Kâfirleri Tebrik Etmek ve Taziyede Bulunmak | Hüseyin Oral

Allah’a ibadet etmek için yaşadığımız hayatın tüm günlerini yaratan, bu günler içinde seçip değer verdiği günleri tayin eden Allah (c.c) dır. Allah (c.c) ile sınır mücadelesine giren insan toplulukları ibadet üzere yaşamanın gerekmediğini insanın kendi kendine dilediği yaşantıyı yaşayabileceği yanılgısı içerisindedirler. Bu sapkın hayat biçimine saplandıkça kendilerine Allah (c.c) ve onun gönderdiği Resullerin yolundan bağımsız bir yaşam tarzı ve kendi aciz akıllarıyla uyduruk kutsallar icad ederler. Kutsallık atfettikleri kişilerin doğum veya vefat günleri başlarına gelen sevindirici veya üzücü hadiselerin seneyi devriyeleri gibi daha birçok sebeple kutladıkları ya da yas tuttukları günleri vardır. Adına ister bayram desinler isterse de başka uyduruk isimler bulsunlar; içine düştükleri sapkınlık her halükarda yaratıcıları olan Allah’a isyan ve onun yeryüzünde uygulanmak üzere gönderdiği şeriata bir başkaldırı demektir.    

İslam’a ait olmayan Yahudiler Hristiyanlar Mecusiler ve daha birçok batıl ve muharref dinlerden günümüze kadar yaşatılmaya çalışılan kaynağı ve içeriği bakımından küfür veya haram olan adına bayram denilen günler veya geceleri vardır. Şirk ve küfür toplumlarının içinde sıkışıp kalmış müminler dünya hayatını Allah (c.c) ye ibadet temelinde yaşamak zorunda oldukları için Allah’ı (c.c) hiçe sayanların uyduruk bayramlarına karşı vela ve bera akidesi sınırları içinde kalmak zorundadırlar. Sebebi ne olursa olsun İslam’ı yaşamayan hatta bir yaşam biçimi olarak tanımayanların küfür veya haram olan tüm adet gelenek bayram örf ve adetlerinden kendilerini soyutlamalı şirk toplumu kendilerini isyana sürüklemek istese bile yine de bera akidesinin gereğini yerine getirmelidirler.

Kâfirlerin kendi batıl dinlerine ait olan bayramlarını tebrik etmek veya onlarla birlikte kutlamak müminin imanıyla çelişen bir durumdur. Eğer tebrik edilen Noel veya paskalya bayramı gibi onların batıl dinlerine ait bir bayram ise tebrik eden veya onlarla birlikte bu bayramları kutlayanlar dinden çıkarlar. Bu şekilde davrananlar kâfirlerin küfründe onlara vela göstermiş ve küfürlerinden razı olmuş demektir. Çünkü Noel bayramı demek onların Allah’a (c.c) nisbet ettikleri çocuğun dünyaya gelmesinin kutlamasını yapmaktır.  Allah (c.c) çocuk edinmemiştir bundan da münezzehtir. Noel’i kutlayanlar bu küfrü onaylamış ve Allah’a (c.c)çocuk isnat edenlere karşı bera göstermek yerine küfürlerinde onlara karşı gelmeyerek küfre girmişlerdir. Bu konuda Ramazan el buti, Yusuf el-Karadavi ve İhvan cemaatinden bazı deccallerin Hristiyan’ların noel bayramlarını kutlamanın caiz olduğuna dair kavmiyetçilik adı altında verdiği fetvalar hiçbir mümini en ufak bir tereddüde düşürmemelidir.

Son zamanlarda Yahudilere karşı büyük bir mücadelenin içinde olan Hamas hareketinin komutanlarının her yılbaşında Hıristiyanların Noel bayramlarını kutlaması ve bu işe normal bakması da göz ardı edilemeyecek olan gerçeklerdendir. Her ne kadar mazlum pozisyonunda olsalar da zamanında ellerindeki bölgeleri küfür ve şirk yasalarıyla yönetmelerinden ve kâfirlere karşı gereken berayı uygulamamalarından dolayı müminlerin gözünde olması gerekenden başka bir yerde değildirler.

İslam akidesi üzere olmayanların sevinçlerini yaşadıkları veya üzüntülerini paylaştıkları bütün günleri hiç şüphesiz küfür kapsamında değerlendirilmez. Çocuklarının doğması veya bir musibetten kurtulmaları halinde onların sevinçlerini paylaşmak tebrik etmek dinlerine ait olmayan dünyalık hususlardandır. Böylesi günlerinde onları kutlamak konusunda ise İslam âlimleri arasında bazı ihtilaflar vardır.

İbni kayyim r.h bu konuyla ilgili  olarak bir fasıl açmış ve kafirlerin evlilik çocuk gurbetteki bir yakınına kavuşma bir musibetten kurtulma ve benzeri durumlarda sevinçlerinin paylaşılması tebrik edilmelerinin caiz olduğu  konusuna yer vermiştir. İmam Ahmed’ten ise bu konuda iki rivayet vardır bir rivayette caiz olduğunu ifade ederken diğer bir rivayette caiz olmadığına hükmetmiştir.    
 
