Çocuklarda Sorumluluk Bilinci

Ebeveynler olarak çocuklarımızın sorumlu bireyler olmalarını, evdeki, sosyal ortamlardaki, dış dünyadaki sorumluluklarının farkında olmalarını ve herhangi bir müdahale olmaksızın kendiliğinden yerine getirmelerini isteriz. Esasen her insan böyle bir fıtratla doğar.  Anne baba, çocukta var olan bu duyguları ya geliştirir ya da köreltir. Örneğin her çocuk, erken yaşta ailenin bir parçası olduğunun farkındadır ve bu farkındalığın tezahürü olarak mutfakta annesine yardım etmek, babasının ufak tefek ihtiyaçlarını, isteklerini yerine getirmek ister.
Çocuklar iki yaşından itibaren sorumluluk almaya hazırdır fakat aileler çocuklarının ergenlik dönemine dek sorumlu bir birey olmasını istemekle birlikte, çeşitli nedenlerden ötürü[1] çocuğa sorumluluk vermezler. Ergenlik döneminde bunun farkına vararak çocuğu sorumluluk yükünün altına bir anda sokmak ister. Bunun sonucunda da çocukla çatışır, başarı elde edemezler. Çocuklara iki yaşından itibaren yaş ve gelişim özellikleriyle paralel olarak; oyuncaklarını toplama, kendi odasındaki sorumluluklarını yerine getirme, evde ona bırakılmış ve yapmadığında sekteye uğrayacak çiçekleri sulama, çöp dökme, yemek masasında çatal kaşık koyma gibi sorumluluklar verilirse sorumluluk bilinci geliştirilmiş olur.  Konu bu örnekler ile sınırlı değildir,  çoğaltılabilir. Bütün bunları yaparken, doğru bir metotla yapmak elbette önemlidir. Aşağıda bulunan maddeler doğru metodun keyfiyetini açıklar niteliktedir. Yapılması ve yapılmaması gereken uygulamalar olarak hazırladığımız bu maddeler, insan zihninin en kolay öğrenme biçimi olarak kodladığı  maddeleme sistemi ile hazırlandı. Her anne baba için faydalı olması duası ile...
Çocuklarda sorumluluk bilincini geliştiren ve zedeleyen etkenler nelerdir?
  1. Birinci adım, ebeveynlerin bu konuda istekli ve hemfikir olmasıdır. Böylelikle daha planlı ve tutarlı ilerlenir. Eğer anne veya baba bu konuyu gereksiz görürse veya çocuğunun üzerinde bir baskı gibi kabul ederse, bu konuda başarı elde edilmesi zorlaşır.  
  2. Eğer çocuklarımızın sorumluk sahibi bireyler olmalarını istiyorsak, aile içerisinde sorumluluklarını yerine getiren anne babalar olarak, onlara rol model olmalıyız. Ergenlik dönemine dek çocukta, anne babaya duyulan gizli bir hayranlık vardır. Çocuğun cinsiyeti yönünde hayranlık duyduğu kimse evde ağır basar. Erkek çocuklar babayı kendiliğinden/fıtraten taklit ederken, kız çocuklar anneyi izler onun davranışlarını, hassasiyetlerini hatta konuşma biçimini zihnine yerleştirir. Dolayısıyla önce kendimizde var olan, çocukluğumuzda edindiğimiz yanlış düşünce ve davranışların farkına varıp tedavi yoluna gitmenin, çocuğun eğitimine büyük katkısı olacaktır.
  3. Çocuğa verilen sorumluluk gelişim dönemi ile paralel olmalıdır. Aksi halde çocuk kendisine verilen yükün altında ezilir ve yerine getiremediği için özgüven eksikliği, yetersizlik hissi, öğrenilmiş çaresizlik gibi duygularla kendini geri çeker.
  4. Çocuk sorumluluklarını aksattığında, ebeveynler telafi etmeye çalışmamalıdırlar. Bir başka deyişle o sorumluluğu kendileri yerine getirmemelidirler. Çocuk yapmadığı sorumluluğun bedelini ödemelidir. Böylelikle hayatta yaptığı ve yapmayıp terk ettiği şeylerin bir karşılığı olduğunu görür ve ileriki yaşlarında kendi sorumluluklarını başkalarının üzerine yıkmak gibi kötü bir ahlak kazanmamış olur. Yaşamımızda da bu böyle değil midir? Hava soğukken ceketsiz dışarı çıktığımızda hava şartları bize tolerans tanımayacak,  neticede hasta olacağızdır.
  5. Bedel ödemeden kastımız toplumumuzun anladığı türden bir ceza değildir. Terk ettiği o sorumluluğun sonucuna katlanmasıdır. Örneğin yemeğini yemeyen bir çocuğa tatlı vermemek ceza, onun yemeğini kendi hazırlaması veya diğer öğüne dek aç kalması bedeldir. İslam’da da ceza/karşılık amelin cinsindendir. Maalesef ebeveynler bu önemli detayı kaçırıyor ve çocuğun hiç hak etmediği ve ona manasız gelen, ıslah etmek şöyle dursun ifsat eden cezalar veriyorlar.
  6. Çocuk her yaşta biyolojik ve psikolojik olarak akranları ile aynı gelişim düzeyinde olmayabilir. Bunun göz önünde bulundurularak sorumluluk verilmesi, istenmeyen sonuçların doğmasına engel olur.
