İmam Enes Bin Malik (rh)

Adı, Malik bin Enes’tir. 90 (m. 709) senesinde Medine'de doğdu. 179 (m. 795)’de yine Medine'de vefat etti. Ashab-ı kiramdan olan dedesi Ebu Amr'dır. Tebe-i tabiinden olan İmam Malik (rh), ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Yaşadığı muhit, Peygamber efendimizin (sav) yaşamış olduğu, İslam’ın hükümlerinin vaaz edildiği ve birçok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i münevvere idi.

Önce Kur'an-ı Kerimi ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir. İmam Malik (rh), muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakârlık göstermiştir. Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve her şeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır. Kendisi şöyle demiştir: "Öğle vakti Ömer'in (ra) oğlu Abdullah'ın (ra) azatlısı olan Nafi'ye (rh) giderdim ve kapısında beklerdim. Nafi, Ömer'den (ra) nakledilen ilimleri ve onun oğlu Abdullah'ın (ra) ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiç bir gölge bulamazdım. Nafi (rh), dışarı çıkınca edeple selam verirdim ve onu kırmadan arkasından içeri girip, "Abdullah bin Ömer (ra) şu meselelerde ne buyurmuştur?" diye sorardım. O da suallerimi cevaplandırırdı."

Her âlim gibi İmam Malik de (rh) ilmine Kuran-ı Kerim ezberi ile başlamıştır. Hafızlık ilim yolunda olmazsa olmazlardandır. Nitekim öğrenilen Arapça grameri vb. ilimler aslen ilim değil, ilim için bir araçtır. Bundan dolayı her ilim talebesinin Kuran-ı Kerim’i çok iyi bir şekilde hıfzetmesi ve korumaya muazzam derecede önem vermesi gerekir. Hadis ilmide bir o kadar önemli ve gereklidir. Malumumuz bizlerin ana dili Arapça olmadığından dolayı Arapçayı çok iyi bir şekilde öğrenmeliyiz ki, ayetlerdeki ve hadislerdeki manaları hakkıyla anlayıp inceliklerine vakıf olalım. Tüm bunları öğrenirken karşımıza çıkacak zorluklara göğüs germeli asla pes etmemeliyiz. İlim hiçbir zaman karşımızda hazır beklemez. İmam Malik (rh) ilim için her zorluğa katlanarak ilme ulaşmıştır. Şiddetli sıcaklarda beklemesi ve evini satması keyfinden değil, ilme olan arzusundan dolayı idi. Buda kendini diğer insanlar ayırmış ve onu ilim ehli yapmıştır. Bizler başımıza gelen her sıkıntıda, hava çok sıcak sonra olsun, paramız bitecek biraz bekleyelim, buranın yemekleri güzel değil başka yerde okuyalım, daha yaşımız genç biraz ilme ara verelim gibi sözlerle ilmi arka plana atarak sürekli ertelersek ya da yakınırsak, ilim değil fizanda, önümüzde dahi olsa ilimden nasiplenemeyiz.
İmam Malik (rh), Nafi (rh) vasıtasıyla Ömer'in (ra) ve oğlu Abdullah'ın (ra) ilimlerini öğrendi. Ayrıca İbni Şihab ez-Zühri'den (rh) ve Said bin el-Müseyyib (rh) gibi Tabiin'lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi.

İmam Malik (rh), Cafer-i Sadık’tan (rh) da ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur. Bu hususta kendisi şöyle anlatır:
"Cafer bin Muhammed'e (rh) giderdim, o çok yumuşak ve güler yüzlü idi. Yanında Rasulullah (sav) anılınca yüzü sararırdı. Onun meclisine uzun zaman devam ettim. Onu her gördüğümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya Kur'an-ı kerim okurdu. Abdestsiz hadis rivayet etmezdi. Manasız sözleri hiç ağzına almazdı. O takva sahibi, zahid, abid ve âlimlerdendi. Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikramda bulunurdu."



Netice itibariyle imam-ı Malik, ilmini imam-ı Zühri' den, Yahya bin Said'den, Muhammed ibni Münkedir'den, Hişam bin Amr'dan, Zeyd ibni Eslem'den, Rabi'a bin Abdurrahman ve daha birçok büyük âlimlerden almıştır. Üç yüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talebelerinden olmak üzere dokuz yüz hocadan hadis aldı. Ayrıca; Ashab-ı kiramın büyüklerinden Ömer'in, Osman'ın, Abdullah bin Ömer'in, Abdurrahman bin Avf'ın, Zeyd bin Sabit'in fetvalarını ve vahyin gelişine şahit olan, Peygamber efendimizi görüp Onun hidayet nurundan aydınlanarak, Ondan öğrendiklerini nakleden diğer Ashabın fetvalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiinin fetvalarını da öğrenmiştir. Akaide dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup; içtihat derecesine yükselmiştir. Allah (cc) hepsinden razı olsun.


İmam Malik (rh) hazretleri, tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başladı. Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle ve faziletli kimselerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı.
Bu hususta kendisi şöyle demiştir:
"Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescitte oturamaz, ilim erbabı ve mescitte itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir. Eğer onlar, kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir. Ben, ilim sahiplerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuma şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim."

