İzin İsteyerek Girsinler | Ayşe Ebrar

Hamd, sena ve her türlü övgü Âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. Salat ve selam Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.

Değerli okuyucularımız; geçen ayki yazımızda erkekler ve kadınlar arasında haremlik-selamlık konusundan bahsetmiştik bu ayki yazımızda ise önceki yazımızın devamı niteliğinde olan çocukların ebeveynlerinin ve diğer büyüklerin odalarına girerken izin isteyerek girme adabından bahsedeceğiz.

Hayatın her alanında emir ve yasaklar belirleyerek insanları dünya ve ahirette mutlu edecek mükemmel bir nizam belirleyen Rabbimiz, ev içindeki mahremiyet konusunda da bir takım prensipler ve kaideler koymuştur. Allah (cc) Kur’an ve Sünnetle belirlemiş olduğu kural ve kaidelerle aile hayatını hissi ve ahlaki dejenerasyonlardan koruma altına almıştır.  İslam’ın aile içi ahlakını korumak için koymuş olduğu kural ve kaidelere genel olarak mahremiyet denmektedir. Mahremiyet kelimesi insan vücudu için cinsel arzulara konu olması açısından kullanıldığında cinsel dokunulmazlık anlamına gelir. Aynı zamanda gerek erkek-kadın arasında gerekse de çocuk ve büyük arasındaki bazı sınırları gözetmek anlamına gelmektedir. İslam’ın dışındaki cahiliye sistemlerinde ise gerek aile dışında gerekse de aile içindeki bu ahlaki kural ve kaidelere dikkat edilmez bundan dolayı da büyükler ve çocuklarda ahlaki sapmalara ve psikolojik travmalara sebep olmaktadır.

Maalesef ki yaşamış olduğumuz toplumda edep ve ahlak deyince sadece çocukların ve gençlerin büyüklere olan tutum ve davranışları akla gelmektedir. Hâlbuki İslam dini aile içi edep ve ahlaktan bahsederken sadece çocukların büyüklere karşı davranışlarını değil aile içinde cinsel sapmalardan korunmayı gerek çocukların gerek büyüklerin mahrem olan özel alanlarına saygı göstermeyi içine almaktadır.

Kız olsun erkek olsun çocuklara mahremiyet eğitimi verirken sadece nasihat etmek, “Çocuğum aman dışarıda tanımadığın insanlara karşı dikkatli ol! Dışarıdaki kötü insanlar size zarar vermek için sizi alıp götürmesin” gibi korku içeren sözler söyleyerek çocukların içe kapanmasına ve sosyal çevrelerinden korkup kendini yalnızlığa mahkûm ederek asosyal olmasına sebep olmamalıdır. Ama ne yazık ki birçok anne ve baba daha kendisi bile aile içi mahremiyet konularını bilmemekte ve riayet etmemektedir.

Bir toplumun hem dünyevi hem uhrevi açıdan iyi bir konuma ulaşması o toplumun Kur’an ve Sünnet ölçüsünde yönetilmesi ve eğitilmesine bağlıdır. İşte bundan dolayı da İslam dini anne babalara, çocuklarına İslam’ın diğer konularını öğrettiği gibi haremlik-selamlık, mahremiyet gibi konularını da öğretmelerini emretmiştir.

Ebeveynlerin öğreteceği konulardan biri de çocuklarına diğer insanların ve kendilerinin odalarına girerken izin istemek ve ev içinde de olsa kılık kıyafetlerine dikkat etmek gibi aile içi mahremiyet sınırlarına özen göstererek hem kendilerine hem de tarafların birbirlerine olan mahremiyet konularında onları bilinçli hale getirmektedir. Ebeveynlerin çocuklarına bu mahremiyet eğitimini ve hayâ duygusunu küçük yaştan itibaren kazandırmaya çalışmalıdır. Çocukları hem kendilerinin hem de başkalarının mahrem alanlarını öğretip bu alanlara saygı göstererek yetiştirmelidirler. Bu mahrem olan alanlardan birisi de çocukların ebeveynlerinin odalarına bazı vakitler girmemektir.

