Kişi Sevdiğiyle Beraberdir | Burak Gültepe

Ey Kardeşlerim! Kimlerle birliktesiniz, kimleri seversiniz?

Siz de şu hususa üzülüyor musunuz? Nebiler ve sahabilerle cennette birlikte olmak istiyorsunuz; Kur’an ve sünnette ise onların yaptığı fevkalade amelleri okuyorsunuz. Ancak kendi amellerimize baktığımızda onların seviyesine ulaşmanın ne kadar zor olduğunu görüyoruz ve bu durum bizi üzüyor. Onlarla asla birlikte olamayız hissine kapılıyoruz. Fakat unutmamalıyız ki, salih insanlarla amelde yarış edemesek de, bu onlardan ayrı düştüğümüz veya onlarla birlikte olamayacağımız anlamına gelmez. 

Enes b. Mâlik şöyle anlatıyor: “Çölden bir bedevînin gelip Allah Resulüne soru sorması hoşumuza giderdi. Resûlullah (sav.) bir gün kalktı ve halka vaaz ve nasihat etmekteydi. O esnada bir bedevî çıkageldi. Hiç beklemeden gür sesiyle zihnini günlerdir meşgul eden sorusunu sordu: “Ey Allah’ın Resulü! Kıyamet ne zaman kopacak?” Bu soruyu işiten Allah Resulünün yüzü asıldı. Biz ona: “Otur! Bak Allah Resulüne hoşlanmadığı bir şeyi sordun!” dedik. Adam aynı soruyu tekrar sordu. Peygamberimizin yüz ifadesi daha da değişti. Bunun üzerine biz adamı oturttuk. Adam üçüncü defa kalktı ve soruyu bir kez daha tekrarladı.

Tam o sırada namaz vakti geldi ve namaz için kâmet getirildi. Allah Resulü namazı kıldırdıktan sonra döndü ve “Kıyametin ne zaman kopacağını soran kişi nerede?” dedi. Adam, “Benim ey Allah’ın Resulü (buradayım)!” dedi.

Allah Resulü, “Peki, sen onun için ne hazırladın?” diyerek soruya soruyla karşılık verdi. Adam, “Ben, onun için pek fazla (nafile) namaz, oruç ve zekât hazırlayamadım. Fakat ben, Allah ve Resulünü (çok) seviyorum!” dedi. Bu cevap üzerine Rasûlullah (sav) “Kişi sevdiğiyle beraberdir ve sen de sevdiklerinle beraber olacaksın!” buyurdu. [1]

Şerh: 

Soruyu soran bir bedevî, sorunun muhatabı Allah Resûlüdür.  Kıyamet saatinin sorusu ise bir beşer olan Rasulullah’ı (sav) aşan bir meseledir ve bu ısrarlı soru karşısında hoşnut olmamıştı. Aynı soruyu Rasulullah (sav)’e Cibril (as) da sormuştu da şöyle cevap almıştı: “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir.” [2]

Hakikat şu ki, kıyamet saatinin bilgisi yalnızca Allah’tadır. Ondan başkası onu bilmez: “Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah’ın katındadır.” [3]

Kalp buğz eder!

Ey kardeşim! Kardeşlerine sakın buğz etme. Tabiatımız gereği bazı kötü hasletler içimizde yer edebilir. Örneğin, insanlar bazen başarılı kimseleri görür ve maşaÂllah demek yerine onlardaki ilme ve salih amele buğz edebilirler. Bu tür olumsuz duyguların önü kesilmediğinde, kalpte buğz ve nefret baş gösterdiğinde sonuçları tahmin edilemez. Gıybet, haset, iftira gibi birçok kötü niyetli davranış hem kalbimizi hem de amellerimizi kirletebilir. Mesela, Yahudilerin Rasulullah (sav)’i nasıl çekemediklerini ve sonunda kendilerine indirilen vahyi bile inkâr ettiklerini düşünelim. “Onlar: 'Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir' demekle Allah'ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler.” [4]

