Hatıp b. Ebi Beltea Hadisesi | Hüseyin Oral

Şehadet kelimesinin gereği, İslam’ın ve şiarlarının üzerine kurulu olduğu vela ve bera akidesi, her mümin için büyük öneme sahiptir. Bu meseleye önem vermeyen ve sulandırıp basitleştirmek isteyenlerden oluşan bazı fırkalar kâfirlere destek olmanın küfrü gerektirmediğine dair bazı fasit iddialar ortaya atmışlardır. Bazı kitapçıklar, broşürler ve risaleler kaleme alarak İslam akidesine dair asılsız şüphelerle insanları saptırmaya girişmektedirler. Kâfirlere destek olmanın, kişiyi dinden çıkarmayacağını ileri sürerek mürtetlere, İslam düşmanlarına yardımcı olunması gerektiğini onlara müslümanların aleyhine bile olsa casusluk yapılabileceğine cevaz veren hoca kisvesinde sarıklı zındıklar vardır.   Ortaya attıkları bu şüphelerin tamamını yok eden kanıtları birer birer ortaya koyarak kesin cevaplar verilmelidir ki avamdan kimsenin bu konuda geçerli sayılmasa bile cehalet iddiası kalmasın. 

Bu sapkın bidat ehli fırkaların ortaya attıkları şüphelerden biri de değerli sahabi Hatıp b. Ebi Beltea (r.a)’ın Mekke’nin fethi öncesindeki kıssasıdır. Bu konuyu yerli yerince anlayamayan veya kafaları karışanlar kâfirlere velayet göstermenin küfür olmayacağı kanısına varabilmektedirler. Bu yazımda iman ehli olanlar nezdinde hakkın tamamen ortaya çıkması ve heva ehlinin şüphelerinin tamamen ortadan kalkması için bu meseledeki rivayetlerin ayrıntılarına girerek gereken izahatları yapmak gereği hissediyorum.

Bir konuyla ilgili olarak akli yaklaşımlarımızı, yorumlarımızı ve kendi ulaştığımız kanaatleri açıklamadan önce sahih kaynaklardan ulaştığımız rivayetler üzerinde titizce durmamız gerektiğini hatırlatayım. Delillerin ifade ettiği içeriğin dışına çıkılması elde edilen çıkarımlardan hareket edilerek ulaşılmış olan kanaatlerin delil gibi sunulması asla caiz değildir. Şeriatın küfür dediği küfür, haram dediği haramdır. Kimsenin ilave yapma, insiyatif kullanma yetkisi yoktur. Kur’an ve sünnetin delillerinden bazılarının muhkem (bir anlama gelen ve başka ihtimalleri içermeyen) bazılarının da müteşabih (anlamı itibari ile birkaç ihtimali barındıran) olduğunu göz ardı edemeyiz. Her iki kısımdaki delillerden müteşabih olanları muhkem olanlara göre anlamlandırarak doğru bilgiye ulaşmaya çalışmak gerekir.

Buhari’nin Ubeydullah bin Rafi’den rivayet ettiğine göre Ali (ra)’ı şöyle derken işittim: “Rasulullah (sav) Beni, Zübeyr ve Miktad bin Esved’i gönderdi. ‘Hah denilen bahçeye varıncaya kadar gidin, orada bir kadın göreceksiniz, onda bir yazı vardır o yazıyı ondan alın’ dedi. O bahçeye ulaşana dek atlarımızı sürdük, kadına yetiştiğimizde ‘Yazıyı çıkar’ dedik. Kadın ‘Bende bir yazı yoktur’ dedi. Biz de ‘Ya yazıyı çıkarırsın ya da elbiselerini çıkarırız!’ deyince saç örgülerinin arasından yazıyı çıkardı. Biz de yazıyı Rasulullah (sav)’e getirdik. Mektupta Hatıp bin Ebi  Beltea Mekke müşriklerinden bazı kimselere Rasulullah (sav)’in bazı işlerini haber veriyordu…

Rasulullah (sav) ‘Ey Hatıp bu nedir?’ diye sorunca Hatıp ‘Ya Rasulallah benim aleyhimde acele etme! Ben Kureyş’e sonradan katılmış biriyim, Kureyşlilerin kendilerinden biri olmadım. Seninle beraber olan Muhacirlerin Mekke’de yakın akrabaları var. Onlar sayesinde ailelerini ve mallarını korurlar. Onlarla benim aramda nesep olmadığından dolayı, bununla onlar arasında elimin güçlenmesini, böylelikle akrabalarımı korumalarını istedim. Bunu küfür veya İslam’dan sonra dinden dönmek için yapmadım’ dedi.Rasulullah (sav) dedi ki: ‘O size doğru söyledi.’

Ömer (ra) ‘Ya Rasulallah bırak beni de bu münafığın boynunu vurayım!’ deyince Rasulullah (sav) şöyle dedi: “Şüphesiz o Bedir savaşında bulunmuştur. Nereden bilirsin ki belki de Allah (cc) Bedir ehline rahmet nazarıyla bakmıştır da dilediğinizi yapın sizleri bağışladım’ demiştir.”

