Çocuk Eğitimine Dair

Çocuk, doğduğu andan itibaren kendini bir aile ortamının içinde bulur. İyisiyle, kötüsüyle her şeyiyle özümseyebileceği bir aile ortamı. Özellikle 0-6 yaş aralığında çocuğun zihinsel gelişimi ayrı bir boyut kazanır ve tüm bu süreçte edindiği bilgiler, kazanımlar, kendini ifade biçimi, iyi ya da kötü yönelimler gibi hayati öneme sahip vasıfların kaynağı, çocuğun gözünü açtığı ve birçok şeyi ilk olarak onlarla tecrübe edeceği anne babasıdır.

Bilindiği gibi çocuk eğitimi ailede başlar. Kur'an ve sünnette bu tezi doğrulayan naslar bulunmakta. Hidayet ve rahmet olan Kur'an-ı Kerim'de Allah (celle celeluhu) “Ey iman edenler kendinizi ve ehlinizi yakıtı insanlar ve taş olan ateşten koruyun.” [1] buyurmuştur. Rasulullah’da (sallallahu aleyhi ve sellem) Sahih-i Buhari'de geçen bir hadis-i şerefinde; ”Her doğan fıtrat üzere doğar, sonra ana babası onu Yahudi, Hristiyan ve Mecusi yapar.” buyurmuştur.

Şüphesiz Allah (celle celeluhu) anne-babaya çocuklarının yalnızca çocukluk döneminden değil,  vefatlarına kadar uzanan bir zamandan, yani yaşamlarının tamamından sorumlu olduklarını hatırlatır.

Yakup (aleyhisselam) vefatına yakın zamanda evlatlarını toplamış ve “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz? Diye sormuştur. Yoksa siz, Yakub’un ölüm anında, orada şahitler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O’na teslim olduk" demişlerdi. [2]

Bir peygamber olan Yakup’un (aleyhisselam) dilinden Allah (celle celeluhu) bizlere, ölüm döşeğinde de olsak, çocuklarımızın başta akideleri olmak üzere, dünyada ve ukbada onlara fayda sağlayan ödev ve sorumlulukları tekrar tekrar hatırlatmamız, onlara bunu vasiyette bulunmamız gerektiğini öğretir.

Yine Lokman’ın (aleyhisselam) oğluna yaptığı ve Kur'an'a önem sırasına göre konu olmuş nasihatler de bu anlamda büyük öneme sahiptir;

Hani Lokman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum, Allah’a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür."

"Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). Şüphesiz Allah, latif olandır, (her şeyden) haberdardır."

"Ey oğlum, namazı dosdoğru kıl, ma’rufu emret, münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar, azmedilmesi gereken işlerdendir.”
   
"İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez."
 
"Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir."[3]


Tevhid imamı İbrâhim’de (aleyhisselam) kendisine ve çocuklarına risalet görevi verilmiş olmasına rağmen, sürekli olarak putlara tapmaktan Allah'a sığınmış, kendisi ve ehli için Allah Teâlâ’ya münacatta bulunmuştur.

“Hani İbrahim şöyle demişti: " Rabbim bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut. “ [4]

Hâsılı tüm bu ve buna benzer naslarla anlatılmak istenen şey; ebeveynler için çocuk eğitiminin -baştan sona- hayatlarının büyük bir parçası olması gerektiği ve bunu, Allah Teâlâ’nın istediği ölçüde dert edinmeleri gerektiğidir.

Peki, bahsi geçen eğitimden kastımız nedir?

Eğitim, çocuğun yaşamının ilk anlarından itibaren, kişiliklerinin gelişip sağlam bir şahsiyet kazanmaları için gerekli bilgilerin teorik ve pratik olarak öğretilmesi, yararlı beceriler, iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandırarak, çocuğun bilgili ve faziletli bir birey olarak yetişmesine, kısaca onun her iki hayata da hazırlanmasına yardımcı olan çalışmalar bütünüdür.

Ebeveynlerin temel görevi çocuğun psikolojik ve biyolojik ihtiyaçlarını yerli yerince görmek ve olduğu hal üzere temiz bir fıtratta kalabilmesine yardımcı olmaktır.

