Nasihatçinin Hazırlığı

Nasihatçinin insanların huzuruna çıkmadan önce yapması gereken hazırlıkları vardır. Karşısındakilere öncesinden herhangi bir hazırlık yapmaksızın nasihat etmeye kalkan kimse birçok açıdan kendisini zora sokacak durumlara düşebilir. Böylesi önemli bir görevi icra ederken söylediklerini kesin ifadelerle vurgulayabilmek,  dinleyenlerin kalbine tesir edebilmek ve Allah adına görevini tam manasıyla ifa edebilmek için hazırlıklarını yeterli seviyede tamamlamış olmalıdır.
Hitap edilecek olan toplulukların dini ihtiyaçlarını karşılamak üzere herhangi bir konuyu seçerken çevresinde en çok ihtiyaç hissedilen konuları öncelemesi, en önemlilerinden başlaması ve başladığı konunun da sonuna kadar hakkını vermesi icab eder.
Genellikle anlatılacak olan konunun seçiminde zorlanan nasihatçi herhangi bir meselenin başlığından harekete geçecek olursa o meseleyle bağlantısı olan birçok konunun da birbiri ardınca dizili verdiğini görür. Eğer başlığını gözden geçirdiği bir konuya yoğunlaşacak olursa Allah kendisine yardım eder. Öncelikle anlatması gereken konularda kalbine bir genişlik verir sonraki nasihatlerinde anlatması gereken meseleleri de birer birer önüne seriverir.
Kalbinde halis bir niyetle içinde bulunduğu toplumun vakıasını Allah’ın (cc) rızasına göre yönlendirmek isteyen bir nasihatçi, kendisinin konuların seçiminde nasıl hareket ettiğini şöyle anlatıyor:
“İnsanların birbirleriyle yaşadıkları duygusal ilişkiler, dilleriyle konuştuklarından başlayarak bir yön kazandığı için öncelikle dilin afetlerini konu edinmek istemiştim. Dilin afetleri içerisinde insanların birbirine en çok zarar verdikleri konuların başında da yalan geliyordu yalan konusunu Kur’an ayetleri üzerinden ele aldığım zaman yalanın en kötüsünün Allah’a (cc) karşı yalan uydurmak, sonrada  peygambere yalan isnad etmek olduğunu gördüm ve ilk nasihatlerim bu konuları anlatmakla başladı. Bu konuları birbiri ardınca anlatmakta iken sahabenin yalanla itham edildiğini ve sahabenin tezkiyesiyle ilgili konularında anlatılması zarureti oluştu. Bu konular birbiri ardınca ehli sünnet âlimlerinin Peygamberin sözlerini tashih etmek üzere ne kadar titiz davrandıkları konusuna kadar geldi ve birkaç nasihatimi de hadis usulüyle ilgili konulara ayırmak zorunda kaldım. Dilin afetlerini anlatmak üzere başlangıcını yaptığım bir nasihat silsilesinde Allah benim kalbime bir genişlik verdi ve ben onun rızasını gözetip niyetimi halis kıldığım sürece nasihat etmem gereken konular hakkında daha geniş bir bakış açısına sahip oldum.”
İnsanların gündemlerini Allah’ın (cc) istediği doğrultuda yönlendirmek gayesiyle hareket etmek zorunda olan nasihatçi, içinde yaşadığı toplum içerisinde Allah’ın (cc) dinine karşı işlenen kabahatleri, Allah’ın (cc) dininde şirk sayılan unsurları önceleyerek en büyüklerinden başlamak suretiyle, gözlemleyerek yaptığı tespitler üzerinden tedavi edici nasihatleri zaman kaybetmeden gündemine alırsa, seçeceği konular hakkında da fikir sahibi olacaktır. Onun bu şekilde davrandığını hisseden kimseler nasihatçinin niyetinin gerçekten Allah’ın (cc) rızası olduğuna, gerekli gördüğü konuları onun rızası için dile getirdiğine daha çabuk kani olacaklar ve dinledikleri nasihatten daha fazla etki altında kalıp noksanlıklarını gönül rahatlığıyla gidereceklerdir.
 
Doğudaki şehirlerden birinde  yaşayan bir nasihatçi kardeşimiz yaşadığı şehirde düğünlerde işlenen İslam’a aykırı örf ve adet haline gelmiş büyük günahları tespit etmekle işe koyulmuştur. Düğünlerde çalgıcılar getirilip eğlenceler düzenleniyor, şehrin her tarafı müzik sesleriyle dolup taşıyor, evinde istirahat etmek isteyen birini bile rahatsız edecek derecede hoparlörler kullanmak suretiyle münker amellerini daha fazla mesafeye duyurmak istercesine açıktan bir haram işlendiğine şahit oluyor.
