Çocuklarımızı Nelerden ve Neden Koruyalım

“Çocukluk bizim tam halimiz, büyüdükçe ondan eksiliyoruz. Çünkü hayatımız boyunca çocuk olduğumuzda inciniyoruz. Affedici olduğumuzda kullanılıyor, dürüst olduğumuzda cezalandırılıyoruz. Küçük şeylerle mutlu olduğumuzda yadırganıyoruz. Geleceği dert etmediğimizde kınanıyor, geçmişin yükünü taşımadığımızda gamsız ilan ediliyoruz. Böylece insanlardan gördüğümüz bu muamelelerle zamanla bir yetişkine dönüşüyoruz. Daha sonra hakikatin ne olduğunu gördüğümüzde çabayı yeniden çocuk olmaya harcıyoruz. Çünkü biliyoruz ki insan, çocuk gibi; yüce gönüllü, çabuk affeden, geçmişe takılı kalmayıp gelecek kaygıları da taşımayan bir kimse olursa erdemli insan olur. “Diyen düşünür ne de güzel ifade etmiş. Çünkü çocuk öyle bir sistemle yaratılmıştır ki değişmemek, bozulmamak için yalnızca korunmaya muhtaçtır.  Yeteri kadar korunduğunda ise özündeki güzellikler açığa çıkacak ve dışardan bir müdahaleye ihtiyaç duymadan erdemli/tam bir insan olarak yaşamını sürdürecektir.
Çocuğu korumadaki önceliklerimiz neler olmalıdır;
Çocuğun psikolojik ve biyolojik sağlığını bozan çağımızın en önemli iki unsuru dijital ekran ve ambalajlı ürünlerdir. Çocuğun gözüyle görüp kulağıyla işittikleri psikolojisini besler. Tükettiği gıdalar ise bedenini besler. Bu ikisi arasında da önemli bir bağ vardır. Allah Teâlâ’nın inayetiyle çocuğun gelişimi süresince bu iki önemli unsuru öğrenip dikkat ettiğimizde çağımızda görülen birçok davranış bozukluğunun önüne geçmiş olacağız.
Günümüzde dijital ekran ebeveynlerin en büyük zaafıdır. Çocukla düşülen anlaşmazlıklarda, çocuğun tutturmalarında, kardeşler arası kavgalarda sunduğumuz yegâne seçenek, yöneldiğimiz tek kaçış yoludur. Öyle ki temel ihtiyaçlarını yalnız başına yerine getiremeyen dört yaşındaki bir çocuğun telefon, tabletle kurduğu yakın ilişkiden dolayı ebeveynin bile henüz bilmediği yerlere girmesi buralarda gezinmesi çokça karşılaştığımız vakalardan. Herhangi bir kısıtlama, gözetleme ve tembih olmaksızın çocuğun ellerine tutuşturulan bu aygıtların çocukta oluşturduğu tahribat ebeveynlerce bilinmemektedir. Bu sebeple bu konunun öneminin anlaşılması ve çözüm oluşturulması ebeveynlerce şarttır.
Bir çocuğun günlük ihtiyacı oyun ve yeteri kadar harekettir. Dijital ekrana maruz bırakılan çocukların hareketleri sınırlıdır ve bu onun fiziksel ve psikolojik gelişimini olumsuz etkiler. Hayal gücü zayıf olduğundan oyun kurma ve oynama becerisi azdır, kendini ifade etme becerisi, konuşmasındaki akıcılık akranlarına göre zayıftır. Yine sürekli ekrana maruz bırakılmış çocuklarda;
  • Beyin sağlıklı olan normal seviyede dopamine değil daha yüksek seviyelerde dopamine alışır; bu da bağımlılığın derinleşmesine her seferinde daha çok dopamine ihtiyaç duymasına neden olur.
  • Ekran bağımlılığı hafıza problemlerine neden olur.
  • Organizasyon, planlama ve dürtü kontrolünü olumsuz etkiler.
  • Küçük çocuklarda dil becerileri olumsuz etkilenir.
  • Çocuğun dikkat süresi azalır.
  • Saldırganlığı artar.
  • Depresif, melankolik bir hale bürünür.
  • Uyku bozuklukları ortaya çıkar.
  • Sosyal kaygı oluşur.
  • Beyin yorulur, düşünme ve mukayese zayıflar.
  • Eğitim hayatında başarı azalır.
  • Çocuğun sosyal ilişkileri zayıflar ve ekran dışındaki etkinliklere ilgisi neredeyse tamamen kaybolur.
  • Özgüven eksikliği oluşur.
  • Ebeveynlerle olan bağlar zayıflar.
  • Yalan söyleme ve şiddet içeren davranışlar ortaya çıkabilir.
  • Günlük işler ve sorumluluklar aksamaya başlar.
