Evliliğe İlk Adım

Hamd Canlı- Cansız her şeyi bir hikmet ve ahenk üzerine yaratan ve yarattıkları üzerinde mutlak hâkim olup işlerini düzene koyan rahmeti ve ilmi ile her şeyi kuşatan alemlerin rabbi olan Allah’adır.

Salat ve Selam; Rabbimizin insanlara her konuda örnek olarak gönderdiği ve iman eden her mü ‘mini itaat etmekle yükümlü kıldığı Muhammed’e (sav) ailesine ve ashabına olsun.

Değerli kardeşlerim; biz bu ayki sayımızda önce evlenemeyen bekar kardeşlerimize kısa bir nasihat yapacak ve sonra evliliğe niyet etmiş kişilerin takip etmesi gereken bazı metotlardan bahsedeceğiz.

Evlilik yaşlarına geldiği zaman evlenmeye dair doğru olan tavır ve gerekenleri yaptığı halde hala evlenemeyen bekar kardeşim;

Şunu bil ki; sen bütün sebeplere tutunduğun halde evlenemediysen bu, Allah'ın senin için takdir ettiği bir kaderdir. Çünkü biz Müslümanlar Kur'an ve sünnetin doğrultusunda bütün sebeplere tutunur sonra da sonucu Allah'tan bekler ve Allah'a tevekkül ederiz.

Biz işlerimiz konusunda üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirir ve sonuç konusunda da hoşumuza gitse de gitmese de Allah'ın bizim için en hayırlı sonucu vereceğine inanırız.

Eğer sen de gerekeni yaptığın halde hala evlenemediysen bu da senin imtihanındır, nefsin seni harama zorluyorsa Allah Teala sana eş nasip edene kadar Rasulullah'ın tavsiyelerine uyarak nefsini haramlardan korumalı ve Allah katındaki imtihanı kaybetmemelisin çünkü müminin kendisini haramlardan koruması vaciptir.

Abdullah b. Mesud (ra)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur;

"Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin, çünkü evlenmek, gözü harama bakmaktan korur ve iffeti de muhafaza eder, evlenmeye gücü yetmeyen kimse ise, oruç tutsun, çünkü oruç, insanın şehvetini kırar.” (İbni Mace)

Oruç tutmanın insanlar için maddi manevi birçok hikmet ve yararları olduğu için Rabbimiz orucu Müslümanlara emretmiştir. Rasulullah’da (sav) orucun faydaları hakkında birçok bilgiler vermiştir. Bu hadiste de orucun kişinin nefsini haramdan koruduğunu öğreniyoruz.

Selef alimleri arasında nefislerini her türlü haramdan koruyarak iffetli bir şekilde yaşayan ve evlilik düşüncesi, kendilerinin maneviyatına zarar vermediği için kendisini Allah yolunda ilim ve cihada adayanlar vardır. Bunlar davaları uğruna çalışırken evlenmeden ölmüşlerdir.

Müctehit, Müfessir, Muhaddis, Tarihçi ve lügat alimi olan, Muhammed b. Cerir et – Taberi’de hayatını ilim uğruna geçirip evlenmeden ölen alimlerdendir.

İbni Teymiye’de küçük yaşta kendini ilme vermiş, hayatını Allah yolunda yaşamış ve evlenmeden ölmüştür.

Yine İmam Nevevi de küçük yaşta parlak zekasıyla dikkatleri üzerine çekmiş, kendisini ilme adamış, birçok kitap yazmış, ders talimleri yapmış ve nihayet evlenmeden vefat eden alimlerden olmuştur.

Bekar kardeşim! Sen kendini bu alimler gibi ilme adamadan ve kendini hakkıyla haramlardan korumadan bu alimleri göstererek evlilikten uzak kalmamalısın, sırf evliliğin getirdiği sorumluluklardan kurtulmak için evlenmeye gücün yettiği halde evlilikten kaçma, çünkü maalesef bugünkü toplum, İslami ahlaka göre yaşamamaktadır. Gerek çarşı pazardaki insanların giyimi gerekse evdeki teknolojinin aracılığıyla izlenen ve herkesin rahatça ulaşabileceği, şehveti zorlayan fitneler, evlenmeyen bekar kimseleri daha çok günaha sevk etmektedir.

