Cehennemi Tanımak | Burak Gültepe

KÂFİRLER İÇİN HAZIRLANMIŞ OLAN ATEŞTEN SAKININ![1]

Bu yazımda, cehennemin dehşeti hakkında bir farkındalık oluşturmak ve sizleri bu azaptan uzak durmaya teşvik etmek istiyorum. Unutmayalım ki cehennem sadece inanmayanlar için değil, aynı zamanda günahları sebebiyle Allah'ın rızasını kazanamayan mü’minler için de bir tehlikedir.

Cehennemin korkunçluğunu tasvir etmek için kelimeler yetersizdir. Orası, tarifsiz bir ateşin yaktığı, karanlığın ve dumanın kapladığı, feryatların ve çığlıkların yükseldiği bir yerdir. Cehennemliklerin maruz kaldığı azaplar sadece fiziksel değildir, aynı zamanda manevi azaplar da yaşarlar. Umutsuzluk, pişmanlık ve korku Cehennemin en ağır zincirleridir. Bu sebeple nazarlarınıza sunmak istediğim hadis-i şerif şöyledir;

Nu’mân İbni Beşîr’den (ra) rivayet edildiğine göre Rasulullah’ı (sav) şöyle buyururken işittim demiştir:

“Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azabı en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor konulup da bu sebeple beyni kaynayan kişidir. Oysa o, hiç kimsenin kendisinden daha şiddetli azap gördüğünü zannetmez. Hâlbuki kendisi, cehennemliklerin azabı en hafif olanıdır.”[2]

Şerh:

Bu dünya bir imtihan yeri ve sonunda ya cennet var ya da cehennem! Bize bu korku yeter de artar. Çünkü insanlar için en dayanılmaz ve katlanılmaz olan azap ateş azabıdır. Birazcık ateşe dokunsak, o anki dayanılmaz acı ve sonrasındaki sızlama bile bize bir ipucu vermektedir ki cehennem dayanılacak bir yer değildir. Bir de bunun ebedi olduğu düşünülürse korku bizim için iyice artacaktır. İçinde ölümün de olmadığını düşündüğümüzde, o acıyı tekrar tekrar tatmaları için deri giydirilecek olması ise kalbimizi titreten korkulardandır. Ebedi bir azabın gerçekliğini idrak edebiliyor musunuz!?

Ve en zoru ise bundan müstağni değiliz. Hem de Kur’an ayetleri Yahudiler ve Hıristiyanlardan ziyade biz Müslümanlara seslenmektedir. Bu ayetler biz düşünelim, ibret alalım, korkalım ve önlem alalım diye inmiştir.

Hadis-i Şerifte dehşet bir manzara tasvir edilmektedir: Cehennemdeki en hafif azap gören kimsenin ayağına iki kor parçası konulup da beyni kaynıyorsa -ki ayak ile kafa birbirine en uzak azalardır- ya peki aradaki organların, azaların durumu nasıl olur! Böyle biri ateşten, çektiği azaptan başka bir şey düşünebilir mi? Gecesi gündüzü bu azaptır. Hâlbuki bu kimse en hafif azabı görmektedir. Böylesi bir kimsenin biz olmayacağımızı nereden bilebiliriz!

Cehennemi Tanımayanlar!

Bazı insanlar hadlerini aştı ve şöyle dedi; “Cehenneme milyarlarca insan gidecek, bize yer mi kalır. Az çok imanı biliyoruz, biz kurtuluruz veya az yanar çıkarız” veya “Az yanar çıkarız…” diyerek basit gördüler.

Maalesef insanların bir kısmı böyle düşünmekte ve bunu açıkça dile getirmektedir. Şu ayeti bilseler böyle konuşabilirler miydi:

“O gün cehenneme diyeceğiz: 'Doldun mu?' O da: 'Daha fazlası var mı?' diyecek.”[3] 

Evet, Allah’ın milyarlarca insanı cehenneme atmaya da sığdırmaya da gücü yeter; hatta trilyonlarca olsa da buna gücü yeter.

