Hüseyin'in (ra) Evlatları

Hüseyin’in, (ra) ailesi önünde amansız bir şekilde katledilişi hiç şüphesiz İslam tarihinde yaşanan en vahşi olaylardan biridir. Ancak bu hazin hadisenin faillerinin şer’î sınırları tanımamazlığı, olayı aktaran tarihçilerinde tarihin hakikatlerini tanımadan, hevalarına göre yazabilecekleri anlamına gelmemektedir. Ama ne yazık ki onurlu duruşuna karşılık muhaliflerinin ölümcül darbelerine maruz kalan ve şehit edilen Hüseyin (ra), bir diğer darbeyi de tarihçilerin uydurmalarından almıştır.

Hüseyin’in (ra) uğradığı haksızlığı yeni bir dinin ihdası için araç edinen Şi’a temayüllü bazı kimseler, onun mağduriyetini, maruz kalmış olduğu haksızlığı aktarayım derken ölçüyü o kadar kaçırmışlardır ki, farkında olup olmadan onun onurunu ve haysiyetini ayaklar altına alacak kadar ileri gitmişlerdir. Bu uydurmaların en başında gelense, Hüseyin’in erkek ve kız çocuklarının esir olarak alınıp köle ve cariye olarak açık artırmada satışa çıkarılmasıdır. Bu ayki yazımızda bu iddiaları cevaplamaya çalışacağız. Sa’y ü gayret bizden tevfik Allah’tandır.

Ubeydullah bin Ziyad, Yezid’e Kerbela’da olanları bildiren bir mektup yazdı ve Hüseyin’in (ra) çocukları ve hanımları için nasıl bir uygulama yapması gerektiğini danıştı. Yezid, haberi öğrenince ağlamaya başladı ve şöyle dedi; “Hüseyin öldürülmeksizin ey Iraklılar ben sizin itaatinize razıydım. Kaldı ki başkaldırmanın akıbeti bu olacaktı. Allah Mercane’nin oğluna lanet etsin, iki yakasını bir araya getirmesin. Onu, akrabalık bağlarına uymaksızın yakaladı. Allah adına yemin olsun ki, eğer onun yanında ben olsaydım, kesin olarak onu bağışlardım. Allah Hüseyin’e rahmetiyle muamele etsin.”[1]

Bir rivayette de şöyle dediği aktarılır; “Vallahi eğer, onun yanında ben olsaydım, sonra da ömrümün bir kısmını feda etmekle de olsa, eğer ben savaşı önleyebileceğimi bilseydim, kesin olarak onu öldürmektense bu savaşı neye mal olursa olsun ondan önlerdim, onunla savaşmazdım.”[2]

Yezid, Ziyad’ın göndermiş olduğu yazıya bir yazıyla karşılık verdi ve esirlerin kendisine gönderilmesini emretti. Hemen Zekvan Ebu Halid harekete geçti, kendilerine on bin dirhem verdi, bununla onların yol hazırlıklarını yerine getirdi.[3]

Bu aktarılanlardan anlaşılan o ki, Ubeydullah bin Ziyad, Hüseyin’in (ra) ailesini acınacak ve aşağılanacak bir halde, elleri ve ayakları zincire vurulmuş olarak göndermemişti. Ancak Şi’a temayüllü kaynaklara baktığımızda, Ubeydullah bin Ziyad’ın, Hüseyin’in (ra) ailesini elleri ve ayaklarından zincire vurduğu, onları teşhir ederek Irak’tan Şam’a gönderdiği ve Şam çarşısında açık arttırmayla satışa sunduğu rivayet edilir.

Bir diğer rivayetteyse İbni Ziyad’ın, Hüseyin’in (ra) soyundan gelen herkesin öldürülmesi emrini verdiği aktarılır. Oysa bu anlatılanlar doğru olmadığı gibi İbni Ziyad’ın Hüseyin’in (ra) şehit edilerek öldürülmesinden sonra onun hanımlarına kötü muamelede bulunduğu ve onları Şam’a gönderdiğinde de yol boyunca kendilerine aynı kötü muameleyi yaşattığı türünden rivayetlerde doğru değildir. Çünkü bize ulaşan tarihi bilgilere göre İbni Ziyad’ın yaptığı en iyi davranış, Kufe’ye geldiklerinde hemen onlar için ayrı bir yerin hazırlanmasını, kendilerinin her türlü ihtiyaçlarının giderilmesini, yiyecek, içecek ve giyecek gibi her türlü gereksinimlerinin yerine getirilmesi emrini vermesiydi. [4]

İbni Teymiye, Şi’a’nın iftira ve yalanlarına verdiği bir cevapta der ki; “Hüseyin’in hanımlarının esir alınarak develer üzerine bindirilip belde belde dolaştırılarak teşhir edilip aşağılandığı söylentileri tamamen yalan ve iftiradır, asılsız olan söylentilerdir. Müslümanlar Haşimî soyundan gelen birilerini asla esir almamıştır. Muhammed ümmeti, Haşimî soyundan gelen hiç kimsenin mal varlığını helal saymamıştır. Ancak cahil, heva ve heveslerine uyan iftiracılar birçok yalan uydurmuşlardır.”[5]