İnsanı günaha sevk eden bütün bu fitnelerden evlilik vasıtasıyla kendini ve iffetini korumalısın, eğer Teberi, İbni Teymiye ve Nevevi gibi ömrünü Allah'ın dinine adamıyorsan o zaman sana birçok sevap kazandıracak evlilik fırsatından kendini mahrum etme. Çünkü sen evlendiğinde çoluk çocuğun ve eşin için sarf ettiğin para, cihat da dahil olmak üzere başka şeyler için harcadığım paradan daha çok sevap getirir.

Çoğunlukla İslami bilinci olmayan ya da azda olsa İslami bilinci olan gençler, internet üzerinden tanışıp evleniyorlar. İslami bilinci az olan gençler önce dini sorular sormak veya davet amaçlı tanışıp daha sonra şeytanında saptırmasıyla işi ilerletiyorlar. Eğer gençler yeni iman etmiş ve bir ders grubu, güvenli bir Müslüman çevre edinmemişse bu internette tanıştığı kişiyi bir fırsat gibi gördüğü için karşı tarafın yönlendirmesine müsait oluyor.

Yeni iman eden genci, ailesinin müşrik olduğu ve onun Müslüman bir çevre edinmesi gerektiği gerekçesiyle veya kendilerinden birisiyle evlenirse Müslüman bir yuvası olacağı vaadiyle ikna edebiliyorlar. O zavallı gençte karşısındaki kişinin gerçekten kim olduğunu, ahlakını ve yaşantısını bilmeden onunla evlenmeye razı oluyor, evlendiğinde de internette kendisini tanıttığı gibi birisi olmadığını görüyor ve her gün o kişinin zulmüne aşağılamasına sabretmek zorunda kalıyor ya da boşanıp tekrar ailesinin yanına dönüyor.

Ben bu gençlerimize diyorum ki, özellikle de kızlarımıza; Aman yavrum yeni iman etseniz bile böyle internetlerde kendisini takvalı, alim gibi gösteren kişilere inanmayın, gerekirse müşrik ailenizin yanında her türlü eziyete sabredin. Allah size bir çıkış yolu gösterene kadar dininizi yaşayın, kendinizi her türlü küfür ve haramdan koruyun. Bu sizin için bilmediğiniz kişilerin oyununa gelmekten daha iyidir. Çünkü müşrik bile olsa anne babanız sizin ömür boyu acı çekmenizden hoşlanmazlar ve tanımadığın kişilere güvenmektense, tanıdığın anne babana güvenmen senin için daha hayırlıdır.

Eğer aileniz sizi müşrik biriyle evlendirmeye kalkarsa onlara, asla böyle biriyle evlenmeyeceğinizi söyleyin, öldürseniz de tağuta itaat etmem, müşrikle evlenmem, eğer örtünü çıkar derseniz, gerekirse evden çıkmam diyerek yaşamak istediğiniz hayatı net olarak anne babanıza anlatın, başınıza gelene sabredin her gün gönülden rabbinize kulluk edip size yardım etmesi için dua edin, ulaşıp alabildiğiniz sağlam kitapları okuyun, belki uzun süre bir derse gidemesenizde bu şekilde güzel kitaplar alıp okuyabilirsiniz.

Kardeşim; belki de Rabbim senin kendi rızası için nelere sabredeceğini görmek istiyordur. Onun hoşuna gideceği ve razı olacağı tavrı gösterdiğinde seni ummadığın şekilde razı ve mutlu edecek yardımlar gönderecektir. Çünkü Rabbimiz kendisine yalvaran ve güvenen kullarını yardımından mahrum etmez.

Değerli bekar kızım; sakın birkaç ayet hadis yazdı diye anneni babanı bırakıp da öyle kişilerin fikrine kapılıp onların peşine düşme. Ben şahsım adına söyleyeyim ki daha internetten alim olan (bir konuda hakkıyla ilim alan ve kendini dört dörtlük yetiştiren) birini görmedim. Ama maalesef şeytan gençlerimizi bu tarz tuzaklarla kandırmaktadır.