Bu, insanın içindeki olumsuz duyguların nereye varabileceğini gösteren bir örnektir. Kalbimizi temiz tutmak ve olumsuz hisleri kontrol altında tutmak önemlidir. Kalbimizin ıslahı için dua etmeli ve gayret göstermeliyiz. Rabbimiz, kötülükten kaçınıp salih amel işleyen kulunu yardım edecektir. Rasulullah (sav) şöyle dua ederdi: “Ey kalpleri halden hale çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.” [5]

Amel noktasında ise gevşeklik göstermemeliyiz. Yüce Allah amel edenin amelini bereketlendirecektir: “O bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim." [6]

Allah için sev, Allah için buğz et!

Fıtratını bozmamış bir insanda olması gereken iman ve iman ehlini sevmek; küfür ve şirk ehline buğz etmek, sevmemektir. Bunun aksine sevilmeye lâyık olmayan insanlara muhabbet besleyip, iman ehli Müslümanlara buğz etmek de kişiyi bedbaht eder. Bu sebeple insan, kimlere muhabbet beslediğine ve kimlerden nefret ettiğine son derece dikkat etmelidir. Mesela Yahudiler vahiy meleğine de buğz ettiler. Yüce Allah onları kafirlikle vasıflandırdı: “Her kim Allah'a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır.” [7]

Bu hayatta her şey zıddı ile bilinir. Muhabbetin zıddı da nefrettir. Allah’ın sevmediklerinden nefret etmek, Allah’ı sevmenin gerçek ölçüsüdür. İşte bu sebeple imanı ve iman ehli kardeşlerimizi bütün hatalarına rağmen sevmemiz gerekmektedir. Küfür ve küfür ehline de bütün iyiliklerine rağmen buğz etmek imanın bir gereğidir. Bu husus hemen Kur’an’ın başında/ilk sayfasında bile geçmektedir: “Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.” [8]

Gazaba uğrayanlar Yahudiler, sapanlar ise Hristiyanlardır. Peki kendilerine nimet verilenler kimledir?

 “Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddıklar/doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.” [9]

Peygamberlerle, sıddıklarla ve şehidlerle birlikte olmak isteyen, öncelikle onları sevmelidir ki ahirette onlarla bir araya gelebilsin. Başka bir deyişle, ahirette nebilerle, sıddıklarla ve şehidlerle bir arada olacak olanlar, dünyadayken onları seven ve izlerinden gidenlerdir. İşte müminlerin vasıfları böyledir. Onlar; bireysel, ailevi, toplumsal ve siyasi her alanda, her daim Allah’a danışarak yaşarlar. Allah’ın çektiği yere giderler, boyunlarındaki kulluk ipinin ucu Allah’ın elindedir. Çünkü O’na iman eder ve O’na güvenirler. Kalpleri hakka bağlı, batıldan ise uzaktır. Amelleri kusurlu olsa da, büyük gün için azimle çabalarlar. Salih kişilere hased etmeden, onları örnek alıp muhabbet beslerler. Onlar ki çağrıya sessiz kalmazlar:

“Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulü’ne icabet edin.” [10]

Evet, Kur’an ve sünnet hayattır, hayatta kalmaktır. Kur’an ve sünnete uzak olan kalpler ise ölen veya ölüme giden kalplerdir. Tıpkı meyve veren bir ağacın yakılmayıp, bahçıvan tarafından özenle bakılması; meyve vermeyen kuruyan ağacın ise yakılmaya müsait olması gibi. Böylesi bir akıbetten Allah’a sığınırız.

Bu dünyada da ahirette de seven sevdiğiyle birlikte olacaktır!