Bu dünyada tövbe edenler için ne güzel; ama tövbe etmeden şirk içinde ölenler için acı bir son vardır. İman ettiklerinde iş işten geçmiş olur. 
Kâfirler ve müşrikler, cehennemde dua edecekler; Allah’tan oradan çıkmayı isteyeceklerdir. Bu husus şöyle beyan edilir;

“Onlar (cehennemin) içinde (şöyle) feryat edip: "Rabbimiz bizi (buradan) çıkar, (şimdiye kadar) yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım" diyeceklerdir. (Onlara:) “Size orada (dünyada iken), öğüt alabilecek olanın düşünüp ders çıkarabileceği kadar ömür vermedik mi? Üstelik size uyarıcı (elçiler ve davetçiler de) gelmişti. Öyleyse (inkâr ve isyanınız sebebiyle şimdi azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur” (denilip istekleri reddedilecektir).” [4]

Bunu iyi tefekkür ve tedebbür etmeliyiz. İnsanların çoğu bu anlatılan korkunç cehenneme girecektir. Önlem almalıyız; Kur’an sarılarak, Allah’a itaat ederek, günahlardan sakınarak, Allah’a da dua ederek uyanık bir hayatın içinde olmalıyız.

Allah’ın Has Kulları Cehennemi Tanırlar!

Gece oldu yattınız uyudunuz. Bir ara susayıp kalktınız veya bir sebepten gözünüze uyku girmedi. Bu uyanmayla beraber başka ne yaparsınız?  Ölüm korkusu, ahiret korkusu aklınıza gelir mi? Rahman’ın kullarının aklına bütün bunlar ve daha fazlası gelir. Rabbimiz onları şöyle haber verir:
    
“Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler. Onlar: "Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden sav. Şüphesiz onun azabı devamlıdır" derler. “Şüphesiz o, ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.” [5]

Rahman’ın has kulları kendilerini asla kurtuluşa ermiş ya da garanti altında hissetmezler.  Ümit içinde olmakla birlikte Allah’ın kendileri için ne hüküm vereceğini bilmediklerinden dolayı korku da duymaktadırlar. Bu kullar cehennemi tanımış ve korkmuştur. Kalınacak yerin en kötüsü olduğunu, ebedi olduğunu kesinlikle bilmektedirler. Bu korku onların iliklerine işlemiş ve bundan gecenin karanlığında Allah’a sığınmışlardır. Zaten Allah Teâlâ’da kullarını amelleri vesilesiyle değil, rahmeti sayesinde o güzelim cennetine koyacaktır.

Ey kardeşim! Allah’ın övdüğü kullar, cehennemi tanıyan kullardır. Sen cehennemi tanıyor musun? Aynı korkuyu hissediyor ve Allah’a sığınıyor musun…?! Cehennemi tanımadan ondan gereği gibi korkamaz ve sakınamazsın. Yani cennetin yolu cehennemi tanımaktan geçer. Dolayısıyla öncelikle Kur’an ve sünnetten onu tanımaya çalışalım.

“İşte ben onu Sekar'a sokacağım. Sekar'ın ne olduğunu nereden bileceksin? Bırakmayan ve terk etmeyen bir ateştir. İnsanın derisini kavurur; orada on dokuz bekçi vardır.”[6]

Molası olmayan bir azabı tasavvur edebiliyor musunuz? Cehennemde günahkârlara tekrar tekrar deriler verilecektir. Lakin bu yenileme güzelliklerine güzellik katmak için değil; azabı tekrar tekrar tatması içindir!