Kısacası genç kardeşlerim, telefon ve internetin azda olsa faydası nedir? derseniz derim ki telefon ve İnternet sadece haberleşmede işe yarayabilir, bunun dışında sanal alem ve telefonlar siyah alanı (yani batılı, ahlaksızlığı ve fitneye dair şeyleri) yayma da çok maharetli ve başarılıdır. Ancak beyazı (yani hakkı doğruyu, ahlakı ve iffeti) yaymada oldukça kısır, aciz ve başarısızdır. Kişi ona yöneldiğinde bir tane Hakk’a dair bir şey duyuyorsa beş tane de batıl olan şeylere şahit olmaktadır, oradan öğrenilen bilgi, oradan yapılan evlilikler, oradan edinilen arkadaş ve çevre, hayırdan çok şerri beraberinde getirmektedir.

İslam’a Göre Evlilik Talebinde Bulunma Şekilleri;

Dünürcülük kelimesi Arapça da “hıtbe” kelimesi ile ifade edilir. Sözlükte “evlilik talebi” anlamına gelir. Terim olarak ta belirli bir kadınla evlenme isteğini açıklayarak bunu kadına ve velisine bildirmektir.

İslam’da meşru olan birden çok evlilik talebi (Dünürcülük) yolları vardır;

1) Birçok örfte ve İslam'da var olan meşru dünürcülük usulü; Evlenmek isteyen erkeğin ailesinin oğullarına seçtikleri kızı ailesinden istemeleri ve kızın ailesinden aldıkları cevaba göre hareket etmeleridir. Veya evlenmek isteyen erkeğin uygun birini aracı olarak kızın ailesine dünürcü olarak göstermesidir.

Peygamberimiz eşi olan Hatice (ra) annemiz vefat edince Osman b. Maz’un’un hanımı Havle binti Hâkim Peygamberimize evlenmesi konusunda ısrar etmesi sonucu o da kabul edince Havle’nin Ebubekir’in kızı Ayşe (ra) ve Sevde annemizin Peygamberimizle evlenmelerine aracılık etmesi gibi. (Buhari)

2) Erkeğin eşi olmasını istediği kızı bizzat kendisi kızın ailesinden istemesi; Ali’nin (ra) Fatıma’yı (ra) kendisine istemesi gibi. Sahabelerden bazıları Peygamberimizin kızını Ali’ye (ra) uygun buldukları için Ali'ye gidip Peygamberinden kızını kendisine istemesini tavsiye ettiler. Ali (ra) de hem utancından hem de evlenecek malının olmamasından dolayı gitmeye çekinmişti. Ancak sahabelerin onu teşvik etmesi sonucu bir gün Rasulullah’ın (sav) yanına gitti. Ona selam verdi, Resulullah (sav) onun selamını aldı ve Ali (ra) sessiz kalınca, Rasulullah (sav) ona “Ali bir ihtiyacın mı var?” diye sordu. O’nun heyecandan cevap vermediğini gören Rasulullah (sav) meseleyi anlayıp bunun üzerine “Sen Fatıma'yı mı istemek için geldin” diye sordu. Ali (ra) “Evet” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) “Merhaba, Hoş geldin” diyerek onun yanından Fatıma’nın fikrini almak için ayrıldı. Fatıma'nın susması ve işi babasına bırakması üzerine Ali’ye Fatıma’yı verdi. (İbn-i Saad et-Tabakat, Nesai Nikah 31/32)

Ömer (ra) kızı Hafsa'yı kısa zaman önce eşi olan Osman’a (ra) teklif etti, O da kabul etmeyince uygun bir dille Ebu Bekir’e teklif etti. Ancak Rasulullah’ın (sav) Hafsa ile evlenmek istediğini bilen Ebu Bekir (ra) Ömer'in teklifine olumlu cevap vermedi. Bu durumdan rahatsız olan Ömer meseleyi Rasulullah’a (sav) açınca efendimiz de Ömer'e şöyle dedi; “Ben sana Osman’dan daha hayırlı bir damat, Osman’a da (ra) senden daha hayırlı bir kayınpeder söyleyeyim mi?” Ömer (ra) “Söyleyin Ya Rasulullah” deyince, Rasulullah (sav) “Sen kızın Hafsa'yı bana nikahla, ben de kızım Ümmü Gülsüm’ü Osman’a nikahlayayım” dedi. Ömer bu teklife de sevindi ve kabul etti. (İbn-i Saad, Tabakat 81-83)

Bu iki örnekte de gördüğümüz gibi evlenmek isteyen kişi kadının babası ya da ailesinden onu isteyebilir.