Hadis, müminleri hem Allah rızası doğrultusunda yaşamaya hem de Allah rızası dairesinde yaşayanları sevmeye davet etmektedir. Ve bu öyle bir manidar nasihattir ki, kötü anlamda da böyledir. Kötü dostlar, kötü liderler, ahlâksız dernekler, şirkin yuvası tarikatlar, egemenlik taslayan müstekbirler, faizli bankalar... Bir kimse neyi seviyor ve kiminle birlikte oluyorsa bu dünyada da ahirette de onunla birlikte olacaktır. Hadisin sonu ise şöyle bitmektedir: Enes (ra) şöyle demiştir: "Müslüman olduğumuz günden beri bu habere sevindiğimiz kadar hiç sevinmemiştik. Çünkü biz de Allah'ı ve O'nun Resulünü seviyoruz. Bu yüzden, kıyamet gününde sevdiklerimizle beraber olmayı umuyoruz."

 “(Ahirette) Her insan grubunu imamlarıyla (bağlı oldukları ve peşine takıldıkları lider takımı, hocaları, evliyaları, üstatları ve tağutlarıyla) çağıracağımız (hesap) günü, artık kimin kitabı (amel tutanağı) sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve zerre kadar haksızlığa uğratılmayacaklardır... (Ama hainler, nankörler ve kâfirler ise pişman ve perişan olacaklardır.)” [11]

O halde zorlu bir hesabı hafifletme adına öncelikle Kur’an ve sünnet ile birlikte olup, doğrularla ve gayretli kardeşlerle birlikte olmalıyız. Tembellik en büyük düşmanımız olmalı. Çünkü nice hakkı bilen kimse sırf bu tembelliği, ağırdan alması sebebiyle hayırlardan mahrum kalıyor. Ama bizler programlı olursak, günlük programlı derslerimiz olursa yahut hedeflerimiz olursa bu zararı telafi edebiliriz.

Laiklerin, demokratların, partilerin ve şirk içindeki tarikatların ve benzeri her bir kurumun, Kur’an ve sünnetten uzak yapılanmaların hepsinden uzak durmak dinimizin selameti için gereklidir. Çünkü onlar dini referans almazlar. Bir kanun çıkaracakları zaman Allah’a ve Resulüne sormazlar. Yani Kur’an ve sünnete danışmazlar. Bu yüz çevirme küfrüdür. Allah’ı ve Resulünü seven birisi böylesi kimselerden uzak durur. Rabbimiz bize şöyle nasihat eder:

 Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rükû' ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren müminlerdir.” [12]

O müminlerin dostları Allah Teâlâ, O’nun Rasulü (sav) ve huşû içinde namazını kılan, zekâtını veren ve Allah’ın emir ve yasaklarına ihlâsla boyun eğen müminlerdir. Bunların dostluğu, başkasını dost edinmeye ihtiyaç bırakmayacak derecede güzel, önemli ve üstündür. Bu şekilde muhabbet ve kardeşlik hisleri içinde Allah, Rasulü ve birbirleriyle dost olan mü’minler, Allah’ın taraftarlarıdırlar.

Allah’ın dostluğu, O’nun düşmanlarına düşman olmak demektir. Nitekim İbrâhim’in (as) kavminin taptığı putları kastederek: “O putlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur” [13] demiştir. Laiklik, demokrasi, parlamento, müşriklerin bayramları da zamanımızın putlarıdır. Mü’minler bunlara düşman olmak, uzak durmak zorundadır.

Bu konuda İbrahim (as) ve beraberindekilerin güzel bir örnekliği mevcuttur: “İbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi.” [14]

Tarih boyunca birçok toplum, Allah’ın sunduğu hayat yerine kendi arzularına göre yaşamayı tercih etmiştir. Siyasetten dini inançlara, yaşam tarzlarından hukuka, eğitimden ticarete kadar her alanda, bu tercihlerini heva ve heveslerine göre şekillendirmişlerdir. Ancak Rabbimiz, bizi bu tür arzulardan sakınmamız konusunda uyarır: “Sonra seni bu emirden bir şeriat üzerine kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.” [15]

İşte Rabbimiz, kullarının vahiy kaynaklı yaşamasını ve safların ayrılmasını istemektedir. Mü’minler küfür ve şirkten teberrî edecekler, onlardan uzak duracaklar ki diğer Müslümanlara ve kendilerinden sonra gelen nesile örnek olabilsinler; Allah’a layık şekilde kulluk yapabilsinler.