Hadisin başka bir rivayetinde şöyle geçmektedir:

“…Ömer (ra) ‘Şüphesiz o Allah’a, Resulüne ve müminlere ihanet etmiştir. Beni bırak da onun boynunu vurayım!’ deyince Rasulullah (sav) dedi ki “O Bedir ehlinden değil midir? Belki de Allah (cc) Bedir ehline rahmet nazarıyla baktı ve ‘Dilediğinizi yapın, sizlere cennet vacip olmuştur veya sizleri bağışladım’ dedi.” O anda Ömer (ra)’ın gözleri yaşardı ve ‘Allah ve Rasulü en iyisini bilendir’ dedi.”

Bu hadisi Buhari’nin dışında da birçok hadis imamı rivayet etmiştir. Hadisin sahih senetlerinden birinde de şu farklı ifadeler vardır: “Ömer (ra) ‘Kılıcımı sıyırdım’ veya ‘Ya Rasulallah Hatıb’ı bana bırak şüphesiz o kafir olmuştur, onun boynunu vurayım’ dedi Rasulullah (sav) ‘Ey Hattab’ın oğlu nereden bilirsin, belki de Allah (cc) Bedir ehline merhamet etmiştir de dilediğinizi yapın muhakkak ki sizleri bağışladım demiştir.” 

Bazı rivayetlerde Ömer (ra)’ın Rasulullah (sav)’in onun Bedir ehlinden olduğunu belirtmesinin ardından şu cevabı verdiği geçmektedir; “…dediler ki; ‘evet ya Rasulallah’ Ömer dedi ki: “Evet (o Bedir’e katılanlardandır) fakat o ahdini bozmuş ve senin aleyhinde düşmanlarına arka çıkmıştır.’”

Bu hadisin bazı mücmel (kapalı) rivayetlerine dayanarak bazı bidat ve dalalet ehli kâfirlere arka çıkmanın, destek olup yardımlaşmanın, küfür olmayacağını iddia etmişlerdir. Hâlbuki bu hadis kâfirlere velayette bulunmanın, yardım ve destek olmanın küfür olduğuna dair açık delillerden biridir.  Yani kâfirlere vela göstermenin küfür olmadığını iddia edenlerin aleyhinde bir delildir.

Öncelikle sahabenin tamamının nezdindeki özellikle de Ömer (ra) tarafından belirtilen, kesin bilinen inanış; kâfirlere yardım eden veya arka çıkan kimselerin küfre gireceği, islamdan sonra mürted sayılacağıdır. Burada Ömer (ra) kesinlikle küçük küfrü veya nifakı kastetmemiştir. Bu da yukarıda geçen “…Hatıb’ı bana bırak şüphesiz o kâfir olmuştur, onun boynunu vurayım dedi” şeklindeki ifadesinden anlaşılmaktadır. Diğer rivayette ise Ömer (ra) Hatıb’ı tekfir etmesinin gerekçesini “Fakat o ahdini bozmuş ve senin aleyhinde düşmanlarına arka çıkmıştır.” diyerek dile getirmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken bir önemli husus da Rasulullah (sav)’in Ömer (ra)’ın söylediği sözü inkâr etmemesi Ömer (ra)’ı “Sen yanlış bir kanaat taşıyorsun senin söylediğin yanlıştır” dememesidir. Rasulullah’ın kendi huzurunda bir yanlış yapılması halinde o yanlışa ses çıkarmaması mümkün değildir. Peygamberler hakkında huzurlarında işlenen yanlışa sessiz kalmak caiz değildir. Ömer (ra) tekfirin gerekçesini kâfirlere arka çıkmaya yardımcı olmaya ve desteklemeye bağlamıştır. Rasulullah (sav) Ömer (ra)’ın bu anlayışını reddetmemiş, aksine onaylamıştır.

Bu durumda şu soru akıllara gelir: O zaman Rasulullah (sav) Hatıp bin Ebi Beltea (ra)’ı niçin kâfir saymamıştır?

Bu sorunun cevabı şöyledir: Hatıb (ra)’ın yaptığı bu iş her ne kadar başlangıcında kâfirlere destek gibi görünse de hakikatte kâfirlere destek sayılabilecek bir davranış değildir. Hatıb (ra)’ın kendisi de özellikle bu amelini dinden döndüğü veya küfürden razı olduğu için yapmadığını açıkça belirtmiş Rasulullah (sav) de “O size doğru söyledi” diyerek Ömer (ra)’ın görüşünü onaylamakla birlikte Hatıb’ın Ömer (ra)’ın belirttiği küfür hükmüne dâhil olmadığını da ortaya koymuştur.  Çünkü Hatıb (ra)’ın bu davranışında hakikatte kâfirlere bir destek veya arka çıkma söz konusu değildir. Hatıb (ra) bu davranışının Müslümanlara bir zararı olmadığını sanarak sadece Rasulullah (sav)’in sırrını ifşa etmiştir.   Hatıb (ra)’ın böyle bir zanna kapılmasını Ebu Yala’nın rivayetinde geçen (Şüphesiz ben bunu Rasulullah (sav)’i aldatmak veya münafıklık olarak yapmadım. Kesinlikle biliyordum ki Allah Rasulüne açıklar ve onun işini tamama erdirir. Şu kadarı var ki, ben onların arasında idim. Annem de onların yanında idi onların katında ona bir koruma edinmek istedim) şeklindeki ifadesinden anlamak mümkündür.