Gerçekten çok dikkat edilmesi gereken bir hususu İmam Malik (rh) göz ardı etmemiş ve gerekeni yapmıştır. Şimdiki zaman da insanlar sadece Arapça öğrenerek hoca olunduğunu zannetmektedir. Fetva vermek, insanların sorularını cevaplandırmak ve onlara çözüm bulmak gerçekten büyük ve korkulacak bir iştir. Nitekim günümüzde ilim ehli olmayan birçok kişi halkın gözünde hoca olması sebebiyle kolayca fetva verip ahkâm kesiyor. Bunun sonucunda sadece hocalık taslayan kişi değil, onu ilim ehli yerine koyarak verdiği fetvalarla amel eden kişi de bu vebalden payını alır. Bu durumun zararı bazen hemen bazen, de ileriki zamanlarda şahıs üzerinde veya toplumda ortaya çıkar. İmam Malik’in (rh) ‘’yetmiş kişi ile istişare ettim’’ demesiyle de ilim ehli kişilerin, yeni yetişmiş kişiler üzerindeki onayının önemini daha iyi anlayabiliyoruz.
Malik bin Enes (rh) buyurdu ki: "İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allah’tan (cc) korkması lazımdır. İlim, çok rivayet etmek değildir. İlim bir nurdur. Allah (cc) bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar." Bir defasında da; "Eğer elimde imkân olsaydı, Kur'an-ı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum" buyurdu.       

İmam Malik (rh), derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzumsuz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı. Bir talebesi şöyle dediğini nakleder: "İlim tahsil edenlerin vakarlı (ciddi) olması ve geçmişlerin yolundan gitmesi gerekir, ilim sahiplerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken adaptandır."
Yine bir talebesi şöyle der: "İmam Malik (rh), bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o bizi, biz de onu tanımıyorduk."

Şayet ilim alışverişi esnasında ciddiyet olmaz ise alınan ilim uzun ömürlü olmayacaktır. Hocanın gerektiği yerde talebelerden biri gibi olup dertleşmesi gerektiği gibi talebenin de ders anında ciddiyetini kesinlikle bozmaması ve edebini koruması gerekir. Nitekim hocanın talebe ile samimiyet konusunda ayarı tutturması zordur. Özellikle bu zamanda ciddiyet çok çok az olduğu için hocanın talebelerden biri gibi olması ve bu durumu abartması, talebe üzerinde bir gevşemeye yol açar. Genelde bunu fark eden hoca bu sefer çok fazla ciddi olur ve bu tavır talebe üzerinde soğukluk gösterir. Bu sebeplerden dolayı hem talebenin hem hocanın bu seviyeye çok dikkat etmesi ve özellikle ders anında ciddiyetini koruması gerekir. İmam Malik (rh) gibi bu ince ayarı tutturabilene ne mutlu.

İmam Malik (rh) hazretleri elli sene müddetle ders ve fetva vermek suretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır.

İmam Şafii (rh) ile İmam Ahmed bin Hanbel (rh), İmam Malik'in (rh) sohbetinde bulunmuşlardır. Onun ilminden çok istifade etmişlerdir.

İmam Şafii (rh) şöyle der: "Âlimler anıldığı zaman İmam Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir. Benim üzerimde minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur."



Abdullah (rh), babası Ahmed bin Hanbel'e (rh), ‘’Zühri'nin talebeleri arasında en kuvvetli hangisidir?‘’ diye sorunca; ‘’Malik, her ilimde daha kuvvetlidir’’ buyurdu.
İmam, ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi. İmam-ı Malik, ilimde ve dinde çok edepliydi. Din bilgisine hürmet ve tazimi şaşılacak derecede fazlaydı.

Zehebi, (Tabakatul Huffaz) kitabında İmam-ı Malik'i şöyle anlatır:
"Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünnet-i seniyyeye tâbi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatinde önde gelen bir zat idi. Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere "Bilmiyorum" derdi. Ve "İlim kalkanı bilmiyorum demektir" buyururdu.

"Muvatta" adındaki hadis kitabı çok kıymetlidir. Muvatta'yı kırk senede meydana getirmiştir. Çok âlimler bunu şerh etmiştir. Bu şerhlerinin en meşhuru "el-Müdevvene" adlı eserdir. Bu kitap, hadisleri fıkıh konularına göre içine almış olup, yazılan ilk hadis kitabıdır. Bu kitapta ayrıca imam Malik'in (rh) içtihat ettiği fıkhi mevzular da bulunmaktadır.

İmam Mâlik (rh), geçirdiği kısa süreli bir rahatsızlıktan sonra 14 Rebîülevvel 179 (7 Haziran 795) tarihinde Medine’de vefat etti, cenaze namazını Medine valisi kıldırdı ve Baki Mezarlığı’na defnedildi. Rivayete göre İmam Mâlik (rh) uzun boylu, beyaz ve güzel yüzlü, mavi gözlüydü. Güzel elbiseler giyer, bunu ilim ehli için gerekli görürdü. Evinin döşenmesine ve görünüşüne dikkat eder, güzel eşyalar alırdı. Yeme içme konusunda da titiz olduğu, beslenmesine özen gösterdiği kaydedilir. Vakarlı ve heybetli bir görünüme sahipti; meclisinde yüksek sesle konuşulmaz ve tartışma yapılmazdı. Bir konuda olumlu veya olumsuz bir görüş belirttiğinde kimse sebebini sormaya cesaret edemezdi. Son derece muttaki ve âbid bir zattı. Peygamber’in (sav) adı anıldığında renginin sarardığı, toprağında Resûlullah’ın (sav) vücudunu taşıdığı için Medine’de bineğe binmeyip her zaman yürümeyi tercih ettiği kaydedilir. Allah Subhanehu ve Teâlâ rahmetiyle muamele etsin, bizleri de ilmin gerçek değerini anlayıp peşini bırakmayan kullarından eylesin.(Allahumme Âmin)
 
Whatsapp Destek