Şeytandan Korunma Yolları | Bilal Özbuğday

Rabbimiz, insan ile şeytanın arasındaki mücadeleyi bir imtihan olarak varetmiştir. Bu yüzden bizlere şeytanın özelliklerini anlattığı gibi onun neler ile bertaraf edileceğini de, tuzaklarına karşı nasıl mücadele edileceğini de izah etmiştir. Şeytana karşı çare, Kur’an ve sünnet yolu ile bizlere öğretilmiştir. İnsanın bu mücadelesinde Allah subhanehu ve teala insanı başıboş bırakmamıştır.

Diğer yazılarımızda şeytanın hangi silahları kullanarak kullara sirayet etmeye çalıştığını ifade etmiştik. Bu yazımızda ise bunların reçetelerini izah etmeye çalışacağız.

1) Allah’a Sığınmak

İnsanın şeytan ile mücadelesinin her aşamasında en fazla yapışacağı ve özen göstereceği çare istiaze yani Allah’a sığınmadır. Şeytandan şeytanı yaratan ve ona kıyamete kadar mühlet veren Allah subhanehu ve teala’ya onun vesvesesinden, dürtmesinden, fısıltısından sığınmaktır.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Eğer şeytandan bir fitleme seni dürterse hemen Allah’a sığın! Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. Takva sahipleri, içlerine şeytandan gelen bir saptırıcı fikir doğduğunda Allah’ı anıp hemen gerçeği görürler.”[1]

Saptırıcı fikirler diye ayette meali verilen kelime; yani şeytandan insanı günaha sürükleyen bir fısıltı, öfke, günaha düşürmesi, sara benzeri şeyler ile ona dokunmasıdır. Bunların tamamında şeytan insanı helake sürüklemek ister. İnsanoğlu ise bunlardan ancak Allah’a sığınarak kurtulabilir.

Rasulullah (sav) buyurdu ki; “Şeytan içinizden herhangi birine gelip ‘Şunu kim yarattı? Bunu kim yarattı?’ der. Neticede de ‘Peki Rabbini kim yarattı’ der. Şeytan işi bu dereceye vardırdığında hemen Allah’a sığının. Bu onun vesvesesine son verecektir.”[2]

Bu hadis, fısıltı ve vesvesenin ilacının istiaze olduğunu gösterir. Şeytan kulun ayağını kaydırmak için ara ara Allah ile ilgili ya da O’nun kaderi ile ilgili hususlarda vesveseler verir. Kul kendisine bildirilmediği konularda ya da Allah’ın açıkladığı ile yetinmediğinde gereksiz sorular ve gereksiz tartışmalara girerek şeytan tarafından vesveseye maruz kalır. Bunun kimden kaynaklı olduğunu farkedemez ise Allah’a sığınmayı aklına getiremez ya da şeytandan olduğunu bilir de istiazeye sarılmaz ise yine şeytanın vesveselerinden nasibini alır ki bu da onun helakine sebep olabilir.

Yersiz ihtilaflar, selefimizin girmediği ve üstünde durmadığı tartışmalar, günümüzde vakıamızda karşılığı olmayan cedeller de bu hususlardan zikredilebilir. Yani şeytan tarafından insana vesvese olarak altın bir tepside sunulan, insanın ise dinindeki hassasiyetinden dolayı yaptığını zannettiği bir takım hususlar, kuruntular…

Öfkenin ilacı da Allah’a sığınmaktır. Geçmiş yazılarda da belirttiğimiz gibi şeytanın etkili silahlarından biri öfkelendirmektir. Çünkü öfkeli insan ne dediğini bilmez. Ağzına ve aklına geleni söyler durur. Ayrıca hadiste de geçtiği üzere sinirlenen adama Rasulullah’ın (sav) bir sözü nakledilmiş olmasına rağmen öfkesinden dolayı kendisinin deli olmadığını söyleyerek Rasulullah’ın (sav) nakledilen sözüne karşılık vermektedir.