Seyyid Kutub şöyle der: O anlaşılmaz ve kavranmaz derecede müthiş ve korkunç bir şeydir! Sonra onun bazı nitelikleri sayılarak uyandırdığı dehşet ve korku imajı güçlendiriliyor. Okuyoruz: “Geride hiçbir şey bırakmaz, ondan hiçbir şey kurtulmaz. O her şeyi silip süpürür, her şeyi yutuverir, her şeyi yok eder, önünde hiçbir şey duramaz, ardında hiçbir şey koymaz, ondan hiçbir şey paçayı kurtaramaz. Ayrıca o bütün insanların dikkatlerini üzerine çeker, uzaktan belirgin bir şekilde görülür.[7]

Rabbimiz şöyle buyurur: “(Ahirette ise) Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Orası ne kötü ve ürkütücü bir varış durağıdır. Onlar cehenneme atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuya, homurtuya kulak verirler. (O cehennem) Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacaktır. Her bir (kâfir ve zalim) grup onun içine atıldığında, yetkili görevlileri onlara: "Size (bugünleri haber veren) bir uyarıcı gelmedi mi?" diye soracaklardır.”[8]

Bu ayette Allah’ın ayetlerini örtenlerden ve onların cehenneme gideceklerinden söz edilmektedir. Toplumda kimi ayetler gündem edilirken kimi ayetler hiç gündem edilmemektedir. ‘Aman bu ayetleri toplum duymasın, bu ayetler insanların gündemine girmesin’ diye bir mücadelenin içerisine girmişlerdir. Sadece camiye ve namaza karışan/hüküm koyan Allah; siyasete, ticarete, eğitime, kılık kıyafet ve hukuka hiç karıştırılmamaktadır. Bu Allah’ın ayetlerini örtmek, örtbas etmek demektir. Böyleleri cehennemin kaynaması ve uğultusuyla bile perişan olacaklardır.

Ne mutlu Allah’a yetki sınırlandırması getirmeyenlere! O müminler hayatın tamamında Allah’ın sözünün/hükmünün geçmesi gerektiğini bilirler.

“Cehennemliklerle cennetlikler bir değildir. Muratlarına erecek olanlar ancak cennetliklerdir.” [9]

“Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde! Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.” [10]

“Ateş, (cehennemin korkunç alevleri) onların yüzlerini yalayarak yakacak da onun içinde onlar, (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalacak (ve çaresiz kurtuluş için yalvarmaya başlayacaklardır)” [11]

“Onlar, kendisiyle (cehennem ateşiyle) alabildiğine kaynar hale getirilmiş (pis) su arasında (çaresizce zahmet ve zillet içinde) dönüp kıvranacaklardır.” [12]

Cehennemde sadece ateş azabı yoktur, soğuk azabı da vardır. Adı da zemheridir. Yani soğukluğu çok şiddetlidir ve bir an bile dayanılmaz. Bunun yanında onlara ikram olarak: “Bu perişanlığın ardından cehennem azabı gelecek; orada onlara kanlı ve irinli su içirilecek. Onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecektir. Ona her yönden ölüm gelecek fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir.”[13]

Rasulullah (sav) şöyle buyurdular;

“Güneş tutuldu. Resulullah namaz kıldırdı. Sonra ‘Bana cehennem gösterildi. Bugünkü kadar kötü ve dehşet verici bir manzarayı ömrümde görmedim!’ buyurdu.” [14]

“(Cehennemliklerin yiyeceği olan) zakkumun bir damlası dünyaya düşmüş olsaydı dünyadakilerin geçim kaynaklarını mahvederdi. Peki ya yiyeceği zakkum olan nasıl dayanacak!” [15]

İbret alıyor muyuz?

Onun yakıtı gazdır, kömürdür denmiyor. Dikkat! O cehennemin yakıtı, insanlar ve taşlar olan bir ateştir. İçindekileri de çepeçevre kuşatmıştır.