İman etmemiş kimselerin sevinç veya hüzün içinde bulundukları günlerinde onlarla birlikte olmak sevinçlerini ve hüzünlerini paylaşmak bir mümin açısından İslam’ın maslahatına göre değerlendirilir. Eğer onların tebrik edilmesi veya üzüntülü zamanlarında desteklenmesi İslam’ı kabul etmelerinde bir etki yapacak kalplerini İslam’a ısındıracak kendilerinden daha önce görülen bir iyiliğe karşılık sayılacak  veya müminlere fayda getirecekse bir sakıncası olmaz. İslam’ın ve müminlerin elde edecekleri faydalar daima göz önünde bulundurulur zarar görülecek olan her türlü ilişkiden sakınılmalı faydalı olacak ilişkilerde ise geri planda kalınmamalıdır.

Kâfir toplumlar içinde yaşamak zorunda kalan müminlerin en çok karşılaştıkları sorunlardan biri de ölen yakınlarının taziye edilmesidir. Eğer kendileri ile savaş halinde bulunduğumuz kâfir kimseler ölürler veya başka bir musibete uğrarlarsa kesinlikle taziye ziyareti yapmak caiz değildir. Müminler olarak kendileriyle savaşılan kâfirlerin zaten ortadan kalkmaları için uğraşır onların başına gelecek musibetlere üzülmezler.

“De ki: Siz bizim için ancak iki iyilikten birini beklemektesiniz. Biz de, Allah'ın, ya kendi katından veya bizim elimizle size bir azap vermesini bekliyoruz. Haydi, bekleyin; şüphesiz biz de sizinle beraber beklemekteyiz.” (Tevbe, 52)

İlim ehlinden bazıları yine İslam’ın ve müminlerin elde edecekleri şeri bir fayda bulunması halinde kendileriyle savaş halinde olmadığımız kâfirlerin taziye edilmelerinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Müminlerin özellikle bazı kafir yakınlarının taziyelerine gittiklerinde ayrı bir itibar gördükleri varsa bile aralarındaki sürtüşmelerin unutulduğu ve kalplerinin yaşadıkları acı sebebiyle yumuşadığı bir gerçektir. Kendilerini teselli eden birinden duyacakları her türlü nasihate açık olmaktadırlar. Böyle bir fırsatı elde eden mümin ölümün ibret alınması gereken mesajları üzerinden doğru akideyi anlatır. Şirki Allah (c.c)’nün affetmeyeceğinden dünya hayatının geçiciliğinden tağutların peşinden sürüklenildiği zaman akıbetin hayırlı olmayacağından ve birçok uygun konudan bahsederek İslam davetini rahatlıkla yapabilir. İslam davasının derdinde olduğunu, kin ve düşmanlık değil İslam kardeşliğinin tesis edilmesi için çabaladığını oradakilere kolaylıkla hissettirebilir. İslam’a ve İslam kardeşlerine birçok faydayı sağlayabileceği böylesi ortamlardan istifade etmek zaten müminin arayıp da bulamadığı fırsatlardandır.

İslam’a karşı savaşan müminleri her halükarda yok etmeye uğraşan Allah (c.c) ve Resul’ünün düşmanı olan kâfirlere ise taziye ve benzeri teselli ziyaretleri yapmak kesinlikle caiz değildir. Yukarıdaki ayette de belirtildiği üzere onların başına gelecek musibetleri ve Allah (c.c)’nün onları kahr-u perişan etmesini bekleyip dururken taziye etmek onlardan yana taraf olmak onlara vela göstermek demek olur ki bu da açık bir küfürdür.

Hastalandıkları zaman kâfirlere hasta ziyareti yapmak da aynı ölçülere tabidir. Müminleri ortadan kaldırmak için cephe almadıkları sürece hasta ziyaretleri yapılabilir.

İmam Buhari müşrik hastanın ziyareti başlığı altında şu hadise yer vermiştir:

Enes’den (r.a) rivayete göre bir Yahudi’nin oğlu Rasulullah (sav)’e hizmet ederdi bu çocuk hastalanınca Rasulullah (sav) yanına gidip onu ziyaret etti ona ‘Müslüman ol’ dedi çocuk da Müslüman oldu. Said bin Müseyyeb de babasından Ebu Talip ölüm hastalığında iken Rasulullah (sav) onun yanına geldi dediğini nakletmektedir.
 
İbni Battal dedi ki; İslam’a girme çağrısını kabul edeceğini ümit ettiği takdirde müşrik bir hastayı ziyaret etmek meşrudur. Eğer böyle bir ümidi yoksa değildir.

Görüldüğü kadarıyla bu durum maksatların değişikliğine göre farklılık arz eder. Bazı hallerde hasta müşriki ziyaret etmek bir başka maslahatı da gerçekleştirebilir.

El-Maverdi der ki. Zimmi bir hastayı ziyaret etmek caizdir. Kurbet (Allaha yakınlaştırıcı ameli) işlemek onunla birlikte söz konusu olan komşuluk yahut akrabalık gibi saygı duyulması gereken bir tür ilişkiye de bağlıdır.

Şerrinden emin olmak, İslam’a bir nefer daha kazandırmak, Mümin’lere faydalı bilgiler elde etmek veya buna benzer faydaları elde etmek maksadı güdüldüğü zaman müşrik hastaları ziyaret etmemizde Rasulullah’ın (sav) bir sünnetini de yerine getirme fırsatı vardır. Bilinçli bir mümin İslam daveti açısından elde ettiği bütün fırsatları değerlendiren kimsedir. Hayatının bütün evreleri davasına hizmetle geçer.
 
Allah (c.c) bütün mümin kardeşlerimize dava bilinci ihsan eylesin. 

ALLAHUMME AMİN
 
 
 

 
Whatsapp Destek