3) Erkek eşi olmasını istediği kızı kavmin büyüklerinden isteyebilir. Sehl b. Sa’d es Saidi ‘den rivayet edildiğine göre sahabelerden biri o esnada Peygamberin yanında bulunan bir kadını kavmin büyüğü olarak Rasulullah'tan istemiş ve O’da tarafları evlendirmişti. (Buhari; Müslim)

4) Anne ve baba kızını dini ve ahlaki yönden iyi gördüğü ve beğendiği kimseye teklif edebilir.

Bu konuda önceki misalde geçen Ömer’in (ra) kızı Hafsa'yı Osman’a ve Ebubekir’e teklif etmesi örnektir.

Bu konuyu diğer bir örnek de Mısır’dan Medyen’e giden ve orada Şuayb Peygamberin iki kızının davarlarını sulamaya yardım etmesi sonucu Şuayb Peygamberin Musa'nın Salih bir insan olduğunu fark etmesi ve ona iki kızından biriyle evlenmesini teklif etmesidir. Bu olay ayette şöyle haber veriliyor;

(Babaları) dedi ki; “Ben sekiz sene yanımda işçi olarak çalışmana karşılık iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Şayet 10 yıla tamamlamak istersen o da senden bir lütuf olur.” (Kasas 27)

Bugün konuya diğer bir örnekle Abdullah İbn-i Mübarek’in Anne babasının evliliğidir, Merv şehrinde Nuh adında bir adam vardı bu adam şehrin kadısı ve zengin bir kimseydi. Bu adamın güzel ve takvalı bir kızı vardı. Şehrin ileri gelenlerinden birçok kişi bu kızı ister ancak adam kızını bunlara vermek istemez ve kime vereceğine de karar veremezdi. Bu adam Türk asıllı adı Mübarek olan bir bahçıvanı bahçesindeki meyvelerine baksın diye tuttu. Bir gün Mübarek bakımını yaptığı bahçeye gitti ve ondan kendisine tatlı bir nar getirmesini istedi.   Mübarek gidip tatlı olduğunu tahmin ettiği bir nar getirdi. Adam narı yiyince ekşi olduğunu anladı ve ona “Bu nar ekşi git tatlı nar getir” dedi. Adam bu narın ekşi olması üzerine şöyle sordu; sen aylardır bu bahçede çalıştığın halde hala ekşi ve tatlının narı niçin ayırt edemiyorsun?” Mübarek de “Efendim siz bana sadece bu bahçenin bakımını yapmamı istediniz, ‘Meyvelerinden yiyebilirsin’ demediniz. Bende hiç yemediğim için hangisinin tatlı veya ekşi olduğunu bilmiyorum” dedi. Mübarek’in bu takvasına tanık olan bahçe sahibi kadı, ona şöyle sordu; “Mübarek sen Allah'tan korkan takva sahibi bir Müslümansın, benim bir kızım var, onu birçok kişi istiyor, ben de kime vereceğime karar veremiyorum, sen ne tavsiye edersin? Mübarek ise şöyle cevap verdi; “Efendim cahiliyedeki kişiler soya bakarak kız verirler. Yahudiler de insanın zenginliğine bakarak kızlarını verirler. Hristiyanlar ise güzelliğine bakarlar. İslam’sa dindar olana kız vermeyi emreder. Ben de sana kızını dindar olan Takva ehli birine vermeni tavsiye ederim”. Dedi.