Müminleri dost edinmek ise onlarla din kardeşi olmaktır. Bu hususta Allah Teâlâ: “Bütün mü’minler kardeştir” [16] buyurur. Efendimiz de (sav): “Sizden biriniz kendisi için istediğini din kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olmaz” ihtarında bulunur. [17]

Kardeşliği zedeleyecek, ayrılık getirecek her tür amelden, sözden uzak durmak gerekir. Rabbimiz şöyle buyurur; “Kendilerine açık deliller geldikten sonra ayrılığa düşüp ihtilaf edenler gibi olmayın! İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” [18]

Aramızdaki sevgiyi nasıl artırırız?
  • Selamı yayın
  • Seven sevdiğini söylesin
  • Seven sevdiğini ziyaret etsin
  • Hediyeleşin
  • Hak ile meşgul olun
  • Hüsnü zan şiarınız olsun
  • Ne olursa olsun sevin
Selamı kesmek, görmezlikten gelmek, biriyle karşılaşınca somurtmak nasıl ki kalbi katılaştırırsa, selam vermek, ziyaret etmek, gülümsemek ve hâl hatır sormak da kalpleri yumuşatacaktır. Efendimiz (sav) şöyle buyurur:

“Ben size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”[19]

Selamın manası çok güzeldir; “Ey kardeşim! Benden sana zarar gelmez. Barış, huzur ve esenliğin sizin üzerinizde olmasını yüce Allah’tan niyaz ederim” demektir. O halde kardeşlerimize selam vermek için çarşı pazarlara çıkalım. “Bu sebeple Abdullah b. Ömer sadece selâm vermek üzere çarşıya çıkar ve karşılaştığı bütün müslümanlara selâm verirdi.”[20]

Hatta selam vermek için fırsat kolla: ''Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin.''[21]

Sevdiğimiz insanları kalbimizde saklıyoruz! ‘Aman kimse bilmesin’ diyerek, belki utanarak farklı duygular içinde olabiliyoruz. Ama Rasûlullah’ın (sav) sözlerine kulak vermeliyiz:

Enes İbni Mâlik (ra) şöyle dedi: Peygamber’in (sav) huzurunda bir adam vardı. Bir başka şahıs ona uğrayıp geçti. (Arkasından, Peygamber’in huzurundaki kimse): Ey Allah’ın Resûlü! Ben bu kişiyi gerçekten seviyorum, dedi. Peygamber (sav): “Peki, sevdiğini ona bildirdin mi?” buyurdu. Adam: Hayır, dedi. Peygamber: “Ona bildir” buyurdu. Adam derhal kalkıp o şahsın arkasından yetişti ve: ‘Ben seni Allah için seviyorum’ dedi. O da: ‘Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin’ karşılığını verdi.[22]

Selam vermek, yüze gülmek, hâl hatır sormak salih amellerdendir. Bunların yanına ziyaretleşmeyi de katalım. Ey kardeşlerim! Bir kardeşinizin ziyaretine gittiğiniz zaman alacağınız ecri biliyor musunuz? Malum, ecri bilmeyen küçücük sıkıntılara bile katlanamaz ama mükafatı bilen, nice yüzlerce kilometreyi aşmaya azmeder. Nebi (sav) şöyle buyurdular:

“Adamın biri, bir başka köydeki (din) kardeşini ziyaret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek için onun yolu üzerinde bir meleği görevlendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek: “Nereye gidiyorsun?” dedi. Adam, “Şu (ileriki) köyde bir din kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum” cevabını verdi. Melek, “O adamdan elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?” dedi. Adam: “Yok hayır, ben onu sırf Allah rızası için severim, onun için ziyaretine gidiyorum” dedi. Bunun üzerine melek: “Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öylece seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın sana gönderdiği elçisiyim” dedi.”[23]