Bunun üzerine “sevinçlerdeki hüzünler” başlığı altında bazı nasihatlere ağırlık verir. Nasihatlerinin içerisinde Allah’ın (cc) emirlerine karşı işlenen aykırılıkları ve haramları konu edinir. Allah’ın (cc) razı olmadığı yerlere malını harcayan kimselerin daha fazla ibret alması için kıyamet gününde insanın malını nerelerde harcadığının hesabını vermeden kıyamet günü bir adım dahi atamayacağı hakkındaki hadisi, sevinçli olunan günlerde aslında kendisini son derece üzecek ameller işlediğini, Allah’ın (cc) katına ameller yükseltildiğinde şu kadar haramında işleyen kişinin amelleri arasında yükseltildiğini vurgulayan etkili sohbetler ve vaazlar düzenler. Bu sohbetlerin ve vaazların yanı sıra bölge insanının eşleri, kızları ve bacıları hakkında çok kıskanç kimseler olmasına, evlerine misafir olarak geldiklerinde yabancı erkeklere kadınlarını göstermemeye son derece dikkat etmelerine rağmen, düzenlenen eğlencelerde kadın erkek karışık bir şekilde halay çekmelerine göz yumduklarını bir çatı altında veya tenha bir yerde kendi kızıyla başka bir erkeği gördüğünde cinayet bile işlemekten çekinmeyen kimselerin düğün eğlencelerinde herkesin gözleri önünde yabancı erkeklerle el ele tutuşup halay çekmesine ses çıkarmamasının, namus anlayışı ile bağlantı kurarak, işleyip Allah’ın (cc) gazabını üzerlerine çekecek davranışlara göz yummamaları gerektiğini ayetler ve hadisler ışığında etkili bir dille vurgular. Bu şekilde onların duygularına ve hassasiyetlerine dikkat çekmek suretiyle yaptığı nasihatlerin çok daha faydalı olduğuna şahit olmuştur.
Allah’ın (cc) bu nasihatçi kardeşimizin samimi gayretleriyle üzerinde durduğu bu nasihatlere bereket ihsan etmesi sayesinde aradan biraz zaman geçtikten sonra bölge insanı özellikle düğünlerinde bu türden haram ve münker amelleri yavaş yavaş terk ederler. Durum öyle bir aşamaya gelir ki çalgıcılık yaparak geçimini kazanan kimselerden birçoğu başka işlere yönelip  meslek sahibi olurlar.
İnsanların önüne çıkıp nasihatte bulunan kimseler daima çevresindekilerin teveccühünü kazanırlar. Kimi bir soru sormak için, kimi içinde bulunduğu bir sıkıntının çözümü için, kimi de yaşadığı bazı olaylarda uğradığı haksızlıklar gibi başından geçen hadiseleri anlatmak için nasihatçiyi ziyaret ederler. Onların bu ziyaretlerinde toplumun içerisinde oluşan sorunlara dair kendisine taşıdıkları meselelerden ve sordukları sorulardan yola çıkarak, nasihatçi anlatması gereken konulara dair yeni yeni fikirler edinir. Çevresinde olup bitenlere daha da dikkat kesilir. Edindiği malumatları zihninde toplayıp arasından bazı başlıklar çıkarttıktan sonra çevresine faydalı olabilmek, batılın ve ehlinin önüne engel olmak, hakkın ve taraftarlarının desteklenmesi adına birtakım nasihatler oluşturur.
Aşağıda örnek teşkil etmesi bakımından anlattığımız trajikomik hadise nasihatçilere sorulan sorulardan veya kendileriyle dertleşildiği zaman anlatılmış bir olaydan alıntılanmıştır.
Otomobil satışıyla meşgul olan bazı tüccarlar, evlerinden çıkmadan önce karılarına satacakları otomobile fiyat vermesini teklif ediyorlar. Değeri elli bin olan otomobili karısı elli iki bine alırım diyor. Adam biraz daha arttır diyerek fiyatı yükseltmesini istiyor. Karısı elli beş bine kadar fiyatı yükselttiğinde ise hayır satmıyorum diyip evinden ayrılıyor. Otomobili satacağı yere getirdiği zaman müşteriler elli bin değerindeki otomobili değerinde satın almak istediklerinde Allah adına yemin ederek “Bu otomobile elli beş bin verdiler, ben yine de satmadım. Bu otomobil daha fazla eder. Almak isterseniz elli beş binin üzerine çıkmanız gerekir.” diyerek daha fazla kazanabilmek için hem hile yapıyor hem de kendilerince yalan yere yemin etmenin meşru zeminini oluşturmuş oluyorlar.