Bunun üzerine bahçe sahibi kadı; “O halde ben de İslam'ın emirlerine uyuyor ve kızımı seninle evlendirmek istiyorum, çünkü ben seni dindar takvalı ve güvenilir biri olarak görüyorum” dedi. Kızının da rızasını alan adam kızıyla Mübarek’i evlendirdi. İşte böyle takvalı bir anne babadan da Abdullah İbn-i Mübarek gibi takvalı, mücahit ve alim bir evlat dünyaya geldi. (İslam Tarihi Ansiklopedisi)

5) Bugünkü yaşadığımız toplumun örfünde her ne kadar abes ve tuhaf karşılansada Peygamberimizin (sav) ve sahabelerin döneminde kadın istismar edilmeyeceğinden emin olduğunda kendisine uygun bulduğu bir erkeğe evlenme teklif edebiliyordu. Nitekim bazı kadınlar Peygamberimize (sav) bizzat evlenme teklifinde bulunmuşlardır.

Enes b. Malik’in rivayet ettiğine göre bir kadının Rasulullah’ın huzuruna gelerek, "Ya Rasulullah, Beni kendine nikahlar mısın?” deyince o esnada Enes'in yanında bulunan kızı bu davranışı garip karşılamıştı. Bunun üzerine Enes kızına “Emin ol ki o kadın senden hayırlıdır çünkü o kendisine uygun bulduğu bir evlilik için teşebbüste bulunmuştur” cevabını verdi. (Buhari; Mesai)

Şayet kadının evlilik teklifinde bulunması olayı mahzurlu olsaydı Peygamber (sav) bu konuda açıklama yapardı. Ancak o böyle bir açıklama yapmamıştır. Fakat günümüzdeki Müslümanlar Peygamberimiz ve sahabeler kadar olgun, bilinçli ve takvalı olmama ihtimali olduğu ve bu toplumun örfünde tuhaf karşılandığı için bir kadının yaptığı meşru bile olsa evlilik teklifini suistimal edip onun hakkında uygunsuz konuşabilirler. Kadının, kendine evlenme teklifi etmesini etrafında övünme sebebi yapabilirler. Kadının ailesi de bu olanlar karşısında üzülüp kırgınlıklara sebep olabilir. Bütün bunlardan dolayı kadın bu teklifi sır tutan güvenli bir kişinin aracılığıyla uygun bir şekilde evlenmek istediği o kişiye sanki aracı olan kişinin tavsiyesiymiş ve fikriymiş gibi yapabilir.

Evlenecek Kişilere Aracı Olmak

Kızı ve erkeği tanıyan, onların evlenmek istediğini bilen aklı başında kişiler, onların evliliğine dürüstlükle vesile olursa, çoğu zaman mutlu bir yuvanın kurulmasına aracı olmuş olurlar. Bu kişiler sünnete uygun olarak kurulan bu evliliklerden alınan sevaba da ortak olurlar. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Kim güzel bir aracılıkta bulunursa (aracılık ettiği hayırdan) onun da nasibi olur. Kim de kötü bir aracılık ederse (aracılık ettiği kötülükten) onun da payı olur. Allah her şeyin üzerinde (güç sahibi, koruyucu, gözetleyici, rızık veren) Mukittir.” (Nisa 85)

Müfessirler bu ayetin tefsirinde şöyle diyorlar; “iyi şeylere yapılan aracılıklardan birisi de evlilik konusunda yapılan aracılıktır.”

Ancak günümüz cahiliyesinde evlilik konusunda yapılan aracılıklar bazı durumlarda bilinçsizce yapılmaktadır, erkek ibadetlerinde gevşek, ilimden ahlaktan yoksun, kız da dindar bunları evlendirelim de kız oğlanı yola getirsin, onu alıştırsın yahut oğlan efendi, ibadetine düşkün ilme değer veren, kız da dik başlı, bunlar birbirlerini idare ederler gibi yanlış ve ileride mutsuzluklara sebep olacak düşünceler ile aracılıklar yapılmaktadır. Bazen böyle bozuk düşüncelere sahip olanlar bir tarafın evlilikte mutsuzluğuna sebep olarak kusurlarını diğer taraftan gizlerler. Halbuki ticaret ve evliliğe aracı olanlar kusurları saklamak ile vebale girerler. Bu gibi durumlarda bir tarafın zarar göreceği belli ise uyarmak gerekir. Bizler gerek dünyalık gerekse ahretlik yapmak istediğimiz işlerimizde öncelikle Kur'an ve Sünnetin bize gösterdiği yol üzere işlerimizi düzenlemeliyiz. Ancak Kur'an ve Sünnetin hakkında bir açıklama yapmadığı mübah olan işlerimizde hata yapmak istemiyorsak Kur'an'ın ve Sünnetin bize tavsiye ettiği istişare ve istihareden yararlanarak işlerimizde isabetli kararlar almaya çalışırız.