“Yakıtı insanlarla taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış bulunan o ateşten sakının.” [16]
 “Biz, cehennemi kâfirler için bir zindan yaptık.” [17]

Sahabeler ile bizler arasında dağlar kadar fark vardır; onlar Rasulullah’ın (sav) yanında olmalarına, beraber cihad etmelerine rağmen cehennem korkuları büyüktü. Bizim ise amellerimiz zayıf olmasına rağmen cehennem korkumuz küçük… Sizce böyle bir durumda kimin korkusu daha büyük olmalı? Rabbimiz şöyle buyurur:

“Sizden ona (cehenneme) uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.”[18]

Bu ayet nazil olunca Abdullah bin Revaha (ra) evine gitti ve ağlamaya başladı. Hanımı geldi, o da ağladı. Hizmetçisi geldi, o da ağladı. Sonunda bütün ev halkı gelip ağlamaya başladı. Gözyaşları biraz kesilince Abdullah “Ey ailem, sizi ağlatan nedir?” diye sordu. Onlar da: “Bilmiyoruz, senin ağladığını görünce biz de ağlamaya başladık” dediler.

Abdullah: “Rasulullah (sav) içinde Aziz ve Celil olan Rabbimin cehenneme gireceğimi haber verdiği ama oradan çıkacağımı bildirmediği bir ayet nazil oldu. İşte beni ağlatan budur…” dedi.

Şimdi şu soruyu sormak lazım; “Bu ayeti okuyup da hiç ağladığınız oldu mu? Cehennem korkusu sebebiyle uykunuzun kaçtığı geceleriniz, ağlayarak secdeye kapandığınız gizli anlarınız oldu mu…?”

Evet, bedenimizde en önemli yer kalptir ama kalp etkilendiğinde vuracağı ilk yer gözdür. Gözyaşı döken kimsenin kalbinin de ince olduğuna delalet eder. Şimdi ashaba dikkatli bakın!

Rasulullah (sav) ashabına benzeri hiç duymadıkları bir konuşma yaptı, şöyle buyurdu; “Cennet ve cehennem gözlerimin önüne serilip bana gösterildi. Hayır ve şer açısından bugün gibisini görmedim. Eğer sizler benim bildiklerimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız” buyurdu. Resulullah’ın ashabına bundan daha ağır gelen bir gün olmamıştı. Başlarını örterek hıçkıra hıçkıra ağladılar.[19]

Onlar, Allah’a iman etmiş, Nebisini görmüş ve desteklemiş, karşısına oturmuş nasihatlerini dinliyorlardı. Dinledikleri şeylerden ötürü, bu tehdidin içinde olduklarını bilip ağladılar, kendilerini müstağni görmediler. Söylenenler hemen tesir etmiş olmalı ki üzerlerine üzüntü çöktü. Bu da kalplerinin katı olmayıp yumuşak olduğunun bir göstergesidir.  Bizde ise bunların birçoğu yok, yani güzel amellerimiz pek az ve onlardan daha çok bu tehditlerin muhatabıyız. Ama gözlerimizden yaşlar akmıyor. Çünkü kalpler katılaşmış, göz pınarlarımız kurumuş. Rabbim kalplerimizi ıslah eylesin. Zira kurtuluşumuz buna bağlı.

Cehenneme giren insanlar dehşetli bir korkuya kapılacaktır. Cehennem azabını tattıklarında ise ilk isteyecekleri şey oradan çıkmaktır. “Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkâra) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz.” [20] Lakin onların bu isteklerine şöyle cevap verilir: “Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” [21] Böylece cehennemden çıkamayacaklarını anlarlar.

Bu dünya nimetlerini tadan akıllı bir insan ölüp yok olmayı istemez. Ateşte kalıcı olmak, ateşin içinde kıvranmak ise bu düşünceyi değiştirir: “'Ey Malik (bekçi), Rabbin bizim işimizi bitirsin' diye haykırdılar.” [22] Evet cehennem bekçisi Malik’i aracı kılmak isterler. Çünkü artık Rableri onlarla konuşmamaktadır. Acaba Malik, eziyetin ve çilenin doruk noktasına ulaşmış bu insanlara ne cevap verir? Ayetin devamı şöyle: “Siz böyle kalacaksınız” der.