Allah (Subhanehu ve Teâlâ) şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Elinizin altında bulunan (cariyeleriniz) ve içinizden büluğ çağına erişmemiş olanlar sizden üç defa izin istesinler: Sabah namazından önce, (dinlenmek için) elbiselerinizi çıkardığınız öğle vaktinde ve yatsı namazından sonra. (Bu vakitler, giyinik olmama ihtimali yüksek olan) üç mahrem vaktinizdir. Bu vakitlerden sonra, (izinsiz yanınıza girmelerinde) sizin için de onlar için de bir günah yoktur. Onlar etrafınızda dolanır/yanınıza girip çıkarlar. Siz de onların yanına girip/etraflarında dolanıyor olabilirsiniz. İşte Allah, ayetleri sizlere böylece açıklar. Allah (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.” [1]

 “Çocuklarınız büluğa eriştikleri zaman, kendilerinden önceki (yetişkinlerin) izin istedikleri gibi (her zaman) izin istesinler. İşte böylece Allah, ayetlerini size açıklar. Allah (her şeyi bilen) Alîm, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.”[2]

 Bu ayetlerin iniş sebebi ise şudur:

Müslüman bir hanım günün birinde Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü! Günün her hangi bir saatinde biri kapımdan odama dalabiliyor, görünmek istemediğim bir halde beni görebiliyor. Artık bir ikaz yapsanız da, kimse kimsenin evine, odasına izinsiz girmese, istemediğim bir görüntü içinde iken görmese...” dedi.

Ömer (radıyallahu anh) de Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü! Beni çağırması için evime gönderdiğiniz çocuk izin istemeden yattığım odaya girdi. Ne kadar toparlansam da beni üzerim açık halde gördü. Keşke Rabbimiz bir yasak koysa da evimize, odamıza izinsiz kimse girmese” dedi. İşte bu ve buna benzer isteklerin çoğaldığı sıralarda Nur Suresi’nin aile hayatına koruma kuralları koyan ayetleri indi.

Bu ayet-i kerimeler akrabaların birbirlerinin yanına girmek için izin istemeleri hükmünü kapsamaktadır. Yüce Allah müminlere sağ ellerinin sahip olduğu hizmetçileri ve ergenlik çağına ulaşmamış olan çocuklarının kendilerinden şu üç halde izin istemelerini emir buyurmaktadır:

1)  Sabah namazından önceki vakittir. Çünkü insanlar o zaman yataklarında uyumaktadırlar.

2) Öğle vaktinde elbisesiz olabileceğiniz vakittir. Bu da kaylule (denilen öğle vakti dinlenme) zamanıdır. Zira insan böyle bir halde ailesi ile birlikte olup elbiselerini çıkartmış olabilir.

3) Yatsı namazından sonra ki vakittir. Çünkü bu zaman da uyuma zamanıdır. İşte hizmetçilere ve küçük çocuklara bu hal (ve zaman)larda aile halkı üzerine izinsiz girmemeleri emredilir. Çünkü bu durumda erkeğin hanımı ile birlikte bulunması ya da buna benzer meşguliyetlerle uğraşması ihtimali vardır.

Bu sebeple yüce Allah: ‘Bunlar sizin elbisesiz olabileceğiniz üç vakittir. Bu üç vakitten sonra size de bir vebal yoktur, onlara da’ buyurmaktadır. Yani belirtilen bu hal (ve zamanların dışında onlara (izinsiz) girmelerine imkân tanımanızdan dolayı sizin için de, onlar için de eğer bu üç halin (vaktin) dışında bir şey görecek olurlarsa bir vebal yoktur. Çünkü (bu vakitlerde) izin almadan girmelerine müsaade edilmiştir ve çünkü onlar size hizmet etmek amacıyla ve başka maksatlarla ‘yanınıza girip çıkarlar.’ Başkaları için müsamaha ile karşılanmayan birtakım hususlar bu şekilde girip çıkanlar hakkında müsamaha ile karşılanabilir.

Nitekim İbn Ebu Hatim şöyle demiştir: Said b. Cübeyr dedi ki: İbn Abbas dedi ki: İnsanlar üç ayeti terk ettiler, onların hükümleri gereğince artık amel etmemeye başladılar. (Bunlar): ‘Ey iman edenler! Sağ ellerinizin sahip olduğu kimseler ve sizden baliğ olmayanlarınız sizden üç defa izin istesinler...’ ayeti; Nisa Suresinde yer alan: ‘Paylaştırma sırasında yakınlar, yetimler ve yoksullar da hazır bulunurlarsa kendilerini o maldan rızıklandırın...’ (Nisa, 8) ayeti ile Hucurat Suresinde yer alan: ‘Şüphesiz ki Allah'ın katında sizin en şerefliniz en takvalı olanınızdır.’ (Hucurat, 13) ayetidir.”[3]

Bazıları bu geçen üç vakitte izin istemenin hükmü asr-ı saadette sahabe ve tabiinin amelinin buna muhalif olarak cereyan etmesi sebebiyle yahut evlerin kapısında örtü bulunmadığı zamanda bununla amel edilmesi sebebiyle “mensuhtur” görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ancak daha doğru olan bu vakitlerde izin istemenin hükmünün mensuh olmayıp muhkem oluşudur. İlim ehlinin çoğunluğunun görüşü de budur.