İSTİŞARE

İstişare; Bir işe başlamadan önce bilgisine, tecrübesine ve ahlakına itimat edilen kimseler ile fikir alışverişinde bulunmak, onlara danışmak demektir. Rabbimiz bu konuda şöyle buyurur;

“O müminlerin işleri kendi aralarında istişare iledir.” (Şura 38)

Peygamberimiz’in (sav) hayatına baktığımız zaman onun birçok işinde, istişare ettiğini görürüz. Ebu Hureyre (ra) şöyle buyurur; “Rasulullah’tan (sav) daha fazla ashabı ile istişare eden kimseyi görmedim.” (Tirmizi)

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur; “İstişare eden hüsrana uğramaz, istişare eden pişman olmaz, istişare eden darlık çekmez.”)

Hasan-ı Basri rahimehullah istişare hakkında şöyle buyurmuştur; “Vallahi istişare eden kimseler muhakkak önlerindeki tercihlerin en iyisine yönlendirilirler.” (Buhari)

Hiçbir konuda insanlarla istişare yapmaya tenezzül edilmemesi ise kendini beğenme ve üstün görme manalarına gelen kibir ve ucup hastalıklarına bir alamettir. Samimiyetle yapılan istişare görüşmelerinde, müracaat edilen insanlara değer verme ifade edildiği için karşılıklı sevgi bağlarını da kuvvetlendirmeye vesile olur.

Evlilik Konusunda İstişare

Kardeşim, bir aile diğer bir ailenin kızına talip olup meseleyi kız tarafına açmadan önce o kız hakkında onu tanıyan ve istişare yapmaya elverişli kişiler ile istişare yapmalıdır. Eğer istişarelerin sonucu olumlu veya iyi ise ondan sonra evlilik talebi kız tarafına duyurulup onlara bu talebi bildirmelidirler, kız tarafı da düşünmek ve istişare yapmak için erkek tarafından süre istemeli ve kızlarına talip olan erkek ve ailesi konusunda onları tanıyan, doğru sözlü uygun kişiler ile istişarelerini yapmalıdırlar.

Fatıma binti Kays’ı kocası Ebu Amir Hafs Bin Muğire boşamıştı, bunun üzerine Fatıma iddetini bitirince onunla evlenmek isteyenler ona evlilik teklifi göndermeye başlamışlardı, o da Rasulullah’a (sav) gelip “Ey Allah'ın Rasulü Muaviye İbni Ebu Süfyan ve Ebu Cehm Amir İbni Huzeyfe benimle evlenmek istiyor ne yapayım?” deyince Rasulullah (sav) "Muaviye İbni Ebu Süfyan malını senden esirgeyecek biridir, Ebu Cehm’in ise sopası elinden düşmez, iyisi mi sen Usame ile evlen buyurur.” (Müslim; Tirmizi)

Fatma binti Kays’ta Usame ile evlendi ve mutlu oldular. Biz bu hadisten anlıyoruz ki sahabeler evlilik konusunda Peygamberimiz (sav) ile istişare ediyor ve Peygamberimiz de o konuda onlara gereken nasihati açıkça yapıyordu.

Bir kişi ile evlilik konusunda istişare edildiyse istişare edilen kişi de diğer taraf hakkında bazı sır kalması gereken şeyleri söylediyse bu öğrenilen şeylerin karşı tarafa söylenmemesi gerekir. Çünkü birçok fitneye ve Müslümanların arasında kalp kırgınlıklarına sebep olacaktır.

Hatta bazı kişiler sırf gerçeği söylersem bu söylediklerim karşı tarafın kulağına giderse fitne çıkar diye aracı olmak ve bildiğini söylemek istemiyor.