Süleyman bin Sırar’dan nakledilmiştir;

Rasulullah (sav) ile birlikte oturuyordum. İki adam birbirine küfrediyordu. Bir tanesi öfkeden kıpkırmızı olmuş, şahdamarı şişmişti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu; “Öyle bir söz biliyorum ki şayet şu adam onu söylese öfke hali onda kalmazdı. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım derse bu hal dağılıp giderdi.”

Sahabeler adama “Rasulullah (sav), şeytandan Allah’a sığınmanı söyledi” dediler. Bunun üzerine adam “Ben mecnun muyum ki?” dedi.[3]

Yine aynı şekilde istiaze Kur’an okurken ve namaz kılarken de şeytana karşı en etkili silahlardan biridir. Rabbimiz Kur’an okurken şeytandan sığınılmasını bizlere emretmiştir. Bunun hikmetleri üzerine düşünecek olursak birçok hikmet bulmak mümkün olabilir. Ancak toparlayarak ifade edecek olursak şeytanın insanın kalbine, zihnine atacağı vesveselerden kurtularak, Kur’an’a kendi kalbini ve zihnini açarak üzerine düşünme noktasında olacağını söyleyebiliriz.

Kur’an’ın okunması şeytanın istemeyeceği bir durum, Kur’an’ın okunduğu ortam ise onun nefret edeceği bir ortamdır. Çünkü bunlar olduğunda ve ondan Allah’a sığınıldığında o kulun üzerinde istediği etkiyi sağlayamamaktadır.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Kur’an okuyacağın vakit, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.”[4]

Kur’an okunduğunda o meclise meleklerin rahmet ve sekineti iner. Şeytan ise uzaklaşarak böylesi ortamdan kaçar. Yine bunun için bir anahtar görevi görecek olan şey ise istiaze yani şeytandan Allah’a sığınmaktır.

Yine namazda şeytan kula etkili bir şekilde saldırır. Namazda huşuunu kaybettirmek için, kaç rekât kıldığını unutturmak, okuduğunu karıştırmak için saldırılarını ve vesveselerini arka arkaya sıralar. Kulun bu aşamada da bunlardan kurtuluşunun anahtarı istiazedir.

Osman İbnu Ebi'l-As (ra) Rasulullah’a (sav) gelerek “Ey Allah'ın Rasulü! Şeytan benimle namazımın ve kıraatimin arasına girip okuyuşumu karıştırıyor” dedi. Rasulullah (sav) buyurdu ki; “Bu Hanzeb denen bir şeytandır. Bunun geldiğini hissettin mi ondan Allah'a sığın ve sol tarafına üç kere tükür!” dedi. Osman İbnu Ebi'l As der ki: “Ben bunu yaptım, Allah subhanehu ve teala onu benden giderdi.”[5]

2) Kur’an’dan Bazı Yerleri Okumak

Şeytanın insanın üzerindeki etkisini kıracak ve onu def edecek şeylerden birisi de Kur’an’ın ayetleridir. Rasulullah (sav) bize şeytana karşı okunacak olan ayetleri öğretmiştir. Bunların okunması halinde şeytanın kul üzerindeki etkisi kıralacaktır.

a) İhlas, Felak ve Nas Sureleri

Rasulullah (sav) her gece yatağına yattığı zaman avuçlarını birleştirerek onlara “Kul huvallahu ahad, Kul eûzü bi-rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi’n-nâs’ı okuyup üfler, başından, yüzünden ve vücudunun ön tarafından başlayarak ulaşabildiği yerlere kadar ellerini sürer ve bunu üç defa yapardı.[6]

b) Ayetel Kürsi

Ebu Hureyre (ranh) şöyle dedi: Rasulullah (sav) beni ramazan zekâtı olan sadaka-i fıtrı korumakla görevlendirmişti. Bir adam gelip yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Adamı tuttum ve:

– Vallahi seni Rasulullah’ın (sav) huzuruna götüreceğim, dedim. Adam;

– Şüphesiz ben muhtacım, çoluğum çocuğum ve pek çok ihtiyacım var” dedi. Bunun üzerine ben adamı salıverdim. Sabaha çıkınca Rasulullah (sav);

–Yâ Ebâ Hureyre! Dün gece tutsağın ne yaptı?” buyurdu. Ben de;