İmam Ebu Hanife “Âlimlerden hiçbir kimse izin istemenin mensuh olduğu görüşünü kabul etmemiştir” demektedir.

Söz konusu ayet-i kerime, indiği dönemdeki insanların günlük yaşantılarındaki bir uygulamaya işaret etmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken durum, insanların özellikle de eşlerin istirahat ettikleri zaman diliminde, izinsiz olarak yanlarına girilmemesidir. Bu da her zaman ve her yerde geçerli olan bir hükümdür.

“Ayet-i kerime bu üç vakti de kendi ifadesiyle “عورات” açık bulunabilecek mahrem vakit olarak adlandırıyor. Bu üç vakitte gerek hizmetçiler, gerekse buluğ çağına ermemiş olan çocuklar izinsiz girmemelidirler ki onların mahrem yerlerine gözleri ilişmesin. Birçok kimseler bu aile hayatı ile ilgili edeplere riayet etmezler. Onun ruhi, ahlâkî ve psikolojik tesirlerini küçümserler ve zannederler ki hizmetçilerin gözleri efendilerinin mahrem yerlerine kadar uzanmaz. Henüz erginlik çağına ermemiş olan çocuklar bir şey fark etmezler. Hâlbuki psikolojinin geliştiği günümüzde psikologlar diyorlar ki, ‘küçük yaştaki çocuğun gözüne ilişen bazı haller hayat boyu onu tesiri altında bulundurur. Çoğu kere de tedavisi güç psikolojik ve asabi hastalığa tutulmalarına sebep olur.’

Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan yüce Allah, müminleri bu şekilde terbiye ederken sinirleri sağlam, içleri rahat, duyguları terbiye edilmiş, gönülleri temiz, düşünceleri pak bir ümmet inşa etmek istemektedir. Ayet-i kerimenin onların izin istemeleri gereğini bu üç vaktin dışına hasretmeyişinin sebebi, bu vakitlerde mahrem yerlerinin açık olmasının ihtimalinden dolayıdır. Bunun dışındaki vakitlerde hizmetçilerin ve küçük çocukların izin istemeden girmelerinde bir engel görmemektedir. Zira hizmet etiklerinden veya çocuklar küçük yaşta bulunmalarından ötürü içeriye çok girer çıkarlar: ‘Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir mesuliyet yoktur.’ Böylece ayet-i kerime mahrem yerlerin ortaya dökülmesini önlemek konusunda çok sıkı bir tutum takındığı gibi onların da yabancılar gibi girerken ve çıkarken izin istemelerinin zorluğa ve sıkıntıya sebep olacağını düşünerek diğer engelleri bertaraf etmektedir.

Ama çocuklar buluğ çağına erince artık onlar da yabancılar hükmüne girerler ve bir önceki ayetlerin beyanına göre her vakit giriş çıkışlarında izin istemeleri gerekir.”[4]

İnsanların En Mahrem Alanları İstirahat Mahalleridir.

Müfessir Nesefi ayeti şöyle yorumluyor: “Çocuklar, ihtilâm ile veya yaş icabı buluğa erdikleri zaman, diğer büyük erkekler gibi, istirahat odalarına girmek için bütün vakitlerde izin alarak girerler. Fakat insanların çoğu bundan gafildirler.[5]

İbn Abbas (rhuma) dedi ki: “Şüphesiz Allah Halim'dir, müminlere karşı çok merhametlidir ve O, ayıp hallerin görülmemesini (setri) sever. İnsanların evlerinin ne perdeleri, ne de başkalarına karşı örten örtüleri vardı. Bazen hizmetçi ya da çocuk yahut kişinin himayesindeki yetim bir kız adamın yanına o ailesi üzerinde iken girebiliyordu. Allah onlara bu elbisesiz olunabilecek vakitlerde izin istemelerini emretti. Yüce Allah böylelikle onlara bu gibi hallerinin, başkalarının görmesine karşı korunmasını ve hayrı getirdi. Ondan sonra da bununla (gereğince) amel eden kimseyi görmedim.”[6]