Evlilik konusunda aracılık yapan kişi mübalağa yapmadan iki tarafı birbiriyle tanıştırıp sonra da “ben sizi birbirinize uygun gördüğüm için tanıştırdım, bundan sonra evliliği kabul edip etmemek sizin hakkınızdır.” demelidir. Ve onları kabul etmeye zorlamamalıdır, böylece ileride doğabilecek kötü sonuçlardan kendisi sorumlu tutulup itham edilmekten kurtulacaktır. Böylece evlilik yapan kişi başkasının aldığı kararın değil kendi aldığı kararın bedelini ödemiş olur.

Kur'an ve Sünnetteki deliller, kişilerin yanlarında olmayan kişiler ile ilgili duyduklarında hoşlarına gitmeyecek şeyler ile veya onların aleyhine olacak konuşmalarının gıybet olduğunu bildirmiş ve gıybetin haram olduğuna hükmetmiştir. Ancak bazı durumlarda alimler bu tarz konuşmaların haram olmadığını bildirmişlerdir. Bu tarz konuşmaları mübah kılan şeyler ancak sahih olan şer'i maksatlardır.

Konuşulduğu zaman gıybet olmayacak konulardan birisi de şudur; Birbirine dünür olan ailelerin evlenecek olan kız veya erkek hakkında bilgi almak maksadıyla onları tanıyanlar ile istişare amaçlı konuşmaları gıybet olmaz.

İSTİHARE

İstihare; sözlükte hayırlı olanı istemek demektir, terim olarak ise; bir iş veya bir kararda Allah katında hayırlı olanı, kılınan nafile bir namaz ve dua ile talep etme manasında kullanılır. Bu istihare için kılınan namaz ve okunacak dua, hadis ve fıkıh kitaplarında detaylı bir şekilde anlatılmış ve bildirilmiştir.

İstihare ancak caiz olan şeylerde yapılır, caiz olmayan şeylerde istihare yapılmaz. Cabir b. Abdullah’tan şöyle buyurulur;

“Rasulullah (sav) Kur’an’dan bir sure öğretir gibi işlerimizin tamamında bize istihareyi öğretirdi.” (Buhari; İbni Mace)

İstiharede kişi önce kitaplarda tarif edildiği gibi iki rekât nafile namaz kılar, sonra hadislerde Rasulullah'tan nakledilen istihare duasını okur, sonra da Allah'tan ne istiyorsa onun için dua eder. Mesela “Rabbim ben falan kişiyle evlenmek istiyorum. Bu iş benim için hayırlıysa bunu bana nasip et. Bu benim için hayırlı değilse beni bundan uzaklaştır ve beni muhafaza et” diye dua edip uyumalıdır.

İstihare yapan kişinin rüya görmesi gerekmemektedir, istihareden sonra kişinin niyet ettiği şeyde kalbi rahat mı, değil mi, ona göre kararını gözden geçirir. Ancak yine de istihare yapan kişi, içine huzur veren ve o işe teşvik olmasına ve ısınmasına sebep olan bir rüya görürse de bu rüyasını hayra yorup kalbinin kanaat kıldığı karara yönelmelidir.

Müslüman Kardeşinin İstediği Kızı İstemek

Bir Müslüman bir kadına evlenme teklifinde bulunmuşsa o kadın bu teklifi reddetmemiş, karar vermek için düşünme aşamasındaysa veya kadında bu teklifi kabul etmişse bu durumu bilen başka bir Müslümanın o kadına açık veya üstü kapalı evlenme teklifinde bulunması caiz değildir, zira bu şekilde talepte bulunmak ilk evlilik teklifinde bulunana eziyet olduğu gibi aralarında düşmanlığa sebebiyet verecektir.

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur; “İçinizden hiç kimse din kardeşinin evlenme teklifinde bulunduğu kadına ilk teklifte bulunan vazgeçmedikçe veya kendisinin istemesi için izin vermedikçe evlenme teklifinde bulunmasın.” (Buhari; Müslim)

Değerli Okuyucum; Rabbim bizlere ve sizlere dünyamız ve ahiretimiz için olan her işimizi Kur'an'da ve Sünnete bize belirttiği gibi kendini razı edecek şekilde yapmaya nasip etsin.

Selam ve dua ile.

 
Whatsapp Destek