Subhanallah! Bitmeyen binlerce seneyi hayal edebiliyor musunuz! Ebedi kavramını tam olarak algılayamıyoruz sanırım. Bu ebedi azabın içinde cehennemliklerin artık tek bir istekleri kalıyor. Her gün binlerce derecede yandıkları azabın biraz hafiflemesini istiyorlar. Çok da değil sadece bir gün…! “Ateşin içinde olanlar, cehennem bekçilerine dediler ki: 'Rabbinize dua edin; azabtan bir günü (olsun) bize hafifletsin.'” [23]

‘Belki isteklerine olumlu cevap verilebilir, bir gün hafiflesin azapları sonra arttırılır, zaten kaçacak yerleri yok, bir gün mola verilebilir’ diye düşünenler olabilir. Lakin bekçiler onlara der ki: “'Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?' dediler. Onlar: 'Evet' dediler. (Bekçiler:) 'Şu hâlde siz dua edin' dediler. Oysa kafirlerin duası, çıkmazda olmaktan başkası değildir.” [24]

Birde şunu düşünün! Dünyada iken bir yakınınız, sevdiğiniz cehennemden size sesleniyor. Bir bardak su dök diyor. Acaba acır mıydınız? “Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır” derler.” [25]

Şüphesiz, sözün bittiği yerdeyiz. Kimse cehennemliklerin gözünün yaşına bakmıyor. Yüce Allah, şeytanın bile duasına icabet etmişken, ona süre vermişken cehennemdekilerin en ufak isteklerine bile cevap vermemekte, melekleri de olumsuz cevaplar vermektedir. Çünkü bu, dünyada Allah’ın ayetlerini inkâr etmenin ve yalanlamanın kötü neticesidir.

Cehennemden Allah’a sığın!

"Sabah namazını kıldığında hiç kimseyle konuşmadan önce yedi defa "اللهم أجرني من النار" 'Allahumme ecirnî minennar: Allah'ım, beni cehennem ateşinden koru' de. Eğer o gün ölürsen, Allah senin için cehennem ateşinden koruyucu bir berat yazar. Akşam namazını kıldığında hiç kimseyle konuşmadan önce yedi defa 'Allah'ım, beni cehennem ateşinden koru' de. Eğer o gece ölürsen Allah senin için Cehennem ateşinden koruyucu bir berat yazar."[26]

Bu ve buna benzer hadisleri öğrenmemiz, bizde şevk uyandıracaktır. Çünkü mükâfatı bilmeden amel işleyen kimsenin bir süre sonra sıkılıp vazgeçmesi olasıdır. Uyanık bir kalbe sahip olan ve bu hadisi bilen bir kimse ise ameli hiç bırakmayacaktır. Çünkü Allah’ın Rasulü (sav) böyle bir müjdeyi vermişse kişi, tevhid üzere şirke de sapmadan Rabbine kavuşabilirse, umarız bu hadisin güzel mükâfatına muhatap olacaktır.

Allah Teâlâ mü’min ve kâfir fark etmez bütün insanlığı cehennemi ile korkutmuştur. İşte bize düşen bu korkuyu gerçekten bu dünyada hissetmektir. Hiç şüphesiz Allah’ın vaadi haktır. Kimileri uzak görse de bu dünya sona erecek, hesap görülecek ve cehennem harlanacaktır. Kâfirler ve isyankârlar oraya kesin atılacaklar ve kaynar su ile ateş arasında kıvranıp duracaklardır. Bu anlatılanlar kesinlikle hikâye değildir. Allah muhafaza!  O halde kardeşim, ateşten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakın! Ümit ve korku içinde bir dua halin, ruh halin olsun. Yalvar yakar bir şekilde dua et! Rabbim bizlere hakkıyla kendisinden korkmayı nasip eylesin.

Cehennemden korkan ve sakınanlar ne yapmalı?

Yüce Rabbimiz ise bizi cehennemden sakındırmıştır. Oranın ne kadar korkunç ve dehşetli bir yer olduğunu birçok ayette bildirmiştir. Bu cehennemden bir kurtuluş yolu vardır ki, o da ‘muttaki’ olmaktır. Yani Allah’tan korkmak/karşı gelmekten sakınmaktır.