“Çocuklar da erginlik çağına girdiklerinde ki asıl delili ihtilam olmalarıdır. Yaşlarının da en azı kızda dokuz, oğlanda on iki, normali ve görüleni on dört, on beş en sonu ise on yedi, on sekiz yaşlardır” [7]

Yanlarına İzinsiz Girilmeyenler Kimseler


1) Anne & Baba

Abdullah bin Mes'ûd'a bir adam geldi, ‘Annemin odasına girmek için de izin isteyecek miyim?’ dedi. O da: ‘Seni görmek istemeyeceği bazı anları olur.’ dedi.”[8]

Musa bin Talha diyor ki: “Babamla beraber annemin yanına gittik. O, içeri girdi, ben de arkasından girdim. Döndü, beni göğsümden itti; arkam üstü oturdum, sonra bana: ‘İzinsiz mi giriyorsun?’ dedi.” [9]

Demek ki, ebeveyn hem büyük çocuklarından, hem de eşler arası münasebetlerine aklı erebilecek yaşa gelen çocuklarından ayrı bir odada yatarlar. Bu çocuklar da bu üç vakitte veya ebeveynlerin üzerlerini değiştirdikleri zamanlarda onların bulunduğu odaya müsaadelerini almadan giremezler.

Büyük çocukların ebeveynleri ile olan münasebetlerine gelince; bu hususa şu hadis-i şerif ışık tutmaktadır:

Ata bin Yesar anlatıyor: “Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellam) bir zat gelerek sordu: ‘Ya Rasulallah, annemin yanına girerken izin isteyeyim mi?’ ‘Evet’ cevabını verince, o zat tekrar, ‘Ama ben onunla beraber evde oturuyorum’ dedi. Rasulullah ise ‘Ondan izin iste.’ buyurdu.  O zat, ‘Ben onun hizmetini görüyorum’ deyince, Rasulullah ‘Annenden izin iste, onu çıplak olarak görmek hoşuna gider mi?’ diye sordu. O zat, ‘Hayır’ dedi. Bunun üzerine Rasulullah, ‘Öyle ise her seferinde yanına girerken annenden izin iste’ buyurdu.” [10]


2) Kız kardeş      

Ata el-Horasanî diyor ki: “İbn Abbas'a sordum, ‘Kız kardeşimin yanına girmek için izin isteyecek miyim?’ dedim. O da, ‘Evet’ dedi. Tekrar sordum, ‘Yanımda bakımlarını temin ettiğim ve geçindirdiğim iki kız kardeşim var, bunlardan da mı izin isteyeceğim?’ dedim. O da ‘Onları çıplak görmek ister misin?’ dedi.”[11] 


3) Çocuklar

Câbir bin Abdullah diyor ki: “Bir kimse çocuğunun ve ihtiyar kadın da olsa, annesinin, kardeşinin, kız kardeşinin ve babasının yanına girmek için izin ister.”[12]

Hülâsa, aile fertlerinden kimin yanına girilmek isteniyorsa, ondan izin istenir, yanına öyle girilir. Bu, ilahi bir emirdir ve Peygamberimizin temiz sünnetidir. Bunlara riayet eden fertler ve toplumlar mutlu olurlar. Buna riayet etmeyip de münasebetsiz ilişkide bulunan kimseleri, etrafımızdan duyuyor ve medyada görüyoruz. (Allahu müstean)

Velhamdulillahi Rabbil alemin….


    
 
[1] Nur, 58
[2] Nur, 59
[3] İmam Hafız İbn Kesir, Muhtasar İbn-i Kesîr Tefsiri, c.5 s.103 (İstanbul, Polen Yayınları, 2015)
[4] Seyyid Kutub, Fîzılâl-il Kur'an, c.10 s.468-469 (İstanbul, Hikmet Yayınları)
[5] Medarik, 4/417
[6] Ebû Dâvûd, Edeb 129-130
[7] Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c.6 s.44 (İstanbul, Azim Yayınları, 2020)
[8] Buhari, Edebu'l-Müfred, Hadis No: 1059, 1060, 1090
[9] a.g.e. Hadis No: 1061
[10] Muvatta, İstizan:1
[11] a.g.e. Hadis No: 1063
[12] a.g.e. Hadis No: 1062
Whatsapp Destek