– Yâ Rasulallah! İhtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Rasulullah (sav);

O sana yalan söyledi, tekrar gelecek. buyurdu. Rasulullah’ın (sav) bu sözü üzerine tekrar geleceğini anladım ve onu gözetlemeye koyuldum. Adam geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Bunun üzerine;

– Seni Rasulullah’ın (sav) huzuruna çıkaracağım, dedim. Adam;

– Beni bırak, çünkü ben gerçekten muhtacım. Çoluk çocuğum da var. Bir daha gelmem, dedi. Ben de acıdım ve salıverdim. Sabah olunca yine Rasulullah (sav) bana;
– Yâ Ebâ Hureyre! Dün gece tutsağın ne yaptı? diye sordu. Ben de;

– Yâ Rasulallah! Bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu ve çoluk çocuğu olduğunu söyledi, ben de acıdım ve salıverdim, dedim. Rasulullah (sav);

O kesinlikle sana yalan söyledi, tekrar gelecek buyurdu. Ben de üçüncü defa gelmesini bekledim. Gerçekten geldi ve yine yiyecek şeylerden avuçlamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve;

– Seni mutlaka Rasulullah’ın (sav) huzuruna çıkaracağım; artık bu üçüncü ve son gelişindir. Bir daha gelmeyeceğine söz veriyorsun, sonra tekrar geliyorsun, dedim. Bu defa bana:

– Beni bırak! Allah’ın seni faydalandıracağı bazı kelimeleri ben sana öğreteyim, dedi. Ben:

– O kelimeler nelerdir, dedim. O;

– Yatağına girdiğinde Ayetü’l Kürsi’yi oku. O takdirde, senin yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz, dedi. Bunun üzerine ben onu salıverdim. Sabah olunca Rasulullah (sav) bana;

Tutsağın dün gece ne yaptı? diye sordu. Ben de;

– Yâ Rasulallah! Allah’ın beni faydalandıracağı birtakım kelimeleri bana öğreteceğini söyledi, ben de onu salıverdim, dedim. Rasulullah (sav);

O kelimeler neler? diye sordu, ben de o kimsenin bana;

– Yatağına girdiğin zaman Ayetü’l Kürsi’yi, “Allahü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm” âyetini başından sonuna kadar oku, senin yanında Allah tarafından sürekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana asla yaklaşamaz, dediğini söyledim. Bunun üzerine Nebi (sav);

– Bak hele! Kendisi yalancı olduğu hâlde bu sefer sana doğruyu söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun, ey Ebu Hureyre? dedi. Ben;

– Hayır, bilmiyorum, dedim. Rasulullah (sav);

O şeytandır! buyurdu.[7]

c) Bakara Suresinin Son İki Ayeti

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur; “Gece Bakara suresinin sonundaki iki ayeti okuyan kimseye bu iki ayet yeterli gelir.”[8]

“Yeterli gelir” sözünün manasının gece namazı hususunda şeytana ve afetlere karşı olduğu söylenmiştir.

3) İhlası Elde Etmeye Çalışmak

Şeytanın zarar veremeyeceği kulların ihlaslı kullar olduğunu daha önce ifade etmiştik. İhlas ile hareket eden yani neyi, niçin yaptığını bilen mümin kullar şeytanın vesveselerine karşı mücadele edebilirler. Çünkü ihlas ile amel etmek demek Allah’ın rızasını her daim düşünerek hareket etmek demektir. Bu durum ise şeytanın amelden payını kesmek anlamına gelir. İhlas kişinin niyetini sadece Allah’a has kılmasıdır. Bu niyet bozulduğunda ise ihlas yitirilmiş olur. İşte o zaman şeytanın amelde ve kişi de çok büyük bir payı olacaktır.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“İblis, Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlasa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım’ dedi.”[9]