  7. Bazı ebeveynler okul çağındaki çocuklarının, tek sorumluluğunun ders çalışmak olduğu gibi bir zehaba kapılmaktalar.  Oysa çocuk okulunda talebe olduğu gibi, evinde, o ailenin bir parçası, arkadaşları ile bir arada iken sosyal sorumluluklar ile yükümlü olduğunu ve her birinin ayrı sorumlulukları olduğunu bilmelidir. Araştırmalar bize, kırsal bölgelerde yaşayıp okul dışında birçok sorumluluğu olan çocukların,  okul dışında hiç bir sorumluluk verilmeyen çocuklardan daha başarılı olduklarını gösterir.
  8. Çocuklar sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken elbette ufak kazalar, aksamalar olacaktır. Ebeveynlerin ön kabulle bu konuda sabırlı olacaklarına dair kendilerine telkin de bulunmaları, çocuğu yargılama, aşağılamaya yol açan söz ve fiillerden kaçınmaları gerekir. Aile içerisinde yargılanan, kıyaslanan, küsülen, aşağılanan, başkaları ile rekabete sokulan çocuklar başka sosyal veya sanal ortamlara, kabul görme ve değerli hissetme adına sığınırlar. Dolayısıyla bu da aileden onları koparır ve farklı ahlaki problemlere yahut bağımlılıklara yol açar.
  9. Çocuk bilmelidir ki ben ne yaparsam yapayım annem babam beni sever, benim yanımdadır, beni terk etmez. Bu şekilde çocukta aileye karşı aidiyet[2] hissi oluşur ve gelişim içerisinde ailenin yardımına açık olur.
  10. Çocuklarda sorumluluk bilincini geliştirirken “ben dili” dediğimiz “yapmazsan üzülürüm” veya “yaparsan mutlu olurum” gibi cümlelerden uzak durulmalıdır Bu cümleler çocuğu manipüle eder. Bir çocuğun bu cümlelerden çıkardığı anlam, “ben annemi babamı mutlu etmek için varım, benim isteklerimin önemi yok” şeklindedir.
  11. Sorumluluk bilincine yardımcı olan bir başka etken, iç motivasyondur. Bu, dış motivasyonun yani ödül-ceza veya rekabetin aksine, çocuğun şuurlu bir biçimde hem severek hem yapmak zorunda olduğunu bilerek yapmasıdır. Bazı eğiticiler iç motivasyonu yalnızca severek yapması olarak tanımlar. Fakat bu tanım eksik ve hatalıdır. Zira İslam bizi yalnızca sevdiğimiz şeylerden değil, bilakis bazen zorlandığımız, nefse ağır gelen şeylerden de sorumlu tutmuştur. Örneğin kişi, her zaman aynı şevk ve istek ile namaz kılmayabilir. Burada şöyle ince bir detay vardır ki İslam sorumlu tuttuğu ibadetleri belli bir yaş ve dönemden sonra zorunlu kılmıştır. Buda bize iç motivasyonu sağlamada, çocuğun yaş ve gelişim dönemlerinin önemini göz ardı edemeyeceğimiz gerçeğini gösterir. İç motivasyon; rol model alma, yapabileceklerini onlara hatırlatma, onların kendilerine olan güvenlerini arttırma, neyi ne için yaptığı hususunda şuurlandırma şeklinde kazandırılabilir.
  12. Aşırı fedakâr, hizmetkâr olan anne babalar kendilerinde olması gereken sorumluluk duygusunun çok daha fazlasını yüklendikleri gibi çocuk da var olan sorumluluk duygusunu da köreltir, onun özgüvensiz, hayatta mutlaka birilerine bağımlı bir kimse haline getirir.
  13. Çocuğun evdeki veya sosyal ortamlarda ki sorumluluklarını yerine getirmesi sonucu ona teşekkür etmek veya ödüllendirmek, onun bunu bir süre sonra ödül için yapmasına, bu konudaki inancının, görev bilincinin zedelenmesine, sorumlu olduğu konuyu sorumluluk alanı içerisinde görmeyerek, artı bir davranış olarak görmesine sebep olur. “Bu senin sorumluluğun, yapmalısın” gibi yaklaşımlar daha doğru yaklaşımlardır.
  14. Son olarak ebeveynlerin çocuklarını, kendilerinin bir uzantısı gibi görüp kendi başarılarını, becerilerini çocukta görmek istemesi sağlıksız bir düşüncedir. Bu tür anneler ve babalar çocuklarının hata ve kusurlarını görmezden gelir, kabullenmekte zorlanırlar. Çocuklarına takatlerinin üstünde bir yük yüklemeye çalışırlar. Bu da çocukta başarısızlığı, özgüvensizliği getirir. Çocuk bu yarasını mizacına göre ya narsist bir kişiliğe bürünerek yahut utangaç, çekingen bir kişilikle iyileştirmeye çalışır. Bu özelliklere sahip olan insanlar ise yaşadığı aileye, çevreye, topluma zarar veren insanlardır.
Bu maddeler çoğaltılabilir ve burada bulunan her bir madde tafsilatlandırılabilir. Fakat yazımı burada sonlandırıyor, detayların araştırılıp uygulanmasını, anne babalığın sorumluluğunu omuzlarında hisseden ve bu sorumluluktan kaçmayan değerli ebeveynlere bırakıyorum.
“O gün insana yapıp ettikleri ve yapmayıp terk ettikleri haber verilir.  “[3]
 
[1] Yakın akrabaların çocuğun eğitimine müdahalesi, anne babanın bu konuda bilinçsiz olmaları, çocuğun sorumluluk eğitimine dirençli olması gibi.
[2] Aidiyet, insanın kendini emniyet ve güven içerisinde hissettiği bir grupla duygusal bağ kurmasıdır.
[3] (75/ Kıyamet 13)
Whatsapp Destek