Sevginin karşılığı ancak sevgidir. Allah için sevmek, dostları Allah için ziyaret etmek büyük fazilettir. “Hediyeleşin ki aranızdaki sevgi artsın”[24] nasihatini de yerine getirdiğimizde nasıl bir sonucun olacağını hayal edin. Velev ki en kötü bir şekilde ayrıldığınız kardeşiniz olsun ve şu sayılan tavsiyeleri yerine getirin. Hem kendinizin hem de kardeşinizin kalbi yumuşamaz mı? Rabbim gereksiz gururlardan hepimizi korusun ve razı olduğu amelleri kolaylaştırsın. Çünkü bu basitmiş gibi görünen amelleri yapan azdır. Gurur yapan hatta ölene dek konuşmamaya niyet eden çoktur. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur da ‘iman kardeşliğini’ paylaştığın insanların hatırı olmaz mı!?

Öte yandan, biz Müslümanlar olarak Rabbimizin kitabına ve elçisinin sünnetine ilgi göstermezsek, yani hak ile meşgul olmazsak, boş ve anlamsız pek çok işe dalma riskiyle karşı karşıya kalırız. İnsan doğası gereği boş duramaz. Çevremizdeki insanların hatalarını ve gıybetlerini duyduğumuzda, onlara karşı ister istemez bir soğukluk hissederiz; bu da kardeşlik bağlarımıza zarar verir. Günümüzde insanlar sıklıkla boş vakit geçirdikleri için dedikodu yapma eğilimindeler ve tartışmalar için bolca zaman bulabiliyorlar. Bu durumdan kurtulmanın en etkili yolu, vaktimizi hayırlı işlerle değerlendirmektir.

Bir kardeşten duyacağımız olumsuz şeyler olduğunda ise mümkün mertebe duyulan şeyi hayra yormalıyız. ‘Bana selam vermedi’ diyen birine ‘belki seni görmemiştir’ diyelim; ‘benim ziyaretime gelmiyor’ diyen birine ‘derdi çoktur, unutmuştur, sen ona git’ diyelim… Yani Müslümanlara müsamaha gösterelim. Bir mesele apaçık olmadığı sürece hüsnü zannımızı bozmayalım. Bu bize Allah’ın bir emridir:

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır.”[25]

Oldu ki, bir Müslümanın ciddi bir yanlışı ile karşılaştınız. Bu durumda ise hemen onu silip atamazsınız. Günahına buğz edebilir ama imanı ölçüsünde yine de onu sevmelisiniz. Onun ıslahı için nasihat etmeli, belki tavır almalı yahut zulmüne engel olmalısınız. Bunların hepsi yine sevginin birer tezahürüdür.

Son olarak bunların hiçbirini yapamam/yapamıyorum diyen kimseye tavsiyemiz ise; Rasûlullah (sav) buyurdu ki:

“İnsanlara zarar vermezsin. Zira bu da kendi kendine iyilik etmen demektir.”[26]

Rabbim bizlere Kendisini sevmeyi ve O’nun sevdiklerini sevmeyi nasip etsin. Yine O’nun sevmediğini sevdirmesin, düşmanlarıyla düşman eylesin. Allahumme âmin.
 
[1] (Buhari ve Müslim)
[2] (Buhari)
[3] 31/Lokman 34
[4] 6/En’âm 91
[5] (Tirmizi)
[6] (Buhari ve Müslim)
[7] 2/Bakara 98
[8] 1/Fatiha 6-7
[9] 4/Nisâ 69
[10] 8/Enfâl 24
[11] 17/İsrâ 111
[12] 5/Maide 55
[13] 26/Şu’arâ 77
[14] 60/Mümtehine 4
[15] 45/Câsiye 18)
[16] 49/Hucurât 10
[17] (Buhari ve Müslim)
[18] 3/Âl-i imrân 105
[19] (Müslim)
[20] (Muvatta)
[21] (ebu Davud)
[22] (ebu Davud)
[23] (Müslim)
[24] (Muvatta)
[25] 49/Hucurât 12
[26] (Buhari ve Müslim)
Whatsapp Destek