4) Yalnız Kalmamaya Çalışmak

Yalnız kalan kimseye şeytanın saldırıları da, saldırıların etkisi de artar. Ancak bir topluluk içerisinde bulunan kimse ise şeytanın kendisinde olan etkisini azaltır. Şöyle bir düşündüğümüzde ilim meclislerinde, sohbet meclislerinde ya da arkadaşlarımızla nasihat edip, hasbihal ettiğimiz ortamlarda şer namına pek bir şey aklımıza gelmemektedir. Ancak nefsimiz ile baş başa kaldığımızda ise şer namına birçok şey aklımıza gelmektedir. Bir cemaate bağlanmak, Müslümanlar ile birlikte hareket etmek şeytanın etkisini kıracak olan hususlardandır.  Çünkü şeytan bir kişi ile beraberdir. İki kişiden ise daha uzaktır. Bir kişiye etki etmesi ile, iki kişiye etki etmesi arasında bile bir fark söz konusudur. Topluluk olunması halinde ise etkisi giderek azalmaktadır.

Bununla birlikte insan bulunduğu toplumdan etkilenendir. İyi kimseler ile bir arada bulunduğunda iyiliklerini artırarak iyi bir insan, kötüler ile bir arada bulunduğunda ise kötülüklerini artırarak kötülerden olabilme potansiyeli kendisinde mevcuttur.
Huzeyfe İbnü'l Yeman (ra) şöyle dedi;  İnsanlar Allah Rasulü (sav)’e gelecekte meydana gelecek hayırlı işlerden sorarlardı. Ben ise onda vuku bulmak korkusuyla meydana gelecek şerli olaylardan sorardım. Dedim ki; “Ey Allah'ın Rasulü! Bizler müslüman olmadan önce cehalet ve şer içindeydik. Allah bize bu hayrı gönderdi. Bu hayırdan sonra şer var mıdır?”

Allah Rasulü (sav) “Evet vardır” buyurdu. Ben “O şer ve fitneden sonra bir hayır ve iyilik var mıdır?” dedim. Allah Rasulü (sav) “Evet bir hayır ve iyilik vardır. Fakat onun içinde duman vardır” dedi.

Ben “Onun dumanı nedir?” diye sordum. Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu; “O topluluk insanları benim sünnetim dışında idare edeceklerdir. Sen onların bazı hareketlerini dine uygun, bazılarını ise muhalif olduğunu görürsün.”

Ben dedim ki; “Bu hayırdan sonra şer gelecek mi?” Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu; “Evet Cehennem kapısına çağıran davetçiler olacak. Her kim onlara icabet ederse onu cehenneme atacaklar” Ben dedim ki; “Ey Allah'ın Rasulü! O davetçileri bize vasfet!”

Allah'ın Rasulü (sav) şöyle buyurdu; “Onlar bizim milletimizden olan ve bizim dilimizle konuşan insanlardır.” Ben dedim ki; “Ey Allah'ın Rasulü şayet o zamana ulaşırsam, bana ne yapmamı emredersin?” Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu; “Müslümanların cemaatinden ayrılma ve onların imamlarına itaat et!”

Ben dedim ki; “Şayet Müslümanların cemaati ve bir imamı olmazsa ne yapayım?” Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu; “O zaman o grupların hepsinden ayrıl ve azı dişlerinle bir ağacın köklerine sarıl. .Ölüme kadar da olsa sen bu hal üzere devam et.”[10]

Rasulullah (sav) batılı ortadan kaldırma noktasında cemaatin etkisini bildiği için sahabesine cemaate yani bir topluluğa tabi olmayı nasihat etmiştir.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;

“Rızasını dileyerek sabah akşam rablerine dua edenlerle olmak için elinden gelen çabayı göster. Dünya hayatının çekiciliğine meylederek gözlerini onlardan çevirme! Bizi anmaktan kalbini gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme!”[11]

Rabbim! Şeytanın vesveselerinden ve saldırılarından sana sığınırız…

Selam ve dua ile…

 
[1] (7/ Araf 201)
[2] (Müslim)
[3] (Müslim)
[4] (16/ Nahl 98)
[5] (Müslim)
[6] (Buhari, Müslim)
[7] (Buhari)
[8] (Müslim)
[9] (15/Hicr 39-40)
[10] (Buhari)
[11] (18/ Kehf 28)

 
Whatsapp Destek