Bu ve benzeri birçok hadise üzerine nasihatçiler çevrelerindeki olup biten hadiselerden, döndürülen dolaplardan, insanların birbirine haksızlık yaparken hangi yöntemlere başvurduklarından, etrafındaki bazı münkerlerin kaynağını ne tür hadiselerin oluşturduğundan haberdar olurlar. Elde ettiği bilgileri kendi ilmi süzgecinden geçirdikten sonra insanların içine düştükleri hastalıkları tedavi etmek üzere nasihatlerine ivme kazandırırlar.
Her sene içerisinde bazı önemli ayları ve günleri barındırır. Ramazan muharrem zilhicce gibi insanların oruç veya haç ibadetine biraz daha dikkatlerinin arttırılması, arefe ve muharrem ayının ilk on gününde daha fazla salih amele teşvik edilmesi, ramazanın son on gününde itikâfın ve faziletlerinin teşvik edilmesi, bu günlere ve aylara henüz ulaşmamışken nasihatçinin konu başlıkları arasında iyiliği emretmek kabilinden yer almalıdır.
Ayrıca kâfir ve müşriklerin, ehli kitabın bayramları, önemli sayıp insanlara benimsetmek için uğraşa geldikleri yılbaşı, nevruz gibi gün ve geceleri, bu günler ve gecelerde işlenen şirk ve haramlardan şiddetle sakındırabilmek amacıyla münkerden nehyetmek vazifesinin yerine getirilmesi adına, konuları arasında bulundurması son derece faydalı olacaktır.
Toplum batıl bir gündemin içine girmeden, henüz o batılla ilgili reklamlar yapılmadan, hatta çarşı pazarda küfrün ve haramların kutlama aracı olan ürünleri satışa sunulmadan önce  nasihatçinin münkerlerden sakındırması son derece önemlidir. Nasihati dinleyen herkesin yakın gelecekte karşılaşacağı münkere dair zihnindeki malumatların ve kalbindeki duyguların  etkisiyle İslam’ın kendisine emrettiği şekilde davranması sağlanmış olur.
Yüzyıllardır kendini İslam’a nispet eden halklar içerisinde olmasa olmaz gibi kabul edilen bidatlerin din adına işlenmesi, nasihatçinin işlenen bu bidatlere karşı bilinç oluşturması amacıyla kendisine bir görev addederek sorumluluk bilinciyle hareket etmesini gerekli kılar.
Bu bidatlerin Allah’ın (cc) diniyle bir alakasının olmadığının ve işleyenlerin Allah’a ve Rasulü’ne iftira etmek gibi bir mesuliyetin altında kalacaklarının  , en keskin ifadelerle anlatılması, seçilen konuların arasında ihtiyaç hissedildikçe ve çeşitli münasebetler oluştukça vurgulanması ihmal edilmemelidir. 
Bir mesele hakkında ihtilaf yaşanıyorsa ve durum meselenin çözümünü acilen gerektiriyorsa, nasihatçinin çekişmeler yaşanmadan, insanlar birbirinin kalbini kırmadan önce meseleyi çoktan tespit etmiş ve çözüme kavuşturmuş olması lazımdır. Bir münakaşanın arasına girerek nasihat etmeye kalkışmak, galeyana gelmiş kimseler üzerinde fazla bir tesir oluşturmayacağı için; hakkında kutuplaşılan fıkhi veya itikadi konunun o esnada anlatılmasıyla beklenen tesirin hemen oluşması düşünülemez.
İçerisinde hikmet bulundurmayan nasihatler bazen dinleyenler açısından fitne ve fesadın oluşmasına sebep olabilir. Nasihatçinin ne zaman, hangi duygularla,  kimlere, niçin, neleri anlatacağını iyice ölçüp tartması, hikmetinin  varlığına delalet eder. Her zaman ve her yerde olur olmaz bağlantılar kurarak alakasız konulara girmesi anlattığı konuları sürekli aynı cümlelerle anlatıp aynı konuları  tekrarlaması hikmetsizliğini ve nasihat edebilme yeteneğinin zayıflığını ortaya koyar.