  • Özellikle erkek çocuklarda “güçsüzlük sendromu” denilen problem gelişebilir. Bu durum çocuğun yaşından daha küçük ve daha güçsüz görünmesine neden olur ve vücut ağrıları oluşur.
  • Problem çözme becerileri olumsuz etkilenir.
  • En önemlisi aşırı ekran çocuğun beynine direkt zarar verdiğinden, çocuk kendi potansiyelini fark edemez hale gelir.
Ekran bağımlılığının çocukta oluşturduğu tahribat yazılanların ötesindedir fakat bütün bunlar sürekli olarak bilgisayar oyunları oynayan, bir şeyler izlemek isteyen ve bunlardan uzaklaştığında mutsuz ve hırçın olan çocuklar içindir. Bununla birlikte çocukların tamamen ekrandan uzak tutulacağı anlamına da gelmemelidir. Elbette belli şartlarla çocuk, çizgi film, belgesel gibi faydalı aktivitelerle ilgilenebilir. Fakat süre ve ebeveyn gözetimi her yaşta çocuk için şarttır. Çocuk internete doğrudan erişmemeli, izleyeceği şeyler ebeveyni tarafından açılmalıdır ki bugün çizgi filmlerde bile olan yanlış içeriklere maruz kalmasın. Son verilere göre üç yaş sonrası çocukların ekran süreleri yaş × 10 dakikadır yani altı yaşındaki bir çocuğa toplamda günlük altmış dakikayı aşmayacak şekilde süre tanınmalıdır. İlk üç yaşına kadar ise çocuk ekranlardan uzak tutulmalıdır.
Allah teâlâ dünya hayatını biz Müslümanlar için sınırlandırmıştır. İstediğimiz gibi yiyip içemez, giyinemeyiz. Canımızın istediği gibi konuşamaz ve hatta yürüyemeyiz. Her söz ve fiilimiz bir ölçü ve kural dahilindedir. Hal böyleyken her şeyiyle sınırlandırılmış olan Müslümanın sınırsız internet kullanımı şaşılası şeydir.  Ebeveynler hem kendileri hem de çocukları için interneti aile internetine çevirmeli youtube’u kısıtlı modda kullanmalıdır. Çocuğumuzun her halimizi modellediğini de düşünürsek internet kullanımında evvela kendimize çeki düzen vererek ona doğru bir örneklik oluşturmalıyız.
Çocuğu korumamız gereken ikinci önemli unsurda beslenmesidir. Beslenme alışkanlığı çocuğun yaşadığı yerin kültürüyle alakalı olsada çocuk beslenme alışkanlığını evden, yani anne babadan miras alır. Evde ambalajlı ürünler dikkat edilmeden tüketiliyorsa çocukta buna alışır. Alışkanlık oluştuğunda ise ıslah çok daha zorlaşır. Yahut Türk kültüründe olduğu gibi sofrada birden fazla tüketilen hayvansal gıda, yemekten sonra tüketilen tatlılar hakimse, çocuk bunları benimseyecektir.
 Beslenme alışkanlığının psikoloji üzerinde müthiş bir etkisi var demiştik. Düzensiz, ağırlıklı olarak endüstriyel beslenme çocukta dürtüselliği ve hiperaktiviteyi artırır, vücutta halsizlik, kilo ve tembelliğe sebep olur. Ayrıca depresyon, obsesyon (takıntı), anksiyeteye (kaygıya) sebep olur.
 Yazıda ekran bağımlılığı ve beslenme alışkanlığına yer verilmesinin sebebi bu iki unsurun çağımızın önemli ve sık görülen alışkanlık bozukluğu olmasıdır. Nitekim çocuğun korunması gereken şeyler elbette bunlarla sınırlı değildir. Fakat bu iki unsura dikkat ettiğimizde çocuğumuzda sorun olarak gördüğümüz çoğu şeyinde düzelteceğini söylemek mümkündür.
Günümüz çocuklarının doyumsuzluğu, sıkılganlığı, dikkatini toplayamayışı, zihin dünyasının bulanıklığı, gözlerindeki fersizlik, kulak ve gözden ekran vasıtasıyla giren ifsat ediciler ile ağızdan giren bozuk beslenme şekillerinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple çocuklarımızı soğuktan, olası kazalardan korumaktan daha çok kalbine, zihnine zarar veren ve çoğu ebeveynin sorgulamayı bırakıp baştan pes ettiği, ciğerparesini teslim ettiği zararlı ekranlardan ve bozuk beslenme şekillerinden koruyalım. Unutmayalım ki çocuk hastalansa iyileşir, vücudu yaralansa o yara mutlaka kapanır fakat küresel dünyanın nesillerimiz için özenle hazırladığı yanlış bir görüntü veya yanlış alışkanlıkların oluşturduğu yara belki uzun zaman sonra kapanacak belki de kapanması mümkün olmayacaktır.
 
Whatsapp Destek