Safa Tepesinde

Bir gün Rasulullah (sav) Safa Tepesi’ne çıkarak Kureyş kabilesine seslendi. Onlar da bu çağrıya icabet ederek Safa Tepesi’ne geldiler. Allah Rasulü (sav), yüksek bir kayanın üzerinden onlara şöyle hitap etti: “Ey Kureyş topluluğu! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vadide düşman atlıları var, hemen size saldıracak, mallarınızı gasp edecekler desem, bana inanır mısınız?”

Onlar da hiç düşünmeden:

“Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar seni hep doğru olarak bulduk. Senin yalan söylediğini hiç işitmedik!” dediler. Oraya gelmiş bulunan herkesten bu tasdiki alan Allah Rasulü (sav), onlara şu ilâhî hakikati bildirdi:

“O hâlde ben şimdi size, önünüzde şiddetli bir azap günü bulunduğunu, Allah’a inanmayanların o çetin azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Ben sizi o çetin azaptan sakındırmak için gönderildim. Ey Kureyş’liler! Size karşı benim hâlim, düşmanı gören ve ailesine zarar vereceğin­den korkarak hemen haber vermeye koşan bir adamın hâli gibidir.

Ey Kureyş topluluğu! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi de diri­leceksiniz. Kabirden kalkıp Allah’ın huzuruna varmanız, dünyadaki her hareketinizin he­sabını vermeniz muhakkaktır. Neticede hayır ve ibadetlerinizin mükâfatını, kötü işlerinizin de ceza ve şiddetli azabını göreceksiniz! Mükâfat ebedî bir cennet, azap ise ebedî bir cehennemdir.”[1]

Allah Rasulü ’nün (sav) bu konuşmasına, orada bulunanlardan genel bir itiraz gelmedi. Yalnız amcası Ebu Leheb, “Hay eli kuruyası! Bizi buraya bunun için mi çağırdın?” diyerek münasebetsiz ve yakışıksız sözler sarf etti. Hakaretleriyle Efendimiz ’in kalbini kırdı.

Ebu Leheb’in bu tavrı üzerine “Tebbet Suresi” nazil oldu:

“Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da… Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu hâlde karısı da (ateşe gire­cek).”[2] [3]

1) Rasulullah (sav)’in bu öğretisinden çıkarmamız gereken ilk ders davete en yakın kimselerden başlamanın gerekliliğidir. Bu efendimizin uygulamış olduğu bir metottur. Metottan daha ziyade Rabbimizin de emridir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“(Önce) en yakın akrabanı uyar.”[4]

Akrabalarımızın, yakınlarımızın, komşularımızın bizim üzerimizde hakkı vardır. Nitekim yakınlara yapılan iyilikler ile kötülükler misliyle katlanmaktadır. Bu üzerimizdeki bulunan haklarından kaynaklıdır.

Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır;

İbni Mes'ud (ranh) anlatıyor: "Dedim ki: “Ey Allah'ın Rasulü! Allah nezdinde en büyük günah hangisidir?”

“Seni yaratmış olan Allah'a eş koşmandır!” dedi. “Sonra hangisidir?” dedim. “Seninle birlikte yiyecek diye, evladını öldürmendir!” dedi. Ben yine, “Sonra hangisidir?" dedim. “Komşunun helalliği ile zina etmendir!” dedi.”[5]

Mikdad b. Esved (ranh) Rasulullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir; “Komşusunun karısıyla zina yapanın günahı, on kadınla zina yapan adamın günahından daha ağırdır.”[6]

Bu hadislerden de hareketle kişi öncelikle en yakınlarından davet yapmaya başlamalıdır. Bu hususun bir de şu şekilde bir avantajı söz konusudur; Kişi en yakınlarından başlar ise örneklikte göstermek gibi bir mecburiyeti söz konusudur. Seni tanımayan, bilmeyen insanlara ne kadar fazla davet yapsan da onlar senin nasıl biri olduğunu bilemezler. Ancak sen yakınlarına davet yaptığında onların senden kabul edip etmemeleri senin amellerin ile söylediklerini tasdik edip etmemene bağlıdır.

2) Davetçinin emin olması gerektiğini bir kez daha anlamaktayız. Bir Müslüman ticaretinde, sözünde, amelinde istikamet üzere olmak zorundadır. Amr İbni As’ın (ranh) kıssasını hatırlamakta fayda vardır. Efendimiz bir şey söyleyeceğinde ondan kâfirler o kadar eminler ki onların inkâr etmesinin tek sebebi onlara bu davetin ağır gelmesidir.

Bugün ne yazık ki Müslümanlar toplum içerisinde bu konuda güzel bir temsil gösterememektedirler. Müslümanların sözleri, amelleri, ticaretleri toplumun diğer fertlerinden farksızdır. Ancak toplumun diğer fertlerinden bu konularda açık ara önde olmak zorundayız. Burada şunu da anlıyoruz ki davet öncelikle örneklik oluşturmaktır. Ağzı küfürlü, laubali, lakayıt, ticareti bozuk insanların toplum insanlarına verebilecekleri herhangi bir şey yoktur.

3) Toplumlara ilk anlatılacak olan şey tevhittir. Peygamberimiz tevhitten önce hiçbir şeyden bahsetmedi. Öncelikle Tevhid anlattı. Bizlerde bugün menhec olarak şunu benimsemeliyiz. Toplumumuza anlatmamız gereken ilk husus tevhittir. Çünkü insanların tevhitsiz amellerinin bir kıymeti olmayacaktır. Onlara namazdan, oruçtan, zekâttan bahsetmek, ciddi beyin kanaması geçiren bir insanın el ve ayaklarındaki diğer yaralarına pansuman yapmak gibi olacaktır.

Ancak tevhidi anlatmak için farklı yöntemler kullanılabilir. Bu yöntemlerden biriside örneklendirmedir. Örnek vererek bir şeyi anlatmaktır. Rabbimiz de yer yer bu metodu kullanmaktadır. Örneğin Ankebut suresinin 41. Ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Allah'tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!”

Rabbimiz örneklendirmenin yanında bazen, ölüm, kıyamet ve ahiret üzerinden, bazen de rablik ve ilahlığa birlikte vurgu yaparak tevhidi anlatmaktadır. İşte bir davetçi de bu yöntemleri kullanarak tevhide davet edebilir.

4) Salih insanlara, salih kişilere yakınlığın, onlarla akraba olmanın insana mücerret olarak fayda vermesi mümkün değildir. İnsanın dedesinin hafız olması, babasının iyi bir insan olması insanı kurtaramaz. Çünkü peygamberimizin amcaları iman etmediklerinden dolayı, akrabalıkları onlara herhangi bir fayda vermemiştir. Nitekim sadece bizim peygamberimiz değil. Allah’ın peygamberlerinden Nuh’un (as), oğluna, Hud’un (as) eşine herhangi bir faydası olmamıştır. İnsanlar, Allah katında teker teker hesaba çekilecek ve fert olarak diriltileceklerdir. Aişe annemizden rivayet edilen bir hadiste Rasulullah (sav) insanların tek başına diriltileceklerini haber vermiştir. Her ne kadar günümüzde tasavvuf ehli kendilerine intisap etmekle cennete bileti garanti etseler de hakikat, onların iddia ettiklerinden çok daha uzaktır.




 
 
[1] Buhari, Müslim
[2] (111/ Tebbet 1-5)
[3]  Buhari
[4]  (26/ Şuara 214)
[5]  Buhari
[6]  Tirmizi
Whatsapp Destek