Müslümanlardan biri bir haram işlemiş ve işlediği bu günah kulaktan kulağa yayılmışsa nasihatçinin Müslümanlar arasında yalan yanlış oluşan şaiaları daha da kuvvetlendirecek ve o günahı işleyen kimseyi ima edecek konuları anlatıp fitneyi körüklememesi, günah işlediği sabit bile olsa hedef gösterme anlamına gelebilecek konulardan sakınması gerekir.
Nasihatçi bunun gibi hassasiyetleri gözetmeden dinleyenlerin yanlış neticeler çıkarmasına sebep teşkil eden konuşmalar yerine daha yapıcı ıslah edici konulara yönelerek anlattıkları kadar bazen anlatmadıklarıyla da nasihat edebilmelidir.
İlmin sahibine nispet edilmesi ilmin bereketindendir. Nasihatçi kendinden olmayan, bir başkasına ait, daha önceden yapılmış ve anlatılmış bir nasihati, aynen ezberleyip anlatmaktan sakınmalıdır. Başkalarının kendisinden daha iyi anlattığını düşündüğü bir hitabı, kendi anlatacağı nasihat için yöntem ve perspektif açısından değerlendirebilir. Delillerden çıkarılan neticeler ve ibretler açısından dinlemesi ve notlar alması faydalı olursa da hem ifade tarzı hem de aynı cümleler üzerinden aynı nasihati kendini dinleyenlere sunması Allah’ın razı olmadığı bir davranıştır. Eğer bir âlimin yazdıklarından veya anlattıklarından alıntı yapması gerekirse yaptığı alıntıyı sahibine nispet ederek “falan âlim falanca kitabında şu ifadelere yer vermiştir.” diyerek nakilde bulunur. Bazen kendisinden alıntı yapılan kaynağın adını ve sözün sahibini aşikâre söylemesi uygun olmayabilir. Bu durumda isim zikretmeden, kaynağın adını vermeden “ismi mevzu bahis değildir”, “ismini zikretmek istemiyorum” gibi kelimelerle en azından kendisine ait bir tespit olmadığını ifade eder.
Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kendisine verilmemiş olan şeylerle tokluk gösterişinde bulunan kimse, yalandan iki elbise giyinmiş gibi olur.”[1]
Müslümanların dinini öğrenmeye, ilmini arttırmaya ihtiyaç duydukları ilim ve nasihat meclisleri, hiçbir nasihatçi tarafından kendisine yönelik eleştirilere cevap vermek veya  birilerine reddiye verip üstün gelebilmek gibi kişisel egoların tatmin edilmesine alet edilmemelidir. Nasihatlerinde nefsi davranmaya kalkan bir nasihatçinin Allah’ın rızasından uzaklaşmasını, nefsi davrandığı için şeytanın telkinlerinden etkilenmesini, dinleyicilerinin gözünde saygınlığını yitirmesini, yaptığı nasihatin etkisinin yok olmasını  beraberinde getirir.
Rasulullah’tan (sav) zamanımıza gelene kadar İslam ümmeti içerisinde binlerce nasihatçi gelip geçmiştir. Selefi salihinden, en güzel örnekleri sergileyenlerinden birçoğunun ortaya koyduğu hizmetler Allah’ın rızasını gözettikleri sürece kendilerinden istifade edenlerin aldıkları ecirlerle beraber amel defterlerine salih birer amel olarak yazılmaya devam ediyor. Sapıtmaya ve dinde eğrilik oluşturmaya yönelik ne kadar çabalayanlar olmuşsa da geride bıraktıkları bütün icraatları ehli insaf tarafından yerilip  sakındırılmaya ve sahiplerinin amel defterlerine ortaya attıkları batıl üzerinden  kendilerini takip edenlerin amelleriyle beraber birer günah olarak kaydedilmeye devam ediyor.
Allah’ın dini adına konuşan Müslümanlar içerisinde örnek olma konumunda olan, anlattıkları ve davranışlarıyla başkalarına faydalı olmayı kendine bir görev bilen her nasihatçi, görev bilinciyle hareket ettiği sürece nasihatlerinin karşılığını dünyada Allah’ın kendisine bahşedeceği ihsanlarla, ahirette de yine onun izniyle amel defteri kapanmaksızın geride bıraktığı icraatları sayesinde  almaya devam edecektir.
Allah nasihatçilerimize ve dinleyenlerine hakkı hak bilip tabi olmayı ve tabi kılmayı, batılı batıl bilip uzaklaşmayı ve uzaklaştırmayı, sözün en doğrusunu dinleyip dinletmeyi ve en güzeline tabi olup tabi kılmayı nasip etsin. (Âmin)   

 
 
[1] (Buhârî, 5219)
Whatsapp Destek