Rızkı Genişleten Etkenler | Bilal Özbuğday

Rabbimiz bizleri dünyaya göndermiş ve birçok nimetler vermiştir. İnsan imtihan gereği kendi yaptıkları sebebiyle bu nimetlerden bazen mahrum edilir. Bazen ise nimetleri elde eder. Bazı durumlarda azap olarak Allah azze ve celle nimetleri sonuna kadar insana saçar. Hiç şüphe yok ki bu durumların tamamı bir imtihan gereğidir.

Özellikle günümüzde ciddi bir ekonomik krize maruz kalmaktayız. Elbette bu toplumsal krizin sebebi öncelikle Allah’ın şeriatını terk etmiş, bu şeriattan yüz çevirmiş olan yöneticilerdir. Başta faiz olmak üzere Allah’ın haram kıldığı bir yasağı çiğneyen ve ekonomik programının tamamını bunun üzerine bina eden bir memleket ve ahalisi nasıl genişliğe çıksın? Faiz, rüşvet, adam kayırma gibi şeriatın yasaklamış olduğu hususlara dikkat edilmeden bir toplumun felaha ulaşması mümkün değildir. Saadet ve mutluluk Rabbimizin şeriatındadır. Bolluk ve genişlik bize Rabbimizin emirlerindendir.

Şeriatın gerekliliği toplum içerisinde her geçen gün kendini hissettirmektedir. Elbette sadece ekonomik boyutuyla değerlendirmemek gerekir. Ülke gündemini meşgul eden herhangi bir mesele gündeme geldiğinde şeriata ne kadar muhtaç olduğumuzun farkına varıyoruz. Tartışılan konu isterse mülteci meselesi olsun, isterse başıboş köpek sorunu olsun, isterse de ekonomik kriz olsun. Bunların tamamı şeriattan uzaklaşarak başımıza açtığımız işlerdendir.

Toplumu kuşatan bir ekonomik kriz olduğunda fertlerin bundan etkilenmemesi pek de mümkün olmamaktadır. Bu yönetim şeklini benimsemeyen ve kabul etmeyen hatta aksine reddeden muvahhid Müslümanlar da ülkedeki toplumsal krizlerden etkilenmek zorunda kalmaktadırlar.

Müslümanları diğer insanlardan ayıran özellikler olması gerekir. Onlar sıradan insanlar gibi, cahiliye insanı gibi düşünemez, bakamaz, değerlendiremez. Müslüman vahiy ile bakmalı, değerlendirmelidir. Kitap ve sünnet kendilerine bir şeylerin yolunu göstermiş ise o yolda yürümenin ve o yol üzere olmanın çabası içerisinde olmalıdırlar. Velev ki bu insanlar nezdinde basit, değersiz bir mesele olarak görünen bir mesele dahi olsa.

Rabbimiz dünyada her iş için bir sebep var etmiştir. Hiçbir husus sebeplerden hali değildir. Allah azze ve celle herşeyi var etmeye sebepsiz de güç yetirir. Ancak zahiri olarak her iş için bir sebep var etmiştir. Dolayısıyla bu sebeplerin yerine getirilip getirilmemesine ya da ne kadar yerine getirildiğine göre müsebbebin meydana gelmesi söz konusu olur.

Örneğin Allah azze ve celle müminlere yardım edeceğini vaad etmiştir. Ancak bu yardımı celbedecek sebepler vardır. Bu sebepler yerine gelmez ise bu yardımını Allah azze ve celle göndermez. Çünkü Adem aleyhisselamdan beri bu ilahi kanunu bu şekilde icra etmiştir. Bugün için sebepler olmaksızın bu yardımı göndermesi -haşa- bir veçhiyle de geçmişteki insanlara adaletsizlik etmesi anlamına gelir ki Allah azze ve celle bundan uzaktır.

Tıpkı her konuda olduğu gibi rızkın genişlemesi konusunda da Allah azze ve celle birtakım sebepler yaratmıştır. Bu sebeplerin yerine getirilip sonrasında da Rabbimize tevekkül edilmesi halinde Allah azze ve celle insanlara rızkını gönderecektir.
Hiçbir sebep işlemeden rızkın beklenilmesi caiz olmadığı gibi sebepleri işleyip sonrasında kulun kalbinin bu sebeplere meyletmesi, sadece onlar sebebi ile rızıklandıklarını düşünmesi, sebeplere kalbini bağlaması da caiz değildir.

Öncelikle tekrar hatırlanması gerekir ki Allah azze ve celle yeryüzünde debelenen her canlının rızkının kefaletini kendi üzerine almıştır. Elbette her canlı için bir rızık var etmiştir. Ancak var etmiş olduğu bu rızıklar için sebepleri işlemek, sonrasında ise Allah azze ve celle tarafından o rızka ulaşmak gerekmektedir.