Günümüzde insanlar birçok meselede olduğu gibi çocuk eğitimi konusunda da ifrata ve tefrite kaydılar. Kimileri çocuğun yalnızca biyolojik gelişimini önemseyerek anne babalığı yedirme, içirme ve giydirmeden ibaret olarak görüp meseleyi kısırlaştırırken, kimileri de her ikisini yerine getirmeye çalıştı fakat bu konuda izlediği seminerler ve okuduğu kitaplardan edindiği bilgileri, her çocuğun ayrı bir can, insan olduğunu, her birinin eğilimlerinin, duygu dünyalarının, mizaçlarının farklı olduğunu bilmeyerek, o bilgileri çocuğa adeta boca etti. Yalnızca sevgi ve ilgi odaklı olup kararlı davranmadan, sınır koymadan, hayır diyemeden yetiştirme yolunu tuttu ve böylece narsist[5], dürtülerini kontrol etmekte zorlanan, bencil, şımarık nesiller yetişti. Allah’ın (celle celeluhu) rahmet edip lütufta bulunduğu kimseler elbette istisnadır, fakat yaşadığımız coğrafyada maalesef genel tablo böyle.

Peki, Allah Teâlâ’nın çocuklarımızı bizlere emanet olarak verdiğinin, bizler için göz aydınlığı kıldığının, cennete açılan bir kapı, amel defterini kapatmayan bir sadaka-i cariye olduğunun idrakinde olan bizler ne yapmalıyız ve nasıl bir metot izlemeliyiz?

Bu sorunun cevabı İslam'ı hayatının merkezine alan kişiler için elbette çok açıktır. Bizler cahiliyenin karanlıklarından alınan fakat sonrasında her birinin şahsiyetli ve faziletli kimseler olup bazısının Kur'an'a konu olduğu, bazısının cennetle müjdelediği ashab-ı kiramı yetiştiren, Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) uygulamalarını kendimize metot edineceğiz. Günümüz teknoloji ve biliminin bize sunduğu öğretileri de yine Kur'an ve sünnet süzgecinden geçirip pratize etmeye çalışacağız.

Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) siretini etraflıca okuyan her kimse görür ki O, (sallallahu aleyhi ve sellem) insanlık içerisinde en kemal sıfatlara sahipti. En iyi muallim, en iyi komutan, en iyi eş olmasının yanında çocuklarla iletişim, onların dünyalarına girebilme konusunda da en iyi olandı.  Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)  çocuklara karşı müşfikti. Onlara selam vererek bir birey olarak gördüğünü hissettirir[6]  , onlardan birinin kuşu öldüğünde onu teselli eder[7], çocukta olsa ona İslam'ı tebliğ ederdi[8].

Ebeveynler olarak her birimizin tıpkı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)  gibi ilk olarak çocuğunu iyi bir şekilde gözlemlemesi, onu yakından tanıyıp onda var olan fücur ve takva yönünün farkında olması, fücur yönünü ıslaha çalışıp hayra kanalize etmesi, takva yönünü takdir edip geliştirmesi gerekir.

Bundan sonraki yazılarımızda Allah’ın (celle celeluhu) inayetiyle çocuk gelişimi ile ilgili konuları âcizane ele almaya çalışacağız. İnşaallah önceliğimiz çağımızda var olan, gerek ebeveynin gerek çevrenin yanlış tutumundan kaynaklanan davranış bozuklukları, belirtileri ve tedavi yolları olacak. Bu yazımızda çocuk eğitiminin önemine değinmeye çalıştık, bir daha ki yazımızda yeniden buluşmak duası ile...

Gayret bizden tevfik Allah’tandır.
     
      


 
 
[1] (66/ Tahrim,6)
[2] ( 2/Bakara,133)
[3] (31/Lokman, 13,16-19.)
[4] (14/İbrahim,35.)
[5] Narsistik kişilik bozukluğu (NKB), benmerkezci ve kibirli bir düşünce ve davranış yapısıdır.
[6] (Buhari,6247)
[7] (Buhari, Edeb 112)
[8] (Buhari, Merdâ 11)
Whatsapp Destek