Bezzar kanalıyla gelen rivayette ise Hatıb (ra)’ın şöyle söylediği geçmektedir: “Allaha yemin olsun ki ben Allah ve Resulü’ne samimiyetle bağlıyım. Fakat ben Mekke’de yalnız biriydim. Ailem onların arasında idi. Allah ve onun Resulüne hiçbir halel getirmeyecek bir yazı yazdım.”

Sonra Rasulullah (sav) “Şüphesiz o size doğru söyledi” demiştir.

Hatıb (ra)’ın kâfirlere vela göstermeyi kastetmemekle birlikte, bu davranışının gerekçelerini açıklamasından anlaşılıyor ki; o kendi kendine Rasulullah’a bir zarar gelmeyeceği düşüncesiyle hatalı bir tevil yaparak bir yazı yazmıştır.

Hafız İbni Hacer Fethu’l Bari isimli eserinde bu konuyu şöyle açıklamıştır: Hatıb (ra)’ın özrü kendisinin ifade ettiği şekildedir. Hatıb (ra) bunu içerisinde zarar bulunmayan bir davranış olmadığı şeklinde tevil ederek yapmıştır.

Hatıb (ra)’ın yazdıkları bazı Meğazi kitaplarında şöyle geçmektedir: “Bundan sonra Ey Kureyşliler şüphesiz Rasulullah (sav) size gece gibi olan sel gibi akan bir orduyla gelmiştir. Allah’a yemin olsun ki O size tek başına da gelse Allah ona yardım eder ve vaadini yerine getirir.”  
       
Gerçekten bu yazının içeriğinde Kureyş kâfirlerini tehdit ve Rasulullah (sav)’e bir övgü vardır. Rasulullah (sav)’in Allah (cc) tarafından kesinlikle yardım gördüğü vurgulanmış Kureyş kâfirleri İslam’a girmeye ve barışa teşvik edilmiştir. Hatıb’ın bu mektubunda Rasulullah (sav)’in sadece Mekke’ye doğru geldiğine dair bir sırrını ifşa etme vardır. Hatıb (ra) yaptığı bu hareketin haram olmadığı zannına kapılmıştır.  Aynı zamanda Hatıb (ra) Rasulullah (sav)’in Allah (cc)’ın yardımıyla Mekke’yi fethedeceğine kesin olarak inanmakta ve Mekkelileri tehdit ederek korkutmaktadır.

Eğer Hatıb (ra) Kureyş kâfirlerine Rasulullah (sav)’in aleyhine azıcık yardım edecek olsaydı en azından Rasulullah (sav)’in Mekke’ye geliş planından bahseder, ordu hakkında kritik bilgiler verir veya almalarını istediği tedbirlere dair bir kelime dahi olsa bir şeyler yazardı.

Gönderdiği yazının kâfirlere velayet göstermek olmadığını ifade eden Hatıb (ra)  Rasulullah kendisine “Bu nedir?” diye sorduğunda, kendisinden emin bir şekilde cevap vermiş, yapmak istediğinin ne olduğunu açık yüreklilikle ifade etmiştir. Rasulullah (sav) Allah (cc)’ın vahiy yoluyla kendisine bildirmesi sayesinde Hatıb (ra)’ın kâfirlere vela göstermediğini “O size doğru söyledi” diyerek açıklamıştır.    
       
Rasulullah (sav)’in Hatıb (ra) ile yaşadığı bu olay kâfirlere yarım kelime ile dahi olsa velayette bulunmanın küfrü gerektiren bir durum olduğunu açıkça beyan etmiştir. Ömer (ra) velayet gerekçesine dayanarak Hatıb (ra)’ı tekfir etmiş, Rasulullah (sav) de onu kınamamıştır. Aynı zamanda Rasulullah (sav) Hatıb (ra)’ın yaptığı amelin kâfirlerle velayet ilişkisi olmadığını da bildirmiştir.   

Hatıb (ra)’ın Rasulullah (sav)’in sırrını ifşa etmesi büyük günahlardandır fakat Hatıb (ra) Bedir ehli olduğu için Allah (cc) onun bu günahını affettiğini Rasulü (sav) vasıtasıyla beyan etmiştir. 

Allah Hatıb bin Ebi Beltea’dan ve bütün ashabı kiramdan razı olsun.



 
Whatsapp Destek