Burada bir başka üzerinde durulması gereken konu ise her birimizin “Allah rızka kefildir” demesine rağmen yer yer rızkımız daraldığında bu düşünceden uzaklaşıyor olmamızdır. Çünkü bizler her türlü ihtiyacımıza, lükslerimize, gerekli gereksiz her eşyamıza da Allah azze ve cellenin kefil olması gerektiği gibi bir yanlış algıya kapılıyor ya da bunların da tamamının rızıktan olduğunu düşünerek yersiz endişelere kapılıyoruz. “Er-rızku ala Allah’tır” ama tabiri caizse “El lüksü ala Allah” değildir. Bunu nasıl anlamamız gerektiğini bizler tam manasıyla idrak edemiyoruz.

Alamadığımız bir beyaz eşya, yenileyemediğimiz bir halı, sayısını artıramadığımız kıyafetlerimiz bizlere dert olmamalıdır. Bu şekilde bile değerlendirecek olursak Rabbimiz bize olan rızık kefaletini bi hakkın yerine getirmiştir ki O buna zaten söz vermiştir ve O sözünden kesinlikle caymaz. Evinde derin dondurucusu olmayanımız neredeyse yok ya da birkaç istisna ancak bulunabilir. Derin dondurucular evlerde gıda stoku yapmak için kullanılan bir eşyadır. Bugün birçoğumuz evlerine gıda almayı durdursa belki aylarca hiçbir sıkıntı çekmeden yine o sebeple rızıklanmaya imkân bulur. Böylesi şartlarda Rabbimizin kullarını rızıklandırdığını, kulların ise bazen daraldığını ifade ettiği şeyin artık bahsi geçen bu rızkın üzerinde bir husus olduğunu anlamak mümkün hale gelmektedir.

İşte böylesi bir durumda dahi bizler kullar olarak rızkın daralmasından bahsediyor ya da şikayetleniyoruz. İşte Allah azze ve cellenin ve Rasulullah’ın (sav) bizlere gösterdiği bir takım yollar mevcut ki bunları yerine getirerek rızkın genişlemesine, bollaşmasına ve bereketlenmesine ulaşabiliriz.

1- Dua etmek.

Ebu Zer’den (ranh) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur;

Nebi (sav) Allah azze ve celle’den rivayet ettiği hadiste Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur; “Ey Kullarım! Ben zulmü nefsime haram kıldım ve sizin aranızda da haram kıldım, birbirinize zulmetmeyin. Ey kullarım! Hepiniz dalalettesiniz. Ancak benim hidayet ettiğim müstesna. Benden hidayet isteyin, size hidayet edeyim. Ey kullarım! Hepiniz açsınız, ancak benim yedirdiğim müstesna. Benden yemek isteyin, sizi yedireyim. Ey kullarım! Hepiniz çıplaksınız, ancak benim giydirdiğim müstesna. Benden elbise giydirmemi isteyin, sizi giydireyim. Ey kullarım! Siz gece gündüz hata ediyorsunuz ve ben günahların hepsini bağışlıyorum. Benden bağışlanma isteyin, sizi bağışlayayım….”[1]

Rasulullah (sav) bir gün mescide girince Ensar’dan Ebu Ümame (ranh) ile karşılaşır. Rasulullah (sav) ona “Ey Ebu Ümame niçin seni namaz vakti dışında da mescidde oturmuş görüyorum?” diye sorar.

“Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah’ın Rasulü” diye cevap verir.

Bunun üzerine Rasulullah (sav) “Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan Allah senden sıkıntıyı giderir ve borcunu öder” diye buyurur.

“Evet, ey Allah’ın Resulü, öğret” der.

“Öyleyse akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku” buyurur;

“Allah'ım! Üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım.”

Ebu Ümame (ra) der ki; “Ben bu duayı yaptım, Allah azze ve celle benden gamımı giderdi, borcumu ödemeyi nasip etti.”[2]

“Ey insanlar! Allah’tan sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Hiç kimse Allah’ın kendisine takdir ettiği rızkı elde etmeden ölmeyecektir. Öyleyse Allah’tan sakının ve rızkınızı güzel yoldan isteyin. Helal olanı alın, haram olanı terk edin!”[3]

Özellikle dua ederken şu dualar ile dua edilebilir.

“Allah’ım malımı, evladımı çoğalt. Ve bana verdiklerini bereketlendir.”

Enes’in (ranh) annesi Rasulullah’a (sav) gelerek, Rasulullah’ın (sav) hizmetine verdiği oğlu için dua istedi. Rasulullah (sav) ise; “Allah’ım! Onun malını ve evladını çoğalt. Ve ona verdiğin nimetlere bereket ver.” dedi. Bu dua üzerine Enes (ranh) şöyle demiştir;  “Ben kendi elimle yüz evladımı defnetmişim. Benim malım ve servetim itibarıyla da, hiçbirisi benim gibi mesut yaşamamış. Benim malımı görüyorsunuz ki pek çoktur. Bunlar bütün Rasululllah’ın duasının bereketindendir.”[4]

“Allah'ım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidayet ver, bana rızık ver.”

“Allah'ım! Fakirlikten, azlıktan, zilletten, zulmetmekten ve zulme uğramaktan sana sığınırım.”