Avane tarafından yapılan rivayette, Hüseyin’in (ra) ailesini ve çocuklarını Yezid’e getirenin Mahfez bin Salebe olduğu aktarılır. Hüseyin’in çocukları, Yezid’in huzuruna getirildiklerinde, Hüseyin’in (ra) kızı Fatıma Yezid’e der ki; “Ey Yezid! Rasulullah’ın (sav) kızları esirmidir? Yezid der ki; “Bilakis, onlar saygıya değer ve özgürdürler. Amcanın kızlarının yanına gir, benim yaptığımı onlarında yaptığını göreceksin.” Fatıma Yezid’in dediği gibi amcasının kızlarının yanına girer ve orada ne kadar Süfyani kadın varsa hepsinin birbirine sarılıp ağladığını görür.”[6]

Dikkat çeken olaylardan biride Hüseyin’in (ra) oğlu Ali (Zeynel Abidin) ile Yezid arasında gerçekleşen şu konuşmadır. Hüseyin’in (ra) oğlu Ali, hastalığı sebebiyle kerbela savaşına katılamamıştı. O, savaş sırasında hasta yatağında bulunuyordu. Bu nedenle o da tıpkı diğer kadın ve çocuklar gibi Ubeydullah bin Ziyad’a getirilmişti.[7]

Hüseyin’in (ra) oğlu Ali, Yezid’in huzuruna girince, Yezid dedi ki; “Doğrusu baban, benimle olan akrabalık bağını kesti ve bana haksızlık etti, gördüğün gibi Allah’ta ona yaptığını yaptı.”


Hüseyin’in (ra) oğlu Ali de Yezid’e şu ayetle cevap verdi: “Yeryüzünde meydana gelen ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet ve felaket yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu, Allah’a göre kolaydır.”[8] Bunu üzerine Yezid, oğlu Halid’den, Hüseyin’in (ra) oğlu Ali’ye cevap vermesini istedi. Ancak Halid nasıl bir cevap vereceğini bilemedi. Bunun üzerine Yezid oğluna sen de “Başınıza her ne tür musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder”[9] ayetiyle cevap verebilirsin, dedi.

Ancak tüm bu hakikatlere rağmen kimi Şi’a kaynaklı ve eğilimli eserlerde, sanki Hüseyin’in (ra) çoluk-çocuğu açık arttırılmaya çıkarılmış gibi gösterilmektedir. Hatta bu nedenle Şam halkından biri, Hüseyin’in (ra) kızlarından birini kendisine verilmesi isteğinde bulunduğu aktarılmaktadır.[10] Bu iddiaların altında yatan en temel sebepse Taberî’nin aktardığı bu rivayetin Şi’a bir tarihçi olan Ebu Mihnef tarafından yapılmasıdır ve bu rivayetler tamamen açık seçik yalanlardan ibarettir. Çünkü dayandıkları herhangi sahih bir sened bulunmamaktadır. Kaldı ki bu tür rivayetler, Yezid’in Hüseyin’in (ra) ailesine karşı gösterdiği ikram ile de ters düşmektedir. Şu bir hakikattir ki, Yezid, hiçbir zaman Hüseyin’in (ra) hanımlarını teşhir etmemiş ve onları halkın önüne çıkarıp açık arttırmayla satmak gibi yanlış bir iş yapmamıştır. [11]Aksine Yezid, Haşimî kadınlardan her birine haber göndererek neler almak istediklerini onlara sormuş. Her bir kadın almak istediklerini aldıklarını söylemişse de Yezid yine de verdiği ikramı oldukça bol tutarak büyük imkanlar sunmuştur. Hatta yanlarında kaldıkları süre boyunca Hüseyin’in (ra) oğlu Ali’yi kendi sofrasına oturtmuştur.[12]

Konuyla alakalı rivayetler içinde en dikkat çekense, Yezid’in Hüseyin’in (ra) oğlu Ali’ye yanında kamasını teklif etmesidir. Hüseyin’in (ra) ailesini Medine’ye göndermeden önce Yezid, Hüseyin’in oğlu Ali’ye yanında kalmasını teklif etti ve dedi ki; “İstersen yanıma kalabilirsin, sana karşı akrabalık görevlerimizde kusur etmeyiz. Senin hakkın olan şey neyse onu da yerine getiririz ve ben bunu yaparım”[13] Ancak Hüseyin’in oğlu Ali, Medine’ye dönmeyi tercih etti. Yezid Hüseyin’in çocuklarına ikramda bulundu ve onların Şam’da yanlarında kalabilmek ile Medine’ye dönme noktasında muhayyer olduklarını söyledi. Onlar Medine’ye dönmeyi tercih ettiler.[14]

