıramaz.

Diğer insanların konuştuğu boş meseleler onları oyalayıp aldatmaz çünkü onlar gözlerini gayelerin en yücesine dikmişlerdir, onların gözleri, iki cihanın mülkü, izzeti ve hükmü elinde olan Allah’u Teâlâ’nın rızasında ve onun muttaki kullarına en büyük ödül olarak hazırladığı cennetlerdedir.
Kur'an sünnet ve sünnetullahın bilincinde olan bir kadın, ‘iman ettim ve teslim oldum' dedikten sonra; bu iddiasında yalancı mı, samimi mi olduğunu, -Allah bildiği halde- o kadını imtihan edeceğinin bilincindedir.

"Yoksa insanlar ‘iman ettik' dedikten sonra imtihana tabi tutulmadan bırakılacaklarını mı sandılar. Ant olsun ki onlardan öncekileri imtihan ettik, elbette Allah doğru olanları da yalancıları da bilir ve imtihanlarla insanlarında bilmesini sağlar.” (Ankebut 2-3)

Mevdudi bu ayetin tefsirinde şöyle der. " Hiç kimse sadece sözle iman ettiğini söyleyerek vadettiğimiz dünya ve ahiret nimetlerine layık olamaz. Bilakis iman ettiğini söyleyen herkes söylediğinin doğruluğunu ispatlaması için bir dizi sınavlardan geçirilir, vaat ettiğimiz cennet bu kadar ucuz değil, dünyada vaat ettiğimiz nimetlerde söz ile iman ettiğini söyleyen herkese ihsan edilecek kadar değersiz değil. İmtihan bunların ön şartıdır, bizim uğrumuzda zorluklara katlanmalı mal ve can kaybı yaşanmalı tehlikelere, engellere ve felaketlere göğüs germelisiniz; siz hem korku hem de (dünyaya kaşı gösterdiğiniz) aç gözlülükle imtihan olunacaksınız, sizin için değerli olan her şeyi bizim rızamız için feda etmeli, bizim yolumuz için bütün zorluklara katlanmalısınız, işte ancak o zaman gerçekten iman edip etmediğiniz açığa çıkar. Allan bu ayetlerde Müslümanlara imtihanın, temizle pisin ayrıldığı bir ateş ocağı, mihenk taşı olduğunu söylemektedir. Pis olan Allah tarafından bir kenara bırakılacak, temiz olan ise seçilecek ve Allah onu sadece samimi Mü’min’lerin hak ettiği nimetlerle şereflendirecektir.

 "Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır, biz sizi gerçek değerinizi ortaya çıkarmak için şerle de hayırla da imtihan ediyoruz sonunda zaten bize döndürüleceksiniz." (Enbiya, 35)

“Gerçek şu ki içinden cihat edenleri ve sabredenleri ayırt edinceye: söz ve davranışlarınızdaki samimiyetiniz doğruluğunu ortaya çıkarıncaya kadar biz sizi sınamaya devam edeceğiz.” (Muhammed 31)

Firavun ailesinin kuaförü olan kadın bizlere, iman ve teslimiyet konusunda sıdk üzere olmada ve iman ettikten sonra bu imandan taviz vermeden ödenebilecek en ağır bedelleri ödeme konusunda ne güzel örnektir. Bu Kadın’ın durumu imam Ahmet’in müsnedinde geçen İbn-Abbas hadisi söyle bildirilmiştir:

Peygamber (sav) şunları söyledi: Miraca çıktığım gece bir yerde çok güzel bir koku aldım, bu kokunun ne olduğunu Cebrail’e sordum dedi ki; “Bu koku Firavunun kızının bakıcısı olan kadının ve çocuklarının kokusudur” Bu olayın aslını sorduğumda Cebrail şöyle dedi; bu kadın bir gün Firavun ‘un kızının saçını tararken tarak elinden düştü Onu yerden alırken gayriihtiyari “Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla” dedi. Firavun ‘un kızı “Babamı mı kastediyorsun” deyince kadın “Hayır benim kastettiğim benim de senin de babanın da Rabbidir” diye cevap verdi. Firavun ‘un kızı “Bunu babama söylerim” dedi. Kadında “Evet söyleyebilirsin” dedi. Kızı bunu haber verince firavun, kadını çağırdı ve dedi ki ‘’kadın benden başka senin Rabbin mi var?’’ Kadın: “Evet benim de senin de Rabbi Allah'tır” diye cevap verdi. Bunun üzerine firavun, bir kazanda yağın kaynatılmasını sonra kadın ve çocuklarının onun içine atılmasını emretti. Kadın firavundan bir isteği olduğunu söyledi. Firavun kadının isteğinin ne olduğunu sorunca, kadın: “Benimle çocuklarımın kemiklerini aynı örtüye sarıp bizi birlikte defnetmenizi istiyorum” dedi. Firavun: ‘’Tamam bunu yaparım’’ dedi. Firavun ‘un emri ile çocukları birer birer kadının gözleri önünde o kaynatılmış yağın içine atıldılar. Nihayet sıra emzirme çağında olan bebeğe gelince annesi dayanamadı, oldukça gerildi. Bunu gören bebek Allah'ın dilemesi ile konuşmaya başladı ve “Anne korkma atla çünkü dünyanın işkencesi ahiretini işkencesinden daha hafiftir” dedi ve kadında atladı.

DEĞERLİ BACIM;

Bu Allah'a imanda sadık olunmasıdır. “Ben Allah'a iman ettim” dedikten sonra yeryüzünün bütün fitneleri ve musibetleri insanın üzerine gelse, insanın Allah’u Teala'nın katından umduğu rıza-ı ilahiden ve cennete giden Tevhid yolundan dönmemesidir.

Bilelim ki; bizim başımıza gelen iyi ve kötü her imtihana, Allah'ın istediği doğru tepkiyi verdiğimiz zaman, o imtihanlar bizim derecemizi yükselten sınavlar ve fırsatlar olur.

DEĞERLİ BACIM;

Allah’ın, bizlerin iman etmemiz ve teslim olmamızdan sonra; ödememizi istediği malları ve canları feda etme bedelleri, sırf biz ebedi Saadet'e ulaşalım ve cennete girelim diyedir. Çünkü Allah’u Teala şöyle buyurur;

“Şüphesiz ki Allah cennet karşılığında Mü’minlerden canlarını ve mallarını satın almıştır.” (Tevbe 111)

Allah’u Teala bizleri hidayet üzere yaşamaya, dünyada kendi rızasına ulaştıracak hayırlı ameller yapmaya muvaffak kılsın. Bize bunca nimetler bahşeden Allah’a hamd olsun. Âmin

 
Whatsapp Destek