2- İstiğfarı Çoğaltmak, Günahlardan Sakınmak.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

"Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik."[5]

Başka bir ayetinde ise Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.”[6]

3- İnfak Etmek.

Ebu Hureyre’den (ranh) rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur;

“Allah azze ve celle şöyle buyurdu; “Ey Ademoğlu! Sen infak et ki, ben de sana infak edeyim.”[7]

“Her günün sabahında iki melek iner. Bunlardan biri: "Allah’ım! Malını verene ardından yenisini ver!" diye dua eder. Diğeri de: "Allah'ım! Cimrilik edenin malını yok et!" diye beddua eder.”[8]

4- Akrabaya İyilik Etmek

Enes’ten (ranh) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu;

“Rızkının çoğalmasını, ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin.”[9]

5- Ahireti Önemsemek

Enes bin Malik’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kimin kaygısı ahiret olursa Allah onun zenginliğini kalbine yerleştirir, iki yakasını bir araya getirir ve dünya zelil bir şekilde ona gelir. Kimin kaygısı da dünya olursa Allah onun fakirliğini iki gözü arasına koyar ve onun iki yakasını bir araya getirmez; kendisine de ancak onun için takdir edilen dünyalık ne ise o gelir.”[10]

6- Kanaat Etmek

Allah Rasulü (sav) şu şekilde dua ederdi; “Allah’ım! Beni rızıklandırmış olduğun şey ile kanaat ettir. Verdiğini bereketlendir. Kaybettiklerimi daha hayırlıları ile değiştir.”[11]

“Teslim olan, yetecek şekilde rızıklandırılan ve Allah’ın kendisine verdiğine kanaat eden kimse kurtuluşa ermiştir.”[12]

7- Tevekkül Edip Sebeplere Sarılmak.

Rasulullah (sav) şöyle buyurdu;

“Eğer Allah’a hakkıyla tevekkül etseydiniz, O, sabah aç çıkıp akşam tok dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.”[13]

Bu maddeler Müslümanların rızıklarını aramaları, genişlemesi için Kur’an ve sünnetin kendilerine gösterdiği yollardandır. Bunları yerine getirerek rızıklarının genişlemesi için sebeplere sarılabilirler.

Rızık Allah katında yazılmıştır, herhangi bir değişikliğin mümkün olup olmayacağına gelince elbette Allah katında levhi mahfuzda belirlenen rızık yazılmıştır. Herhangi bir artış ya da eksilme söz konusu değildir. Ancak yine o levhi mahfuzda yazılı olan ve her yıl insanlar için takdir edilen rızkın ise genişlemesi ya da bereketlenmesinin olabileceğidir. Bu manada rızık değişkenlik gösterebilir. Ancak bu değişiklik dahi levhi mahfuzda belirlenmiştir. Dolayısıyla rızkımız zaten belirlenmiştir diyerek sebeplere sarılmamazlık etmemek gerekir. Hem yapacağımız iş ile ilgili tecrübe ehlinin yol göstermesi ile sebeplere sarılacak hem de şeriatın rızkımızın genişlemesi için gösterdiği yoldan gideceğizdir.

Bir başka husus ise rızkın sadece yiyecek ve içeceklerden olmadığının farkına varılmasıdır. Sadece yediklerimiz ve içtiklerimiz rızık değildir. Evlatlarımız, eşlerimiz, sahip olduğumuz bilgi, birikim ve ilimlerimiz gibi manevi unsurlarda bizlerin rızıklarındandır. Dolayısıyla rızıklandırılmayı isterken tüm bunlar ile ilgili rızkımızın genişlemesini kastetmeliyiz. Ayrıca sadece dünya ve içerisindeki rızıklar değil, ahiret diyarının da rızıkları vardır. Kul asıl hayat olan ahirete göçtükten sonra da rızıklanmaya devam edecektir. Dolayısıyla sadece dünyada rızıklandırılmayı talep etmek ile yetinmemeliyiz.

Kanaatin ne olduğuna gelince, genel itibariyle çok kullanılan ancak pek fazla manası bilinmeyen kavramlardandır.

Kanaat Allah’ın vermiş olduğu şeye rıza göstermektir.

Yiyecek, içecek ve sahip olunanlar hususunda hoşgörülü olmaktır.

Varolan ile yetinmek, elde edilemeyenlere özlem duymamaktır.

Helal ile yetinip haram olan şeylere tevessül etmemektir.

Kişinin kalbinin rıza ile dolması, şikâyet ve razı olmama halinin ise uzaklaşmasıdır.

Allah azze ve celle bizleri dünya ve ahiret rızıkları ile rızıklandırsın. Amin…

Selam ve dua ile…

 
 
[1] (Müslim)
[2] (Ebu Davud)
[3] (İbni Mace)
[4] (Buhari)
[5] (7/Araf 96)
[6] (65/ Talak 2-3)
[7] (Muttefekun Aleyh)
[8] (Muttefekun Aleyh)
[9] (Buhari)
[10] (Tirmizi)
[11] (Hakim)
[12] (Müslim)
[13] (Tirmizi)
Whatsapp Destek