“Günahın açığını da gizlisini de terk edin. Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.”[27]

Bir insan öncelikle şirki öğrenmeli ve şirkten tövbe edip beri olmalıdır. Sonra da tevhide sarılmalı ve ölünceye kadar bu minval üzerinde devam etmelidir. Günahın küçüğünü büyüğünü, gizlisini açığını Allah için terk et! Rabbimiz şöyle buyurur: “Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür.” [28]

Tartı hafif gelirse ne olur biliyor musunuz? Rabbimiz şöyle buyurur: “Ama kimin de tartıları hafif gelirse, işte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir. Sen Hâviye’nin ne olduğunu ne bileceksin? O, kızgın bir ateştir.”[29]

İşin ne kadar ciddi olduğunu ve zor olduğunu beyan eden şu hadise bir kulak verin;

Allah Teâlâ: “Ateşe girecekleri insanların arasından çıkar!” buyurur. Âdem (as): “Yâ Rab! Ateşe gönderileceklerin miktarı ne kadardır?» diye sorar. Allah Teâlâ: “Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu!” diye cevap verir. İşte o an, küçücük bir çocuğun bile kor­kudan bir anda ihtiyar hâline gelivereceği,[30] bütün hâmile kadınların çocuklarını dü­şüreceği vakittir. O vakit insanları sarhoş gibi görürsün, hâlbuki onlar hiç de sarhoş değildirler, lâkin Allah’ın azabı çok şiddetlidir.[31] [32]

Çünkü her 1000 kişiden 999’u cehenneme gidecek, yalnızca 1 kişi cennete girecektir. İşte böylesi ürpertici, büyük bir imtihanın içindeyiz. Ne var ki bu tehdit sanki başka bir varlığa yapılmış biz de uzaktan izliyoruz. Dolayısıyla ne kalbimiz ürperiyor ne de gözlerimiz yaşarıyor.

Şu ayette anlatılan insanların yerinde olduğunuzu bir an düşünün, bir tarafta cennete girememenin üzüntüsü varken diğer tarafta cehenneme girme ihtimaliniz var: “Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar. Gözleri cehennem halkından yana çevrilince: 'Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma' derler.” [33]

Rabbimizden durumumuzu ıslah etmesini ve afiyet dileriz. Allah’ım! Kalbimizin katılığını Sana şikayet ederiz. Bizi razı olduğun duruma getir ve bundan sonra da bir sapma olmasın. Şüphesiz sen her şeye Kâdir’sin.

“Allah'ım! Cehennem azabından ve kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden, Mesih Deccâlin fitnesine uğramaktan sana sığınırım.” [34]

Âmin.

 
 
[1] 3/Âl-i İmrân, 131
[2] Buhârî, Rikak 51; Müslim, Îmân
[3] Kâf, 30.
[4] Fâtır, 37.
[5] 25/Furkân, 64-66.
[6] 74/Müddesir, 26-31.
[7] Fî zılâl’il Kur’an.
[8] 67Mülk, 6-8.
[9] 59/Haşr, 18.
[10] 56/Vâkı’a, 42-46.
[11] 23/Mü’minûn, 104.
[12] 55/Rahman, 44.
[13] 14/İbrahim, 16-17.
[14] Buhârî.
[15] Tirmizî.
[16] 2/Bakara, 24.
[17] 17/İsrâ, 8.
[18] 19/Meryem, 71.
[19] Müslim.
[20] 23/Mü’minun, 107.
[21] 23/Mü’minun, 108.
[22] 43/Zuhruf, 77.
[23] 40/Mü’min, 49.
[24] 40/Mü’min, 50.
[25] 7/A’râf, 50.
[26] Ahmed b. Hanbel, Müsned.
[27] 6/En’âm, 120.
[28] 99/Zilzâl, 7-8.
[29] 101/Kâria, 8-11.
[30] 73/Müzzemmil, 17.
[31] 22/Hac, 2.
[32] Buhari ve Müslim.
[33] 7/A’râf 46-47.
[34] Müslim.
Whatsapp Destek