Yezid, Hüseyin’in (ra) ailesi Medine’ye gitmek üzere Şam’dan ayrıldıkları sırada onlardan tekrar özür diledi ve “Allah İbni Mercane’ye lanet etsin, onu rahmetinden ırak eylesin. Vallahi ben onun yanında olsaydım, benden her ne isteseydi, derhal istediğini yerine getirirdim. Hatta çocuklarımdan bazılarının helakine sebep olacak bir durum meydana gelmiş olsaydı bile yine de var gücümle o savaşı ve çarpışmayı durdurmaya gayret gösterirdim. Ancak gördüğün gibi Allah buna hükmetmiş. Ne gibi bir ihtiyacınız olursa olsun mutlaka bana yazın” dedi.[15]

Sonrasında Yezid, Hüseyin’in ailesine yolda refakat etmeleri için Süfyan oğullarından da birtakım kimselere ve azatlı kölelere emir buyurdu. Sayıları üç yüz kadardı. Beraberlerinde bulunan refakatçilere, aile nerede durup dinlenmek isterse ve ne arzu ederlerse, tüm isteklerinin yerine getirilmesi emrini verdi. Kafile ile beraber aynı zamanda Muhriz bin Hureys el-Kelbi ile Behra’dan bir başka adamı görevlendirdi. Bu ikisi Şam’ın önde gelen simalarındandılar.[16]

Yezid, Hüseyin’in çocuklarını Medine’ye gönderdikten sonra, Haşim oğullarından olgun yaşa gelmiş kimseler ve azatlı köleler Hüseyin’in çocuklarının yanında toplandı.
Akabinde Yezid’den Hüseyin’in hanımları ve çocukları ile ilgili olarak onların her türlü ihtiyaçlarının karşılanması emri geldi. Onlar her ne istekte bulunursa bulunsunlar, Yezid, tüm ihtiyaçlarının karşılanması emrini verdi. Sonrasında Numan bin Beşir’i bu sorumluluğu takip etmekle memur kıldı.[17]


Hüseyin ailesi, çok saygıya değer bir törenle ve taktirle Medine’ye yollandılar ve Medine’ye varana dek, bu saygı ve ihtiramla yolculuk ettiler.[18]

İbni Kesir Yezid hakkında der ki; “Yezid, Hüseyin ailesine ikramda bulundu. Onların tüm kaybettikleri şeylerini fazlasıyla kendilerine geri verdi. Onları Medine’ye korumalı olarak develer üzerinde yolcu etti, Büyük bir saygıyla onları gönderdi. Ancak Hüseyin’in ailesi, Hüseyin’e ağlıyordu, feryat ediyordu.”[19]

Hülasa, konuyla alakalı tüm nakilleri mütalaa ettiğimizde görülmektedir ki, Ne Ubeydullah bin Ziyad Hüseyin’in ailesinin ölüm emrini vermiştir ne de onları Irak’tan Şam’a getirirken teşhir edip kötü muamelede bulunmuştur. İbni Ziyad’ın yapmış olduğu tüm çirkin işlere rağmen ortaya koyduğu tek doğru davranış Hüseyin’in ailesine karşı tutum ve davranışlarıdır. İbni Ziyad tüm iddiaların aksini Hüseyin’in ailesine iyi davranmış ve yol boyunca tüm ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Geçen ayki yazımızda da izah ettiğimiz üzere İbni Ziyad Hüseyin’in (ra) katledilerek şehit edildiği Kerbela hadisesinin baş müsebbibidir. Ancak bu durum, onun Hüseyin’in (ra) ailesine karşı yaptığı iddia edilen çirkin davranışların hakikat olduğu anlamına gelmemektedir. Yezid’e gelince, Yezid’de Hüseyin’in (ra) katledildiği hazin hadisenin baş aktörlerindendir. Ancak içine düşmüş olduğu tüm hatalara rağmen onun Hüseyin’in ailesine göstermiş olduğu ihtimam, taktim etmiş olduğu ikram tartışmaya dahi kapalı olan hakikatlerdir.

Dualarımızın sonu alemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun.

 
 
[1] Ensabu’l- Eşraf,3/219-220
[2] Cuzkani, el- Ebatil ve-Menakir, 1/265
[3] Et-Tabakat,5/393 Mevakıfu’l-Muaraza, S.155
[4] Ed-Devletu’l-Emeviyye el-Muftera aleyh, S.322
[5] Minhacu’s-Sunne, 2/249
[6] Tarihu’t-Taberi, 6/394-395
[7] Mevkıfu’l-Muaraza, S.278 / Tabakat, 5/211
[8] Hadid-22
[9] Şûra-30
[10] Tarihu’t-Taberi, 6/392
[11] El-Bed’u ve’t-Tarih, 6/12
[12] Tarihu’t-Taberi, 6/395, et-Tabakat, 5/397
[13] Tarihu’t-Taberi, 6/393, Siyeru Alami’n-Nubela, 4/386
[14] Minhacu’s-Sunne,4/559
[15] Tarihu’t-Taberi, 6/393
[16] Mevakıfu’l-Muaraza, S.286, et-Tabakat, 5/397
[17] Tarihu’t-Taberi, 6/392, et-Tabakat, 5/397
[18] Mevakıfu’l-Muaraza, S.286
[19] İbni Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye
Whatsapp Destek